Etyen MAHÇUPYAN
Haklı çıkmayı istemek anlaşılır bir duygu. Ancak eğer soru sormuyor, merak etmiyorsanız, haklı çıkmanın ne anlamı olabilir anlamak zor.
Rumeli göçmenleri üzerine yazdığım makalelere iki eleştiri daha geldi, ancak ne yazık ki her ikisi de benim söylediklerime itiraz etmeyi kendilerince yeterli bulan cinstendi. Diğer bir deyişle her ikisi de asıl soruyu 'kaybetmekte' sakınca görmemişti. O nedenle bir kez daha tekrarlayalım: Rumeli'den göç sırasında soykırıma muhatap olan Müslümanlar, acaba hangi nedenle bir kimlik olarak göreceli bir hafızasızlığı tercih etmekteler? Soru bana gelen itirazlar ışığında daha da yakıcı... Çünkü eğer bu itirazlar doğruysa, söz konusu ortak kimliksel hafızasızlığın nedeni daha da belirsizleşiyor ve başka bir açıklamayı hak ediyor. Ne yazık ki bana verilen cevaplarda bu konu hiç yer almamakta...
Gelelim makalelere... Her ikisi de 4 Mart'ta yayınlanan yazıların biri Fatih İyiyol'a aitti ve otokton olmanın koşullarını irdelemekteydi. Herhalde yazar asıl meselenin, nesnel koşullar ışığında kimin otokton olduğunu takdir etmek olduğunu düşünmüştü. Ama tarihi anlamak bu türden normatif yargıçlığı kaldırmaz. Nesnel koşullar bir çıkış noktası, gerekli ama yetersiz bir koşul olarak alınabilir ancak. Nitekim Rumeli göçmenleri ile ilgili konu da onların kendilerini ne denli yerli hissettikleriyle ve diğerlerinin onları ne denli yerli gördükleriyle bağlantılı. Çünkü bu algı ve ilişki bağlamı doğrudan iktidar kavramına gönderme yapıyor ve ortak kimliksel hafızanın iktidarla olan bağına işaret ediyor. Velhasıl İyiyol'un makalesi bize gerçekte hiçbir şey söylemiyor. Üstelik otoktonluğun nesnel ölçütlerinin belirleyici olduğuna ikna olsak bile, 'otokton' insanların davranışını anlamayı daha da zorlaştırıyor.
İkinci makale Şener Aktürk'e aitti ve o da benim Rumeli göçmenlerindeki ortak kimliksel hafızasızlığa ilişkin öne sürdüğüm nedenlerin yanlış olduğunu kanıtlama peşindeydi. Ama şaşırtıcı olmayan bir biçimde, eğer benim dediklerim yanlışsa doğrunun ne olduğunu söylemiyor, Rumeli göçmen davranışını anlamaya yönelik gayret göstermiyordu. Zorla merak üretilemeyeceğine göre bu noktayı geçelim ve içeriğe bakalım...
Aktürk, Müslümanların kendilerini yerli hissetmedikleri iddiasını somut veriyle temellendirmediğimi söylüyor. Zaten bu benim 'tahminim'... Dayanağım ise Rumeli göçmenlerinin hem Anadolululara hem de farklı zamanlarda gelmiş olan diğer göçmenlere bakış ve davranış biçimleri. Ama ille de somut veri olsun derseniz, Balkanların yerel tarihinin okunmasında yarar var. 19. yüzyılla birlikte devlet baskı ve zulümünün hangi boyutlara vardığını ve devletin kimliğini paylaşan Müslüman halkın kendisini nasıl itilmiş ve yabancılaşmış durumda bulduğunu o kaynaklardan okumak mümkün. Bu arada Aktürk kendi tezini desteklemek üzere hoş birkaç örnek de veriyor. Roma İmparatoru Thedosius Hristiyan olduğunda, bu yeni devlet dinini seçenler yerliliklerini kaybetmemişler. "O halde Osmanlı hakimiyetindeki Müslümanlar niye yerliliklerini kaybetmiş olsunlar ki?" diye soruyor. Söz konusu Hristiyanlar yerliliklerini kaybetmek bir yana daha da 'yerli' oldular, çünkü devletle 'birlikte' din değiştirdiler. Oysa Rumeli Müslümanları, giderek yabancılaşmakta olan bir devletin dinini taşımaktaydılar ve tam da bu nedenle yerli olarak görülmekten ve çatışma süreci içerisinde kendilerini yerli olarak algılamaktan uzaklaştılar. Aktürk misyoner etkisiyle Anadolu'daki Katolik ve Protestan olanların yerliliğinin aynen devam ettiğini söylerken de yanılıyor. Bu mezhepsel geçişler daima otantik olana göre daha 'az yerli', siyasete daha mesafeli cemaatler üretti.
Rumeli Müslümanlarının diğer dini cemaat mensuplarına kıyasla daha 'imtiyazlı' oldukları şeklindeki görüşüm de Aktürk tarafından doğru bulunmamış. Anadolu Hristiyanlarının kapitülasyonlar sayesinde zengin olduklarını, yoksul ve eğitimsiz Müslümanların imtiyaz sahibi olduklarını iddia etmenin ise haksızlık olduğunu öne sürmüş. Ne var ki bu kapitülasyonlara rağmen Hristiyanların çoğunun 'yoksul ve eğitimsiz' olduğunu unutmuş. Buna karşılık 'yoksul ve zengin' olmayan Müslümanların bunu neye borçlu olduklarını da herhalde önemsememiş... Ancak asıl sorun bu görülmeyen kısımda gizli, çünkü ortak kimliksel hafıza açısından bireysel maddi zenginliğin önemi yok. Kastedilen imtiyaz, ekonomik yararı aşan bir siyasal özdeşleşmeyi ifade ediyor. Örneğin acaba farklı kimlikler arasında adalet nasıl dağıtılıyordu? Devlet taraf tutuyor muydu? Devletin kimliğini paylaşmak bir üstünlük sağlıyor muydu? Ancak böyle bakıldığında toplumsal anlamda 'imtiyazın' ne olduğunu anlayabilir ve buna olan tepkinin niçin yabancılaşma yarattığını anlayabiliriz.
Bu konuyu gerçekten merak edenlerin Cumhuriyet'in kuruluş öncesi ve ilk yıllarına bakmaları gerektiğini ekleyerek bitirelim... Soru hâlâ ortada ve samimi bir sorgulamayı hak ediyor: Acaba Rumeli göçmenlerinin ortak kimliksel hafızasızlığının nedeni ne? Benim yanıtım, devletle olan kimliksel ilişkinin önemine işaret ediyor.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024