Etyen MAHÇUPYAN
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde yapılan referandum hem bölünme korkularını, hem de fetih hevesini pekiştirdi. Olası bir Kürt devletini Türkiye’yi ‘kuşatma ve parçalama’ stratejisinin parçası olarak okuyanların, aynı zamanda Kerkük ve Musul üzerinde hakkımız olduğundan hareketle Irak’a müdahaleyi meşru göstermeye çalışmaları, meselenin psikolojik zeminini de ortaya koyuyor. Bize ait olması gereken toprakların haksız şekilde elimizden alındığına inanılması, bugün aynı haksızlığa yine maruz kalabileceğimizi akla getiriyor. Ancak başkalarının da aynı haksızlıkları kendileri için hissedebilecekleri ve şimdi bunun karşılığını almaya kalkabilecekleri idrak ediliyor…
***
Bu karmaşık ruh halinin en önemli sonucu Kürtlere bizatihi kendileri olarak bakmaktan uzaklaşmamız… Kürtlere ‘kardeş’ diyor ama en tehlikeli düşmanmış gibi bakıyoruz. O denli ki, bağımsızlık arayışını Haşdişabi- Esat-Hizbullah ekseni üzerinden Ortadoğu yereline hakim olan İran’ın emellerinden bile daha tehlikeli buluyoruz. Çünkü kendi ülkemizde Kürtlerle eşit olamadığımız ve bunu pek de istemediğimiz için, kendi Kürtlerimizden emin değiliz.
Sonuçta Türkiye’ye zarar verecek bir dış politikaya kaymış durumdayız. Türkiye, siyasi tutumu ne olursa olsun, yanı başında hiçbir Kürt oluşumu istemediğini bu vesile ile beyan etmiş oldu. Dolayısıyla soru şu: Irak’ta bir iç anlaşma olur ve bir Kürt devletine doğru gidiş başlarsa Türkiye ne yapacak?
Bu noktada Türkiye’nin Irak’a müdahalesine zemin arayanlar 1926 Ankara Antlaşması’nı gündeme getirdiler. Ardından 1946 Ankara Antlaşması’nı ve 1947 Hudut Protokolü’nü hatırladık. Geçen pazar yazısında Hakan Erdem bu konunun iyi bir özetini vermekteydi…
Tartışmanın ışığında Türkiye’nin Irak’a müdahalesi açısından iki temel nokta gözüküyor. Birincisi, Türkiye ve Irak hududun her iki yanında 75’er kilometrelik bir alanda, öteki tarafın ülke bütünlüğüne ve güvenliğine karşı hareketlere engel olmayı karşılıklı olarak taahhüt ediyorlar. Bu madde Türkiye’ye müdahale hakkı veriyor gözükse de, aynı maddede yer alan ‘her birinin kendi toprağında kendi takdirine bırakılan uygun tedbirler’ ifadesi, ülkelerin esas sorumluluğunun kendi topraklarında olduğunu söylüyor. Yani Irak’ın ülke bütünlüğünü bozacak bir hareketlenme olduğu takdirde, Türkiye bu gelişmenin kendi topraklarındaki uzantılarını bertaraf etmek durumunda.
Diğer deyişle Türkiye isterse bunu tüm toprağı üzerinde yapabilecekken, Irak toprağında sadece 75 Km’lik bir koridorda müdahale imkanına sahip. Tabi Irak da sınırın Türkiye tarafında 75 Km’lik bir alanda aktif olabilir! Dolayısıyla ikinci nokta olarak, bu ‘kritik’ denge temel bir kritere oturtuluyor: Müdahale diğer devletin talebi ve davetini gerektiriyor. Öte yandan eğer böyle bir davet varsa 75 Km’nin ne kadar anlamı kalır, ayrı soru…
Nihayette meselenin hukukla ve tarihle çözülecek tarafı yok. Mesele siyasi… Irak hükümeti ya Kürtlerle anlaşacak ve Türkiye buna razı olma ile komşusuna saldırma alternatifleri arasında kalacak, ya da Irak ile IKBY arasında çatışma çıkacak ve ancak Irak talep eder ise Türkiye o talep doğrultusunda sınırlı müdahale etme zorunluluğu taşıyacak.
***
Eğer antlaşmalara takıldıysanız işin esası 1946 Antlaşması’nın birinci maddesi: “Taraflar birbirinin ülke bütünlüğüne ve çizilmiş olan aralarındaki hududa riayet etmeyi taahhüt ederler.” Yani Türkiye ve Irak birbirinin toprağına göz dikemez. Amaç, üçüncü tarafların yarattığı tehlikelerden ziyade iki ülkenin birbiri için tehdit oluşturmasının önlenmesi ve her halükarda bu tür durumlara izin vermeyeceklerini taahhüt etmeleri…
İran/Irak ilişkisi veri alındığında Türkiye’nin Kürtlerle karşı karşıya getirilmesinin arzu edildiğini tasavvur etmek zor değil. Ama Türkiye’nin Irak toprağında söz sahibi olmasını beklemek sadece bir hayal... Bu sürecin sonunda Türkiye’nin daha ‘kırılgan’ olacağı ise açık...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları


































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024