Mehmet YILDIZ
“1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”
Ahmet İnsel, Ali Bayramoğlu, Cengiz Aktar ve Baskın Oran’ın öncülüğünde hazırlanan bu metnin altına ne kadar çok imza atılırsa o ölçüde Anadolu’da hümanizm güçlenebilir. Anadolu böylece tekrar yaşanabilir bir yere dönüşür. Yaşanabilir bir yere dönüşen Anadolu vicdanen gelişmemiş halkların yaşadıkları barbar ülkeler arasından çıkarak medeni ülkeler arasında yer alabilir.
Anadolu Ermeni, Asuri-Süryani ve Dersim soykırımları yüzünden insanlıktan ve medeniyetten kesinlikle koptu. 1915 Ermeni Soykırımı’ndan sonra Anadolu’da bir daha güneş doğmadı. Bir buçuk milyon Ermeninin ahı tuttu soykırımcı toplumu: her şey sahteleşti, hiçbir şeyin tadı tuzu kalmadı, çiçeklerdeki koku kayboldu, bir tek sevda bile yaşanmadı, evlat sevgisi bile kayboldu, doğru bir tek söz bile söylenmedi, dostluk, komşuluk, mertlik, misafirperverlik, alicenaplık ve vicdan kayboldu. Her yerden sahtekarlık aktı. Her yerden kahpelik aktı. Her yerden yalan aktı. Her yerden lağım aktı. Lağım geldi milyonların içme suyu oldu. Milyonlar işsizliğe ve açlığa mahkum oldular. Doğa yok oldu. Ormanlar yok oldu. Irmaklar yok oldu. Denizler yok oldu. İçecek su bile kalmadı. Gençliğin geleceği yok oldu. İnsanlar gecekondularda utanç verici koşullarda üst üste yaşadılar. Ordu ve polis işkence, cinayet ve tecavüz şebekesine dönüştü. İşkence yapıldıkça, cinayet işlendikçe ve tecavüz edildikçe ordu ve polisin itibarı, hükmü ve maaşı arttı. Toplum generallerin kölesi oldu.
Faşist generallerle İslamcı pedofilleri aynı anda rehber kabul eden toplum sapık bir sekte dönüştü. Tecavüze uğrayan 11-12 yaşındaki kız çocukları ya aileleri tarafından öldürüldüler ya da tecavüzcüleriyle evlendirildiler. Her iki durumda da mağdurların aileleri namuslarını temizleyerek tekrar toplumun içine çıkacak bir yüze kavuştular. Durumlarına çok ama çok şükrettiler.
1915”te Urfa önlerinde açlıktan ölmemek için tarlalardaki buğday tanelerini toplayarak yiyen 11-12 yaşlarındaki çırıl çıplak Ermeni kızlarını tecavüz ederek öldürenler bir daha iflah olmadılar. Değerleri günah ve ayıp, ayıp ve günahları değer oldu. Ar damarları çatladı. Dostları düşman, düşmanları dost oldu. Bölücü düşmanı örgütleyerek üniter savaşa başladılar. “Yalanımız yok, hakiki bir düşman ile karşı karşıyayız” dediler. “Bakın, bakın vatani görevleri için bize teslim ettiğiniz 19-20 yaşlarındaki pırıl pırıl gençlerimiz nasıl da ölüyorlar!” dediler. Öbür taraftan, “Öldürün, daha çok öldürün” diye haber gönderdiler. Teskere alan silahsız erlerin yerlerini bildirdiler. General karılarının kumar masrafları artıkça ve generaller daha çok çalmak mecburiyetinde kaldıkça, sınır karakollarına daha fazla asker doldurarak kendi kaderlerine terk ettiler. 2-3 yaşlarındaki şehit çocuklarına asker üniforması giydirerek asker selamı vermesini öğrettiler. Daha fazla bayrak ve daha fazla plastik ceset torbası siparişi verdiler.
Bir buçuk milyon Ermeninin hunharca katledildiği bu lanetli topraklarda Ümmeti Muhammed Ümmeti kurdah oldu. Şuurlarını, dillerini, değerlerini ve normlarını tamamen yitirdiler. Bir ara peygamberleri saf bir ırk yaratmak isteyen bir ırkçıydı. Sonra Yahudi düşmanı yankesici sağır İsmet ve Dersimli bebeklerin kanını modern kımız yapan Bayar tahta geçti. Daha sonraki yıllarda ise çakalların sayısı, kişisel karakteristiklerden yoksun olmaları ve iktidar değişimindeki yüksek frekans bir çetele tutmayı anlamsızlaştırdı. Copcular, boğaz kesenler, insan boğanlar, kulak ve burun kesenler, insanlara bok yedirenler siyasi lider oldular. Ölüm mangaları, uyuşturucu mafyaları, sokak çeteleri devlet oldular.
Öte yandan, Kasımpaşa serserilerinin dili alimlerin, bürokrasinin ve siyasetin dili oldu. Resmi sözlükleri bile bir tecavüz ve imha aletine dönüştü. Bunların dilini konuşmak zorunda kalan çocuklar sırf bu yüzden normal bir kognitif ve duygusal gelişme gösteremediler. Bu dili kullanıyor olmanın insan beyninde ve vicdanında yarattığı tahribatı gidermek için çok büyük bir çaba sarf etmek gerekiyor.
Bilimde ve sanatta silindiler. Ellerinde kala kala Batılı turistlerin paralarını almak için icra ettikleri kıç kıvırmaları kaldı. Sanatçıları, pavyon kabadayıları ve profesörleri birbirlerine benziyorlar. Profesörleri akademik tartışmalarda lazım olur diye ceplerinde bıçak taşıyorlar ve söze “ulan” diyerek başlıyorlar. Akademik kariyer yapmak çoğunlukla Batılıların çalışmalarını kendi çalışmaları olarak sunmaktan ibarettir. Bilimsel konferanslarda tartışan Türk bilim adamlarının karşı argümanları “Ulan oraya gelirsem senin ananın-avradının cümle fiziğinin ve kimyasının formülünü bir dakikada çıkarırım ha!” nevindendir.
Son 25-30 yılda ise tam bir zifiri karanlık hüküm sürüyor. Ermenileri avladıkları yerde şimdi avcılar birbirlerini avlıyorlar. Kimin kim olduğu belli değildir. Bilinen çok sayıda insanın acı çektiği ve öldüğüdür. Abdullah Öcalan, öncesini bir tarafa bırakın, yakalandığında çok samimi olarak “Ben Türk devletine hizmet etmeye hazırım” dedi ve Türk generalleri Apo arcılığıyla ateşkes ilan etmiş olan PKK’ya 2004 yılında tekrar savaş kararı aldırdılar. Bunu bilen Türk ve Kürt toplumunun tutumunda ve inançlarında en küçük bir değişiklik olmadı.
Her şeye karşın dipsiz kuyuda birkaç insan çığlık atıyor. Duyarlar mı dersiniz? Bilmiyorum. Biz Dersimliler bu çığlığı duyuyoruz ve “Hoş geldin insanlık” diyoruz. Tertelê Hermeniutanınırsa insanlaşmanın yolu açılabilir. Kimbilir belki Tertelê Dêsımi de tanınır.
Not: Bu yazı yukarıda bahsi geçen imza kampanyası vesilesiyle 15.12.2008 tarihinde yazılmıştır.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2014
26.08.2014
15.08.2014
6.08.2014
15.07.2014
22.06.2014
12.06.2014
9.06.2014
7.06.2014
20.05.2014