Mustafa Karaalioğlu
İyi başlamak çok önemli ama bilhassa diplomaside iyi bitirmek mecburiyettir.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’de giriştiği askeri-diplomatik süreç de muhakkak surette iyi bitmesi gereken bir yürüyüştür. “Oldu oldu, olmadı ne yapalım” diyerek zamana bırakılamaz. Kapağını açtığımız dosya zor olsa da haklı olduğumuz birçok unsuru içeriyor ve sonuç almadan kapanması, on yıllardır şikayetçi olduğumuz adalar statükosunda aleyhimize yeni bir “durum” olarak kaydedilir. Yükselttiğimiz elin ve sesin böyle bir sonuca yol açması ülkenin kayıp hanesine yazılır.
Böyle olduğu için, bütün muhalefet partileri iktidarın yöntemlerine katılmasalar da yürüttüğü davayı sonuna kadar destekliyor. Ege meselesi öylesine önemli ve atılan atılmayan her adımın anlamı o kadar değerli ki bu aşamada yöntemi tartışmak anlam taşımıyor.
Türkiye, Ege’de Yunanistan’a ait olan adaların kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge tanımlarının çıkarlarımıza yönelik oluşturduğu özellikle ekonomik tehdidin ortadan kaldırılmasını, adil bir alan belirlenmesini talep ediyor. Adını koyabildiğimiz kısım şöyle; Türkiye, Yunanistan’ın Girit, Kerpe, Kos ve Meis adaları üzerinden ilan ettiği kıta sahanlığını tanımıyor, pratikte de bunun uygulanabilir olmadığını söylüyor. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Libya ile imzalanan deniz yetki alanları alanlarını sınırlandırma anlaşması da bunu amaçlıyor. Malum, Yunanistan da benzer bir anlaşmayı, Kahire yönetiminin talebiyle tartışmalı Meis’i dışarıda tutarak Mısır ile imzaladı. Zaten Türkiye’nin birinci argümanı da kara sınırımıza sadece 2 kilometre, Yunanistan’a ise 580 kilometre mesafede olan 10 kilometre kare büyüklüğündeki Meis adasının ürettiği problemdir. Yunanistan bu ada üzerinden kıta sahanlığı hesabı yaparak 40 bin kilometreyi aşan ilave deniz alanı sahibi olmayı amaçlıyor. Türkiye ise bırakın itirazı buna isyan ediyor. Böyle gelişen diplomatik gerilimin fonunda da Ege’de karşılıklı savaş gemileri eşliğinde hidrokarbon arama çalışmaları devam ediyor.
Diplomasinin arkasına askeri güç koymak bir ülkenin hakkıdır ve bazı durumlarda işe de yaramaktadır. İki NATO ülkesi, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimin bir çatışmaya dönüşmeyeceği varsayımı hâlâ güçlü olduğu için şimdi mesainin diplomasiye verilmesi gerekiyor. Bölgeyle ilgili ilgisiz Libya hariç bütün ülkelerin Atina yanında saf tuttuğu ortamda buna da öncelikle bizim eğilmemiz gerekiyor. Zira, sürecin sonunun bir ilerleme elde edemeden gelmesi bu noktada tehlike arzediyor.
Avrupa Birliği Ankara’nın karşısında bulunmaktadır. Fransa, hem birlik hem NATO üyesi olarak karşı blokun lideri durumundadır. Son olarak, bugüne kadar nispeten ortada görünen İspanya ve İtalya da Macron’un arkasına dizildi. ABD, belirsizlikle perdelediği tavrını dün resmen açıkladı ve Türkiye’nin doğalgaz arama çalışmalarını kesip, bölgeden çekilmesini istedi. Rusya da S-400, Astana, İdlib dinlemeden Yunanistan’dan yana net tavır koydu. Özetle; normal şartlarda birçok alanda birlikte hareket ettiğimiz ülkeler, kendi aralarında yine normal şartlarda asla bir araya gelemezken bize karşı ittifak halindedir.
Yani zaten çok zor olan bir dosyayı şu (askeri) veya bu (diplomatik) şekilde müzakere etmek için ok yaydan çıkmışken karşımızdaki blok da büyüdükçe büyüyor.
Yaşanmakta olan sahnenin Ankara tarafından baştan tahmin edildiğini düşünmeliyiz. Şaşırtıcı olmamıştır… Dolayısıyla, bu manzaraya uygun önceden hazırlanmış bir oyun planı hazırlanmıştır, diye varsayıyoruz. Bu planın da zekice diplomatik hamle geliştirmeye ve hem karşı bloku gevşetmek hem de Türkiye’nin tezlerini anlatmaya odaklı olması gerektiği besbellidir.
“Madem öyle, burada bırakalım”, diyebileceğimiz aşama çoktan geçtiği için oyunu artık kusursuz oynamak zorundayız. Özetin özeti de budur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
14.09.2025
1.09.2025
18.08.2025