Lale KEMAL

Anayasal monarşi, padişahlık olur
14.11.2012
2852

 Başbakan Erdoğan, güçlü yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanı sıfatıyla 2014 yılında Köşk’e çıkmayı planlıyor. Bu yetkilere; başkanlık, yarı başkanlık ile partili cumhurbaşkanı sistemleri gibi seçenekler, hiçbiri olmadı, içeriğinin ne olduğu anlaşılamayan “Türk tipi başkanlık,” sistemi ile kavuşmak istiyor. Peki, Türkiye’nin altyapısı, başkanlık ya da yarı başkanlık gibi mevcut parlamenter rejimin yerine geçecek bir yönetim biçimi için elverişli mi? Tabii ki elverişli değil ama bu sorunun yanıtını, bir de Türkiye’yi çok iyi takip eden, Almanya’nın haftalık Die Zeit gazetesinin, İstanbul’u merkez seçen Türkiye ve Ortadoğu Temsilcisi, yıllarca Moskova’da aynı gazete adına muhabirlik yapmış olan Michael Thuman’dan dinledim. Daha doğrusu Thuman, dün sabahki sohbetimiz sırasında konuyu kendisi açma gereği duydu ve bakın ne dedi:


“Erdoğan’ın başkanlık sistemi önerisinin hayata geçmesi için gerekli altyapı Türkiye’de yok. Bu altyapı, ademimerkeziyetçilik, yani yetkilerin bir bölümünün merkezden yerel makamlara devredildiği, iki meclisli ki böylece fren ve denge mekanizmaları iyi işlesin olmak üzere bu asgari koşulların yerine getirilmiş olmasını gerektiriyor. Türkiye’de, ABD’deki sistemin aksine, başkanı dengeleyecek demin saydığım altyapı mevcut değil. Başkanlık, federal sistemi de getiriyor. CHP ve MHP zaten, ülke bölünür korkusuyla bu sisteme karşı. Türkiye’de, vurguladığım bu altyapısı olmadan getirilecek başkanlık sistemi, 19. yüzyıl Avrupa’sının ‘anayasal monarşi’ sistemini anımsatıyor. Bu sistemde, başta Kral var, seçilmiş parlamento var. Kral bakanları atıyor ve parlamento tümüyle Kral’a bağlı. Başkanın güçlü olacağı bir sistem, örneğin, yerel makamların da güçlü olacağı bir sistemle yaşayabilir.”


Anayasal monarşi sistemini 21. yüzyıla uyarladığımız zaman bunun bugün karşılığı olan ülkeler, örneğin Rusya, örneğin Çin ve örneğin Orta Asya’da pek çoğu Kazakistan dâhil. Kazak Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, bir 20 yıl daha ömrü yeterse devlet başkanlığını istiyor.

Alman gazeteci Thuman, ancak Türkiye ile bu ülkeler arasındaki farkın görülmesi gerektiğine de işaret ederek, Rusya’da Devlet Başkanı Putin sisteminin, tüm siyasi partileriyle suni ve sahte olduğunu oysakiTürkiye’de, örneğin, siyasi partilerin gerçek olduğuna ve her şeye rağmen Türkiye’de bir demokratik hafızanın varlığına dikkat çekiyor. “Her ne kadar, Türkiye’de insanlar doğru bir amaç için yani olası bir anayasal monarşi sisteminin kurulmasına engel olmak için sokaklara dökülecek kadar devrimci ruha sahip olmasalar da” diye de ekliyor, Alman gazeteci.

Tabii bu arada, Thuman’ı, başkanlık sistemini dengeleyecek bir altyapı olmadığı için Türkiye’de kurulmak istenen sistemin 19. yüzyıl anayasal monarşisine benzeyeceği fikrini beğenmeyenler, “kimmiş bu gazeteci,” diye küçümseyebilirler. Ancak kendisi, birkaç dil bilen, çok iyi eğitimli ve bizdeki Yandaş, Candaş türünden bir gazeteci değil.

Başbakan Erdoğan’ın, Köşk koltuğunda yerine geçmek istediği Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye’de, altyapısı olmayan dolayısıyla sağlıklı olmayacak bir başkanlık sistemini engelleyebilecek kudreti var mı, sorusu da Batılı ülke çevrelerinde çokça konuşuluyor. Bu bağlamda, Gül’ün, 2014 yılında yeniden aday olup olmayacağı tartışılıyor ve yine bu çevrelerde de genel kanaat, Gül’ün, yakın yol arkadaşı Erdoğan’a Köşk koltuğu için meydan okumayacağı yönünde.

Her hâlükârda, Gül, yetkileri elverdiği ölçüde hükümetin denge mekanizmasını çalıştırıyor, geçenlerde, Erdoğan’ın, çift başlılık tartışmasıyla kendisine ayar vermek istemesine rağmen. Gül’e yani Cumhurbaşkanı’na bağlı Devlet Denetleme Kurumu’nun (DDK), örneğin, silah alımlarının yürütüldüğü önemli bir kuruluş olan ve siyasi iradeye bağlı olan Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nı mercek altına alma kararı, bir ilk olması ve hükümet icraatını mercek altına alması açısından da önemli.


DDK’nın, SSM’yi mercek altına almasında ise bir ihbarın rol oynadığını düşünüyorum.


Patriot pazarlığı sürüyor

Suriye rejimi uçaklarının önceki gün, muhalif karargâhını bombaladıktan sonra hafiften Türkiye hava sahasını ihlal edip, üslerine dönmesiyle Ankara-Şam gerginliği yeni bir boyut kazanırken Brüksel’de Patriot pazarlığı da hız kazandı. Ne var ki, ittifak üyesi kimi ülkelerin, Suriye’nin, İsrail’e karşı güneyde konuşlandırdığı balistik füzelerini, Türkiye’ye kaydırmayacağı ve Patriotların da, savaş uçaklarını caydırmak gibi bir fonksiyonu olmadığı gerekçesiyle Türk topraklarına bu Amerikan yapımı füzelerin yerleştirilmesine pek sıcak bakmadıkları NATO Karargâhı Brüksel koridorlarında konuşuluyor. Bununla birlikte, nihai durumda Türkiye’yi psikolojik olarak rahatlatmak için Ankara resmen isterse bu füzeler Suriye’yi caydırmak için ülke topraklarına yerleştirilecek. Malum, 1991 ve 2003 Körfez savaşlarında Almanya vermeyi reddedince Hollanda’nın envanterindeki füzeler Türkiye’ye konuşlandırılmıştı. Aldığım duyumlara göre, bu kez Almanya’nın envanterindeki Patriot füzelerinden Türkiye’ye verilmesi ihtimali belirmiş, dolayısıyla Ankara ve Berlin arasında füzelerin yerleştirilmesinden doğacak masrafların da nasıl üstlenileceği dâhil çetin pazarlıklar yapıldığı gelen haberler arasında.

Nihayetinde Türkiye yeni bir Patriot macerasına giriyor. Bu arada, ABD de, Türkiye’nin dört milyar dolarlık füze ihalesini almak için bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Hrac Madooglu

    Hrac Madooglu

    7.03.2015 06:59

    Goruslerinizin bazilarina katilmamakla birlikte, objektif bir bakis acisi sundugunuz icin her yazinizi okuyorum. Yeni Safak gibi, yazarlarin buyuk cogunlugunun onur, ahlak, vicdan gibi degerleri cope attigi bir gazetede bunu yapabilmeniz takdire sayan. Atilla Yayla ve ismail Kilicarslan da sizin kadar olmasa bile olaylara tarafsiz bakmaya caba gosteren yazarlar. AK Parti kabuk degistirip kendine ceki duzen verebilirse bunda sizlerin payi buyuk olacak kuskusuz.

Yazarlar