Fehmi KORU
New York
Geçen hafta Türkiye’nin gün boyu tartışıldığı bir toplantı için bulunduğum Washington’da, ikili ilişkilerin kopma noktasına çok yaklaşıldığı izlenimini aldım almasına, ancak yine de bu gelişmenin ben ABD’den ayrılmadan önce gerçekleşebileceğini düşünmemiştim.
Önceki gün, ABD Senatosu’nun dış ilişkiler komisyonu Türkiye’ye en ağır yaptırımlar öngören bir tasarıyı oyladı ve açık farkla kabul etti; dün de Senato’ya aniden getirilen Ermeni tasarısı göz açıp kapanıncaya kadar kabul edildi.
Türkiye’nin her yıl lobi şirketlerine milyonlarca dolar ödeyerek [2018 yılında değişik lobi şirketlerine ödenen miktar, Amerikan kaynaklarına göre, 6 milyon dolar] engellemeye çalıştığı ve bugüne kadar bunu başardığı karar, sonunda bir çırpıda Senato’dan da çıkmış oldu.
Amerikan Kongresi’nin Temsilciler Meclisi kanadı benzer bir kararı bu yılın Ekim ayında oylamış ve kabul etmişti.
Washington’daki hava, yaptırımların ardından bir de bu tasarı gündeme taşınarak Türkiye ile ilişkilerin iyice içinden çıkılmaz hale getirilmeyeceği yönündeydi. Düne kadar aynı tasarı tam üç kez Senato’ya getirilmek istenmiş, üçünde de Donald Trump’a yakın bir-iki senatörün ikazıyla durdurulmuştu.
Bu defa durdurulmaması Senato’da yürümekte olan Trump’ın görevinden azledilmesi amaçlı süreç açısından da hayra alamet bir gelişme değil.
Senatör Byrd’ü hatırlatayım
İki ülke ilişkilerinin Trump üzerinden yürütülmesinin, bu kadar erken olmasa bile, sonunda böyle bir sakınca doğurması hep bekleniyordu.
Garip olan şu: Türkiye’nin ABD başkentinde her zaman kendisini koruyup kollayacak bir siyasi lobisi olmuştur. Daha önceleri ülkemizi rahatsız edecek girişimler genellikle o lobi içerisinde yer alan güçlü siyasiler eliyle engellenmişti. Dün geçen tasarının bir benzeri 1990 yılı Şubat ayında yine Senato’ya getirildiğinde, Cumhuriyetçi Parti’den Robert Byrd, üç gün boyunca kürsüyü terk etmeyerek, tasarının karar halini almasını engellemişti.
Türkiye’nin söz konusu olduğu bütün oylamalarda, 100 üyeli Senato’nun tam ortasından yarıldığı, üyelerin yarısı olumlu karşılasa bile diğer yarısının karşı çıktığı görülmüştü.
Senato’ya bir senatörün getirdiği tasarıya hiçbir senatör itiraz etmezse o tasarı karar halini alabiliyor.
Dün aynen öyle oldu.
Ekim ayında Temsilciler Meclisi’nde yapılan oylamada 405 üye kabul, sadece 11 üye red oyu kullanmıştı.
[Trump başkan olarak kararı veto edebilir. Bakalım edecek mi?]
Neden bu böyle oldu?
İlk sebep, konuyu neredeyse bütünüyle tek bir kişinin -Trump’ın- koruma ve kollamasına bırakmak… Başkanın Kongre üzerinde bir ağırlığı var ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la iyi ilişkilere sahip, her zaman hayranlığını ifadeden geri durmamış Trump’ın o ağırlığı gerektiğinde Türkiye lehine kullanacağına hep inanıldı. Trump son günlere kadar öyle davrandı da.
Ancak, Washington’da siyasi gelişmeler, hiç değilse şimdilik, Trump’ın arzu ettiği biçimde gelişmiyor.
Türkiye’nin başını ağrıtmak için sipere yatmış bekleyen pek çok sevmeyeni de var batılı başkentlerde ve bunların en kalabalık olduğu ülke de ABD. Kalabalık ve güçlü Türkiye karşıtı cepheyi geriletmede ya da en azından arzularını kursaklarında bırakmada desteği görülmüş kesimlerin bu defa kavgayı uzaktan seyretmekle yetindiği görüldü.
Musevi lobisinin özellikle öyle davrandığı anlaşılıyor.
Yalnızca o da değil.
Rusya ve Suriye
Trump’ın seçimde kazanmasına müdahil olduğu yolunda kuvvetli karineler bulunduğuna inanılan Rusya ile Türkiye’nin ilişikilerinin çok sıcak boyutlara ulaşması, füze savunma sisteminin (S-400) Rusya’dan alınması ve F-35’lerin teslim edilmemesi kararı üzerine Rus yapımı SU-35 jetlerinin alınabileceği söylentisinin yayılması da, çoğu hala Soğuk Savaş dönemi hassasiyetlerini kaybetmemiş Amerikalı siyasiler üzerinde olumsuz etkilere yol açtı.
Bir de tabii Türkiye’nin ‘beka sorunu’ olarak gördüğü için güvenlik gerekçeleriyle Suriye’ye askeri müdahalesi var. Washington’da bulunduğum süre içerisinde görüşebildiklerim, Amerikan TV kanallarında gördükleri tabloları yansıdığı biçimde kabul etmekte ve Türkiye tarafından ileri sürülen gerekçeleri dinlemekte bile zorlanmaktaydı.
Ankara Washington’a kendi tezlerini anlatamamış, anlatanlar da kabul ettirememişler…
Dün henüz Ermeni kararı Senato’da görüşülmemişken sadece komisyonun yaptırım kararı üzerine yazdığım bir izlenimi burada da tekrarlayayım: Şimdikine benzer ortamlarda Türkiye kendisine hasmane tavır aldığında ABD’ye karşı kullanabileceği bazı kartları -mesela Türkiye’nin Washington büyükelçisini Ankara’ya çağırıp ABD’nin Ankara’daki büyükelçisini göndermek veya İncirlik Üssü’nü kapatmak gibi- masaya getiriyor. Washington’da Türkiye karşıtı girişimleri birbiri ardına devreye sokanlar buna da hazırlıklılar. “Bekliyorlar” bile diyebilirim.
Hatta el altında tuttukları -ilk aklıma gelen yaptırım kararında bir madde teşkil eden Türkiye’nin NATO üyeliğini askıya aldırmak veya kopartmak gibi- başka kartları da devreye sokabilirler.
“İnceldiği yerden kopsun” denilecekse bilemem, ancak ikili ilişkiler zaten kopma noktasında, bunu söyleyebilirim.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025