Namık ÇINAR
Makam ve memuriyetlerindeki üstünlüklerini, akla gelebilecek her alanda dayatan generaller, o tavırlarını, yetmiyormuş gibi OYAK bağlamında da sürdüre gelmişlerdir, bu güne kadar. Oysa, “oy vermek”, ya da, kimin avucunda olursa olsun aynı miktardaki bir paranın satın alma gücü bakımından“herkes için aynı olması” gibi bir değerlendirmeyle, bir çavuşla bir generalin birlikte kurdukları iktisadi bir organa katılımları da, rütbe ve mesleki güçlerinden bağımsız bir şekilde, böylesine eşit ve adil olması gerekmez miydi?
Fakat ne gezer, burası Türkiye!
Ömürleri boyunca her ay maaşlarının yüzde 10’u takır takır zorla kesilen, çoğu astsubay ve küçük rütbeli subay olmak üzere sayıları 260.000’e varmış bulunan bu üyelerin tasarruflarını, kendi öngörüleri ve çıkarları istikametinde olarak, bir avuç general yönetip durmuştur.
Nitekim, nispi bir özgürleşme ortamını fırsat bilerek, TBMM Dilekçe Komisyonu’na şikayette bulunan kimi astsubaylar, OYAK yönetiminde yeterince temsil edilmediklerini, üyelere kesintileriyle orantılı ve adil ödemeler yapılmadığını, kurumun generallerin kızları, gelinleri ve damatları gibi akrabaları için bir istihdam kapısı hâline geldiğini, hesaplarda doğru dürüst denetim de olmadığını, gidip anlatmışlar sonunda.
AKP, kurulan Meclis Alt Komisyonu’nu çalıştırarak elli senelik gıllıgışlı işleri çıkaracak mı ortaya; yoksa“çarkçı Kemal”e parmak ısırtan tırsmalarla, artık çoğu konuda yaptığı gibi, vaz mı geçecek bundan da; göreceğiz bakalım.
Ve generaller de, 27 Mayıs darbesi esnasında başbakanı ve bakanları asarlarken, “bal tutan parmağını yalar” kaleminden bir yan ürün olarak aradan çıkarttıkları antidemokratik OYAK yasası marifetiyle ele geçirdikleri ayrıcalıklarla, örneğin devletin emekli olurken memuruna ödediği ikramiyenin on katı kadarını bir de bu kurumdan alarak, kendilerine o sıralarda “gazozcu” denmesine tilt oldukları haletiruhiyelerden, şimdi artık aristokratik sınıfsal düzeylere taşınmışlardır, umarım.
Başarılı olup da üyelerini paraya boğuyorsa, bunun için o müesseseye kızılır mı, denebilir. Ne ki, kazın ayağı öyle değil pek.
Birincisi, OYAK’ın piyasada rekabet ederek yer edinen bir ticari kuruluş olduğu sanılmamalıdır. Ne Kurumlar Vergisi’ne tabidir, ne Gider Vergisi’ne, ne Veraset ve İntikâl Vergilerine, ne de Damga Resimlerine; hiçbir şeye.
Gelir ve alacakları ise, devlet mallarının hak ve öncelikleri kapsamındadır. Bunlara karşı duranlar, tıpkı devlet mallarına suç işleyenler gibi kovuşturmaya uğrarlar. Devlet içinde, paralel bir devletten farksızdır.
İkincisi de, aslan payı generallere olacak tarzda, sözde bugün zenginlikler saçıyor görünen OYAK, elli yıldan beri maaşlarından kesintiler yaptığı üyelerin büyük bölümüne sadece üç-beş kuruş paralar ödemekle yetinerek, hepsine yol vermiş bulunmaktadır. Bugüne kadarki binlerce yedek subayın kesintilerine tümüyle el koymuş, zorunlu hizmetleri dolunca ayrılan subay ve astsubayların birikimlerine de, yıllık yüzde beş gibi komik bir faiz işleterek, herkesi kurumdan dışlamıştır.
Kimdir sahibi OYAK’ın ve malvarlığının, bileniniz var mı? İnsanların sırtından palazlandıktan sonra, onları ne hakla kapının önüne koyarlar ki? İnsan hak ettiği hissesini serbest piyasada, örneğin Borsa’da alıp satmak, ya da çocuklarına miras bırakmak istemez mi?
Ortada kapitalistik bir kurum vardır, fakat dönen dümen Sovyetiktir. O organizmayı bugünlere getiren birikimlerin sahipleri, en başından beri sömürülmüşler; yönetimde yer almamış, olup bitenleri denetleyememişlerdir. Şimdi bankalardan cep telefonu mesajıyla dahi kolaylıkla alınabilen “iki maaşlık borç çekme” lütuflarıyla, bir matahmış gibi yıllarca kandırılmışlar, ardından da şutlanmışlardır.
Altmışın üstünde iştiraki bulunan OYAK’ın tüm yatırımları çağdışıdır. Kapalı ekonomiden kurtulunca görüldü ki, en büyük olduğu “otomotiv sektörü”nün, yere göğe koyamadıkları “Atatürk Türkiye’si”ndeki konumu ve konsepti, meğerse “Çavuşesku’nun Romanya’sı”ndaki aynı markanın fabrikası kadarmış.
Kurum kimliğini “vatanperver hizmet bilinciyle çalışmak” şeklinde tanımlayan şirketlerinden biri olan “OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri AŞ”nin “Danıştay saldırısındaki silinmiş kamera kayıtları rezaleti” orada öylece duruyorken, şimdi bir de kurum içi soyunma odalarına dahi gizli kameralar yerleştirdikleri ortaya çıkmıştır.
Ayrıca, Borçlar, Şirketler ve Ticaret Hukuku’na göre çalışarak para kazanmayı amaçlaması gereken ticari bir işletmenin “yurtseverliği” ne anlamlara gelmekte ve nasıl tezahür etmektedir?
Ve yine “OYAK Teknoloji, Bilişim ve Kart Hizmetleri AŞ”, “Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı”na ait Ankara, İstanbul, Antalya ve Kızılcahamam Hâkim Evlerinin, Otel ve Restoranlarının; ilâve olarak Ankara Yeddiemin Deposu’nun (demek ki yargıçlar da, kurdukları vakıflar eliyle, zora düşmüş borçluların ev ve işyerlerinden icrasına karar vererek kaldırdıkları eşyaların depolanacağı mekânlar işletiyorlar, aynı zamanda. Vay anam vay!) altyapı, sistem ve uygulamalarını yapıyor ve işlemleri tek bir merkezde toplayarak merkezileştiriyor.
Yargıçlar... savcılar... otel odaları... derlenen özel bilgiler... gizli kameralar... Bilmem ki benim aklıma gelenler, sizin de aklınıza geliyor mu?
Kodamanlara sağladığı yan gelir ve ayrıcalıkların yanı sıra, izolasyonları, yolsuzlukları ve paramiliter ögeleri teşvik eden ve karanlık ilişkiler üretmesi olası görünen bu yapıyı tasfiye etmek, demokratikleşmenin kaçınılmazlarından biridir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016