İki gündür Yeni Şafak maruz kaldığı bir durumu, bir skandalı manşetten veriyor.

Gazetede yayınlanan bir haberi, bir şikayetten yola çıkarak 'siber suç' kategorisine sokan Adana Savcısı'nın yetkilerini kullanma biçimi ve talepleri gerçekten inanılır gibi değil.

Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazdığı yazıda, 'gazete bilgisayarlarına el koyun, bilgilerin dökümünü çıkarın, haberi müdahil olan tüm gazetecilerin ev ve işyerlerini arayın' diyor savcı...

Peki neden?

Savcının siber olarak gördüğü habere girdim ve satır satır okudum.

Haber telekulak skandalıyla ilgili. Adana'da yasadışı dinlemeleri yapan büronun başındaki polisin, hakkında tutuklama kararı bulunmasına rağmen cumartesi günü nöbetçi hakim tarafından serbest bırakılması, üzerine yapılmış. Serbest bırakılmayı sağlamak için işlemin nöbetçi hakime denk getirildiğini söylüyor ve Adana paralel yapı faaliyetine dikkat çekiyordu. Adana'da paralel yapıya yönelik soruşturmayı yürüten savcıların özel hayatlarının cemaat tarafından mercek altına alındığını, şantaj için bilgi toplantığını ifade ediyordu...

Bugün ortaya çıkıyor ki, bu haber üzerine, haber metninde adı rumuz olarak verilen ve nöbetçi hakim olduğu belirtilen kişi, hakim, başsavcılığa bir şikayette bulunmuş.

Ve özetle şöyle demiş: 'O gün ben nöbetçi değildim, şu isimdeki başka bir hakim nöbetçiydi, bu maddi hata haberin doğru olmadığını gösterir. Bu soruşturmada görev alan ve alacak hakimlerin baskı altına alınma, özgür karar verme iradelerini kırma kastı taşıdığına işaret eder. Gereğini yapın...'

Olması gereken bu aşamadan sonra şikayetin basın savcılığına gitmesi ve şikayetin, soruşturmaya, yargıya müdahale, vs gibi hususlar üzerinden değerlendirilmesidir.

Ama olan bu değil.

Dosya bir şekilde siber suçlarla ilgili savcıya gidiyor.

Sorun, bu savcının bu durumdan siber suç üretmesi, haberi yapan tüm gazecilerin, eli değen editörlerin, yazı işleri sorumlularının evlerinin, iş yerlerinin aranması talimatını verebilmesidir...

Haberdeki varsa maddi bir hatayı, yasa dışı delil üretmek sınıfına sokmaya kalkmak, muhtemelen bunun üzerinden gazete ve gazetecilerle örgütlü suç işlemi başlatmak açıklamaya muhtaçtır.

Durum, otonom yapıyla ilgilidir ya da değildir, bilmem mümkün değil, ancak yargının yetkilerini kullanırken basın özgürlüğünü yerle yeksan etmesi, gazeteyi sahte delil üreten yapı olarak görmesi, bir haberden ötürü gazetecilerin evlerini aramaya gidecek bir tavır içine girmesi, keyfi bir tutumdur, bozulmuş siyasi bir davranıştır.

Bugün ülkenin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birisi açıkça bu keyfilik ve bu garip siyasallaşma halidir.

Yeni Şafak gazetesine siber suç soruşturması başlatılması bir suç üstü halini andırmaktadır.

Bu ülkenin yargısının gerçekten ve her anlamda hukuk sınırlarına çekilmesine ihtiyaç var...

Acilen...