Yıldıray OĞUR
Bir katilden hakim adayı yaratan karanlık...
Cinayet en başta şahsi bir suçtur. Mesele ilk önce katille ilgilidir. Toplumsal infiale yol açan her cinayet üzerinden hemen kültürel ve kimliksel totolojilere varmak, meseleyi mevcut siyasi kavgaya odun olarak atmak aslında cinayet mahallindeki esas suç izlerini ve delilleri silmek, bir çeşit boş çuvalları dövmek anlamına geliyor çoğu kez.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisi olan 27 yaşındaki Ceren Damar Şenel’in, kopya çektiğini tespit ettiği bir hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi tarafından hunharca öldürülmesi duyan herkesi derinden sarstı ve haklı olarak öfkelendirdi.
Ama bu öfkeyle girişilmiş bazı açıklama çabaları olayın esas vehametini görmekten çok uzaktaydı.
Herhalde bu listenin en tepesine her şiddet olayından sonra olduğu gibi suçlu olarak televizyondaki mafya ve şiddet dizilerini göstererek magazinleştirme ciddiyetsizliğini koymak gerek.
Nedense bu “televizyonda izleyip yapıyorlar” açıklaması bugün televizyonda en yoğun ve sansürsüz şiddet dizilerinin olduğu Netflix izleyenlerin neden suça meyilli hale gelmediği sorusuna cevap veremiyor.
Bir diğer ciddiyetsizlik örneği ise, böylesine bir güvenlik açığına ev sahipliği yapan Çankaya Üniversitesi’nin açıklamasıydı:
“Toplumların bu tarz şiddet eğilimlerinin, ancak Araştırma Görevlisi Ceren Damar ŞENEL gibi uzlaşma kültürünü yaygınlaştırmayı ilke edinmiş idealist eğitimcilerle çözülebileceğine inanıyoruz. Ülkemizdeki tüm paydaşlarla birlikte bu kültürün en kısa zamanda hayata geçirilmesine yönelik atılacak adımlarda Çankaya Üniversitesi olarak sorumluluk almayı görev biliyoruz”
Önümüzdeki yıl üniversiteyi tercih edecek öğrencilerin tedirgin olmaması için bir PR’cı elinden çıkmış gibi duran bu açıklama, bir üniversiteye silahın, bıçakların nasıl sokulabildiği, bir hukuk fakültesi dördüncü sınıf öğrencisinin nasıl böyle bir cinayet işleyebildiği gibi, böyle bir bu durumda ciddi bir üniversitenin üzerinde kara kara düşünmesi gereken esas mühim sorularının üzerinden atlayan, olayı yine anlamsız eğitim ve uzlaşma kelimelerine bağlayan bir gevezelik örneği.
Dört ay önce evlendiği eşine son görevini yerine getirirken kürsüye çıkıp büyük bir metanetle konuşan 28 yaşındaki diplomat Levent Şenel’in söylediklerini hatırlayalım:
“Arkadaşlar, bunu söylemek benim haddime düşmez ama iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi bu. İnsanları sevin ve hiçbir zaman kötülüğe kötülükle cevap vermeyin. Bu olayla da inşallah bu ülkede eğitim sistemindeki bazı yanlışlıklar ve pek çok konuda bir duyarlılık farkındalık oluşacaktır.”
Tam da yapmamız gereken bu. Bu cinayet Türkiye’de eğitim sistemi ve üniversite eğitimi hakkında daha da vahim sonuçları olabilecek bir yanlışlıklar dizisini görmeye çağırıyor herkesi.
Karşımızda 1997 doğumlu, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi bir katil zanlısı var. Cinayetin ardından verdiği ilk ifadeden bir bölüm okuyalım:
“2014’de Kıbrıs’ta Hukuk Fakültesi kazandığını söyleyen Hasan İsmail H., "2015 yılında yatay geçişle Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne geldim. Tarafıma haksızlık yapıldı. 2. sınıftan başlamam gerekirken 1. sınıftan başlatıldım. Ben, derslerimin yoğun olması nedeniyle üniversiteye sınavdan sınava gidiyordum. Ders çalışmalarımı ise evde yapıyordum. O gün 3 sınavım vardı. Derslerimin yoğun olması nedeniyle sınava hazır değildim. Geçmem için kopya çekmem gerekiyordu. Bu nedenle sınavdan geçmek için kopya hazırladım. Ceren 2 yıldır rehber öğretmenimdi. Kopya çekerken yakaladı ve tutanak tuttu. Aynı hoca tarafından kopya çekmekten ikinci kez tutanak tutuldu. Daha önce ceza almıştım, 2. kez tutanak işleme konulması durumunda okuldan uzaklaştırılacaktım. Bu nedenle konuşmak için odasına gittim.”
Her tarafı vahim sözler bunlar. En vahim tarafından başlayalım.
Karşımızda eğer bu sınavda kopya çekerken yakalanmasaydı ve bütün bunlar yaşanmasaydı Hukuk Fakültesi’nden mezun olmaya bir adımı kalmış bir hukukçu adayı var.
24 yaşında hakimler, 28 Yaşındaki başsavcıların olduğu bir ülkede, belki bu yıl mezun olup sınavlara girecek, savcı, hakim olarak kürsüdeki yerini alacaktı.
Aslında esas mesele hukuk fakültesi son sınıfa kadar geliş hikayesinde.
2014 yılında Kıbrıs’ta bir hukuk fakültesine girmiş, bir yıl sonra oradan Çankaya Üniversitesi’ne Hukuk Fakültesi’ne geçmiş.
İnternetten ismini taradığınızda bu geçiş sırasında bazı eksik derslerini de Ankara’daki bir başka özel üniversitenin yaz okulunda tamamlandığını görüyorsunuz.
Sadece Kıbrıs’ta 10 üniversitede hukuk fakültesi varmış. Bu üniversitelerden bir kısmının adını ilk kez duymuş olabilirsiniz.
Bu hukuk fakültelerinin giriş puanları Türkiye’deki diğer devlet ve vakıf üniversitelerinin puanlarına göre düşük.
Bazılarının puanları öylesine düşük ki, hukuk fakültesine yeten o puanlarla Anadolu’daki bir devlet üniversitesinin iki yıllık bölümlerine ancak girilebilir.
Kıbrıs ve diğer Balkan ülkelerindeki üniversitelerde hukuk, tıp gibi Türkiye’de girmesi zor bölümlere girip, bir ya da iki yıl sonra oradan yüksek ortalamalarla Türkiye’deki vakıf üniversitelerine geçiş yapmak sistemin açıklarından biriydi.
YÖK, 2015-1016 eğitim yılında buna bir sıralama sınırı getirdi.
Ama bu örnekte geçiş 2015’de yapıldığı için bu sınırlamaya da takılmadan, çok düşük bir puanla girdiği hukuk fakültesinin son sınıfına kadar gelmiş bir öğrenci var karşımızda.
Yatay geçiş imkanlarıyla, okula gitmeyerek, özel üniversite yaz okullarında parayla derslerle açıklarını telafi ederek ve iki keresinde yakalandığı kopyayla ilerlediği sistemde önüne sadece genç bir idealist hoca çıkmış.
Ama mesele sadece sınavlarda alınan düşük puanlar ve formasyon eksikliği de değil.
Türkiye’de 39’u devlet üniversitelerinde, 45’i vakıf üniversitelerinde olmak üzere 84 hukuk fakültesi var.
Ama bu inanılmaz sayı bile sürekli yenileri açılan devlet ve vakıf üniversiteleriyle değişmiş olabilir.
Sadece 2018 yılında devlet üniversitelerindeki hukuk fakültelerine 9296 yeni öğrenci alınmış. Vakıf üniversitelerindeki hukuk fakültelerine ise 6662 yeni hukuk öğrencisi.
Yani sadece bu yıl 16 bin yeni öğrenci hukuk fakültelerine girmiş. Neredeyse her yıl bunun biraz daha altında öğrenci de hukuk fakültelerinden mezun oluyor.
Kıbrıs’ta düşük puanlı olanları kötü de yüksek puanlı olanları iyi mi? En iyi hukuk fakültelerinden İstanbul Hukuk’un 8 bin öğrencisi var. Ankara Hukuk’un ise 4 bin.
Bu öğrencilerin bir kısmı bu büyük kalabalıklar içinde aldıkları eğitimlerle hakimlik ve savcılık sınavlarına girdiler diyelim. Geri kalanı da stajlarını bitirip barolara kayıtlı avukat oldular.
Türkiye Barolar Birliği’nin verilerine göre Türkiye’deki avukat sayısı 2016’da 100 bini geçti. Türkiye’de her 841, İstanbul’da her 411 kişiye bir avukat düşüyor. Bu sayılar iki yıl öncenin sayıları.
Her yıl en az 12 binin üstünde yeni hukuk mezunu bu orduya katılıyor.
Herhangi bir kariyer sitesine baktığınızda iş için hukuk fakültesi mezunu arayan ilanlar bunun yüzde biri bile değil.
Peki bu insanlar ne yapacaklar?
Sadece her yıl binlercesi eklenen hukuk fakültesi mezunlarından bahsettik. Yine her yerde açılmış İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinden mezun olan, Eğitim Fakülteleri’nden, Fen ve Edebiyat Fakültelerinden mezun olan artık rahatça yüzbinlerce üniversite mezunu ne yapacak?
Kamuda, okullarda ihtiyaç olan memur, öğretmen sayısı belli. Bugün bu fakülteler kapansa ve hiç mezun vermese bile bu mezunlara iş bulmak on yıllar sürebilir.
Her yıl böylesine bir belirsizlik içine atılmış yüzbinlerce genç insandan bahsediyoruz. Cumhuriyetin en değerli kazanımı olarak Türkiye’de sınıf atlamanın yolu para ya da soy olmadı. “Okumak” diye özetlenen sınıf atlama yolunun nihai sonu üniversite oldu. Üniversiteyi bitiren sınıf atladı. Bu yüzden herkes üniversiteye gitmek istiyor. Bu yüzden her yere plansız üniversiteler açıldı. Şimdi bu üniversiteler mezunlarını veriyorlar. Üniversite bitirmiş işsiz gençler ordusu her yıl artıyor. Bunlar diğer işsiz gençler gibi de değiller.
Sınıf atlama ümidiyle üniversiteye gitmiş ama sonuçta istediği yere gelememiş ya da ufukta bunun ışığını da görmeyen hayal kırıklığı içindeki yüzbinlerden, öfkeli ve ümitsiz bir genç insan kitlesinden bahsediyoruz.
İçlerinde bu tedirginliği, güvensizliği kaldırmayacak ruh halinde olanlar da var.
Yani karşımızda aslında o hukuk fakültesinde, son sınıfta olmaması gereken, çarpık sistemin oraya kadar taşıdığı, bunu kaldırabilecek formasyona sahip olmayan, yanlış yerde duran biri var.
Ceren Hoca, belki de onun bu pürüzsüz yanlış kariyer hikayesinde karşısına çıkan ve ona yanlış yerde durduğunu söyleyen ilk kişi oldu.
Ceren Hoca’nun ruhunu şad etmek istiyorsak, bir hukuk fakültesinde onun karşısına böyle birini öğrenci olarak çıkaran bu yanlış sistemi sorgulamalıyız. Bir katilden az kalsın bir hakim adayı dahi çıkarabilen sistemi...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025