Sezin ÖNEY
Üç yüz yıl kadar önce, Johann Immanuel Breitkopf adlı baskı ustası, haritaların daha kolay basılmasını sağlamaya çalışırken, kendisi de hayalinde bir diyar yaratıp haritalandırdı; adını da Aşk İmparatorluğu koydu.
Kulağa pek de romantik gelmeyen orijinal ismiyle, Beschreibung des Reichs der Liebe, 1777’de Leipzig’de basıldı.
Bu haritada, Breitkopf’un fena halde detaya tutkun çizimlerinde neler yok ki; Gençliğin Ülkesi’nin coğrafyasında Öpücük Ovası, Büyülü Kale, Dilekler Nehri bulunuyor. Her şeyin başlangıcı bu ‘memleketin’ kentlerinden bazıları şunlar; Güzel Ev, Neşe Kaynağı, Flört Oyunu, Tasasızlık.
Mutlu Aşklar Ülkesi’ninkiler ise, Yanıt Bulan Dualar, Keyif, Kafa Rahatlığı, Eğlenceli Zamanlar, Hoş Manzaralar... Şefkat Çiftliği, Uyum Dağı da Mutlu Aşk Ülkesi’nde...
Şehvet Ülkesi’ne pek hoş bakmamış Breitkopf; orada olanlar, Uçukluk, Hastane gibi kentler... Bir tek,Buğulu Nehir var durumu kurtaran. Tutku Ülkesi’nde durum biraz daha iyi; İç Çekişler, Arzu, RüyalarKentleri ile Tatlı Gözyaşları Irmağı, Umut Köprüsü burada.
Aşkın acı, kızgın, kederli ve hüzünlü yüzleri var tabii Breitkopf’un haritasında; Yas Tutanlar Ülkesi’nde,Pişmanlık Dağı, Melankoli Çölü, Küfür Bataklığı yer alıyor. Bekârlık Ülkesi’nde de, Ahmaklık, Ret, Kınama, Vurdumduymazlık, Bunaltı Kentleri ve Şüphe Denizi...
Immanuel Kant’ın, Avrupa kültürünün temel eserlerinden sayılan ve Breitkopf’un geliştirdiği ve onun adını taşıyan yazı karakteriyle basılı Aydınlanma adlı kitabının sayfalarına bugün internetten göz gezdirebiliyoruz.
Bilgiye erişimde çok daha eşitlikçi bir dünyadayız. Hepimiz her şeyi bilebiliyoruz, görebiliyoruz ama varlıklar ve yoklukların âlemi, eşitsizlikler hayatın temelini oluşturmaya devam ediyor.
Hayali haritalarda, istediğiniz dünyayı yaratabiliyorsunuz da, gerçek hayatta durum biraz farklı: Bazen var olsanız da, haritalarda ‘görünmez’ kılınıyorsunuz.
ABD’de Penn State Üniversitesi, sürdürdüğü bir proje ve haritalama yoluyla, küresel ölçekteki, yani hepimizin ya bizzat etkilendiği ya da tanık olduğu çevre konuları, hastalıklar, kültürel çatışmalar, yoksulluk gibi sorunları kayda geçiriyor.
Örneğin, siyasi güce halkın erişimi konusu... Zayıfsanız, politika sizi çoğu zaman yok sayıyor.
Kenya’da bir gecekondu mahallesi olan Kibera’da, 200 bin insan iki kilometrekareyi biraz aşan bir alanda sıkış tepiş yaşıyor.
Bahsettiğimiz Geospatial Revolution Project (Coğrafi-Mekânsal Devrim Projesi), Kibera’nin haritasının çıkarılmasını, mahallenin haritalarda yerini bulmasını, dolayısıyla da insanlarının artık bir nevi ‘hayaletler’ muamelesi görmemesini sağlamayı amaçlıyor.
Kibera, dünya yüzünde yok sayılan mekânlardan sadece biri.
Sorunları inkâr etmenin, yok saymanın, insanları eziyet içinde ömür tüketmeye mahkûm etmenin sonu var mı?
Britanya’nın cehennem yerine dönmesine neden olan isyanlar üzerine yazan Tarık Ali, Why Here, Why Now (Neden Burada, Neden Simdi) başlıklı yazısında, ülkesini tutuşturan şiddetin nedenlerini şöyle izah ediyor: “Zengine ayrıcalık tanıyorlar. Sulh yargıçlarının, sapanla yakalanan protestocular hakkında ‘emsal teşkil edecek’ kararlar vereceklerini açıklıyorlar... Hangi partiden, hangi deri renginden olursa olsun, bütün milletvekilleri aynı klişeleri kusuyor... Peki, neden bu isyan geçen yıl olmadı da şimdi oldu? Bunun nedeni, insanların sıkıntılarının zaman içinde birikmesidir. Bunun nedeni, sistemin genç bir siyahî yurttaşın ölümünü hazırladığında, aynı zamanda içgüdüsel bir şekilde buna bir tepkiyi de hazırlamasıdır.”
Ali, “Siyasiler ve iş dünyasının elitleri, devlet televizyonu ve Murdoch kanalları aracılığıyla (...) kendi politikalarının propagandasını yapıyor... Yurtta ve cihanda, ‘düşmanı’ insan dışı tasvir etmek, korku yaratmak ve yargılamadan hapis cezası vermek sonsuza kadar işleyemez” diye de devam ediyor.
Bu sözler, Türkiye için de çok tanıdık değil mi?
Britanya’da Sheffield Üniversitesi’nde Coğrafya Profesörü olan Danny Dorling’in uzmanlık alanı, ‘sosyal eşitsizliği haritalandırmak’.
Dorling, Injustice: Why Social Inequality Persists (Adaletsizlik: Neden Sosyal Eşitsizlik Sürüyor) adlı bir kitabın da yazarı. Dorling, Londra başta olmak üzere tüm Britanya coğrafyasında, zengin ile yoksul arasında dehşet verici bir uçurum olduğunu, herkesin kendi mahallesinde yaşadığını, sosyal ayrışmanın had safhaya ulaştığını söylüyor.
1992’de Los Angeles’ta patlak veren isyan dalgası, dört yıl içinde bir dizi sosyal güvenlik tedbirinin alınmasına neden olmuştu. Buna karşılık, 2005’te Fransa gettolarında yaşananlar, muhafazakâr Nicolas Sarkozy’nin başkanlık seçimlerinde sandık başarısını destekledi.
İşte, 1990’lar ve 2000’ler arasındaki fark da bu; iki dönemin ‘insanlık değerleri’ anlayışında büyük bir uçurum var. 2010’larda, insaniyeti yeniden hatırlayabilecek miyiz bakalım, yoksa dünya genelinde ‘polis devletleri’nin oluşumuna mı tanık olacağız?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024