Sezin ÖNEY
Türkiye’de sürekli, “Hepimiz kardeşiz” lafı dolanır durur. Etrafıma bakıyorum, haberleri şöyle bir aklımdan geçiriyorum, ortada “kardeş kardeş” bir hâl göremiyorum. Herhalde bir yerde, bir şeyin eksikliği olunca, onu da dilden düşürmeyince, “varmış gibi” oluyor, açıklar kapanmış gibi oluyor.
Sürekli “ahlaktan”, “namustan” bahseden ancak kendi hayatı, başkalarına kötülük yapmakla, eziyet etmekle geçen ne çok insan var mesela…
“Kardeşlik” söylemi, Türkiye’de siyasette her köşede, her görüşten insanın ağzından düşmüyor ama siyaseten farklı gruplar, bir türlü “demokratik minimum”da bile birleşemiyor.
Bireysel haklar ve özgürlükleri temel alan bir yapının kurulamadığı, dolayısıyla, insanın tek başına, kimseye yaslanmadan, arkasını kollatmadan yaşamasına imkân verilmeyen bir ortamın yarattığı buhranı, sevgi yumaklığı rolü oynayarak üzerimizden atmaya çalışıyoruz.
Oysa, kimse kimseyle “kardeş” olmak zorunda değil. Birbirimize insanca davranabilsek yeter bu ülkede. Her bireyin, başta devlet ve elbette diğer insanlar tarafından çiğnenemez hakları olsa ve o haklar güvence altında bulunsa, “kardeşlik” gibi adı var kendi yok kavramlara sığınmaya da gerek olmaz.
Sonra, birbirimizi gerçekten sevebiliriz, sevmeyebiliriz; birini kendi özelliklerinden ötürü kendimize yakın buluruz, bulmayız. Bunlar kişisel kararlarımız hâline gelir. Ama idealleştirilmiş şablonlar üzerinden, “biz” olan ve “öteki” olan diye ayırdıkça insanları birbirinden, bu etiketlerle sadece “kendinden olanı” koşulsuz şartsız “sevdikçe”, bahsettiğimiz şey de aslında gerçekten sevgi, dayanışma falan değil, marazi bir takıntı hâli oluyor.
Bugünkü siyasi sorunların tek kaynağı bir tek adam ve bir tek parti değil. O bir tek adam ve bir tek parti, sadece Türkiye’nin zaten varolan kusurlarının üzerine adeta bir büyüteç tuttular. Veya başka bir benzetmeyle, varolan kusurları aşırı hormon basılmış domatesler gibi iyice devleştirip, tuhaflaştırdılar.
Bu siyasi bataktan kurtulabilmek için de önce, “düşmanına dönüşmemek” gerek. İktidarın eleştiriye tahammülsüzlüğünden yakınırken, kendine yöneltilen en ufak eleştiriyi nefret patlamalarıyla karşılamamak gerek.
Siyasi kutuplaşmaların hayatlarımızı bu kadar belirlemesine izin vermemek gerek. Feci derecede ırkçı bir toplum hâline geldik; siyasi tercihlere “ırk” muamelesi yapılıyor ve siyaseten tamamen aynı ezberde olmadığımızdan müthiş bir ırkçılıkla nefret ediyoruz.
Bu “tek adam” ve “tek parti”, söylemleri ve tavırlarıyla bu nefreti ve kutuplaşmayı körüklüyor olabilir, ama insan olarak kendi duygularına hâkim olmayı becermesi ve o körüklemeye sırtını dönmesi gerekenler de bireyler.
Toplum olarak birbirimize bayılmamız, yanıp tutuşmamız gerekmiyor ama artık demokratik minimumda, “demokratik en azda” birleşebilmemiz gerekiyor.
Yoksa, ya bir kurum, ya bir lider, ya bir parti, hep birileri, bir şeyler çıkacak ve bu toplumun zaaflarından yararlanarak kendi tahakkümünü herkese dayatacak.
“Çaresizlik kandırmacası”, kendi bireysel güçsüzlüğüne inandırılmışlık, bu dayatmayı mümkün kılıyor.
Ne tuhaftır ki, dipte hep beraber ezilirken de, un ufak olmuş hamur parçaları şekline girerken bile, birbirimizle didişiyor, kavga ediyoruz da, ezen gücün yanında birleşenler birbirlerine mıhlanmış gibi kenetleniyorlar.
Çünkü ezenin gücünü gizli gizli seviyor bu toplumda çok kişi. Ve kendi ezikliklerini üzerinden atmak için aynı güce sahip olmak istiyor. Ezmek, kibirlenmek, tepeden bakmak istiyor.
Güç, illa ki “kötü” bir şey olmak zorunda değil. Ezmek değil, eşitlik için kullanılırsa tabii.
Ama galiba, bizim eşitlikle bir sorunumuz var toplum olarak. Gerçekten “eşit” olmak değil, aşağı gördüklerimizden “üstün” olmak istiyoruz Türkiye ahalisi olarak.
“Güç” ile olan meselemizi çözemedikçe, eşitliğe razı gelemedikçe ve “kardeşlik” gibi hukuki ve toplumsal karşılığı olmayan duygusal veya daha fenası içi boş kavramla kendimizi ve etrafı kandırdıkça, ne yazık ki aynı yerde sayarız.
Ve hep daha beter bir tahakkümün ya ezeni, ya ezileni olmaya itiliriz Türkiye toplumu olarak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024