Oya BAYDAR
Bu toplum çürüyor, insanımız çürüyor, toplumsal doku çözülüyor diye yazıp duruyorum. Önceleri itiraz edenler oluyordu, kötümser ve incitici buluyorlardı, şimdi genel kabul görüyor. Çünkü çürüme her yanı sardı ve pis kokular artık en ağır parfümlerle bile bastırılamıyor.
Çürüme; yani insanı insan kılan değerlerin yitimi. Tek değer sayılan şöhret, mevki, para, zenginlik uğruna her türlü kötücüllüğün, ahlaksızlığın, hilenin, hurdanın yapıldığı, cinayetler işlendiği, yalanın, talanın, hırsızlığın mubah sayıldığı, güce tapılıp güçsüzün ezildiği, insan yaşamının, insan onurunun sıfırlandığı, vahşi orman yasasının tek geçerli yasa olduğu bir toplam düzeni…
Eski'nin yıkıldığı yeni'nin henüz kurulamadığı bir çağ dönümü eşiğindeyiz. İnsanın manevî gelişmesinin teknolojik gelişmenin çok gerisinde kaldığı, bu yüzden maddî-teknolojik ilerlemenin yaşamı korumak, insanı yüceltmek, geliştirmek, evrimin ileri noktasına taşımak yerine topyekûn gerilemeye yol açtığı bir ara dönemdeyiz.
Çürüme, yozlaşma, dağılma sadece bize özgü değil, dünyaya da yaygınlaşıyor. Bundan yüz yıl önce çağını aşmış bir kadın: Rosa Luxembourg, Kautsky'nin bir sözünden ilhamla "Ya sosyalizm ya barbarlık" demişti. Kehanet doğru çıktı. Sosyalizmi başaramadık ve insanlık hızla barbarlığa ve kendini yok etmeye doğru ilerliyor.
Desen: Selçuk Demirel
Primat atalarımıza geri dönüş mü?
Primatlardan geldiği kabul edilen insan, primat atalarının ve önceki diğer memelilerin genlerini de taşır. O genlerde, kendi hayatını ve çıkarını korumak için gereğinde ötekini/rakibi, yok etmek, öldürmek var; iktidar kavgası, savaş, şiddet, saldırganlık var. Toplumsal yaşam geliştikçe bu genlerin etkisinin gerileyeceği, ortak yaşam normları ve değerler edinen insanın barbarlıktan çıkıp evrimin bir üst aşamasına yükseleceği umulurdu. Bu beklenti bir ölçüde gerçekleşti. Felsefede, sanatta, bilimde altın çağlar yaşandı. Semavî dinlerin cennet tasavvurları, modern insanın büyük ütopyalarında gökten yere indirildi. "İyi" yeniden tarif edildi, her dönemde, her yerde hayata geçirelemese de, kalıcı kılınamasa da eşitlik, adalet, özgürlük, barış düşünceleri gelişti.
Tarih, durgun akan bir ırmak gibi ilerlemiyor. Bir zamanlar büyük ütopyamıza doğru yürüdüğümüz inancıyla "Tarihin tekerleği geriye döndürülmez" derdik. Dönebileceğini yaşayarak gördük. Teknolojide başdöndürücü bir hızla hep ileriye doğru dönen o tekerlek, iş toplumsal düzene, toplumsal ve insanî gelişmeye gelince geriye dönebiliyor. Benim kötümser yorumumla: barbarlığa doğru gidiş hızlanıyor, çürüme derinleşiyor.
Bizdeki çürüme "Yerli ve millî"
Türkiye'de yaşanan toplumsal-insanî çürüme bu genel tablonun büsbütün dışında değilse de büyük ölçüde kendi sürecini yaşıyor. Bizde çürüme / çürütme tepeden halka iniyor. İktidar ve bütün kurumlar çözülüp dağılırken insanlarımız kendilerini bağlayan ahlakî-manevî değerlerden, toplumsal normlardan, adalet duygusundan, vicdandan, bizi "biz" yapan ne varsa hepsinden kopuyorlar.
Her yerde olduğu gibi bu ülkede de yalan, talan, yolsuzluk, paraya tamah, çıkarcılık, kalleşlik, haksızlık hukuksuzluk, şiddet, nefret her zaman vardı. Ama hiçbir zaman bu kadar yaygın, bu kadar pervasız, acımasız, müptezel olmamıştı. Görece dar lumpen kesimleri aşıp, siyasete, iktidarlara, toplumda saygın bilinen kişilere, kurumlara bu ölçüde yayılmamış, kitleleri sarmamıştı.
İktidar ve çevresi tarafından çürümenin pis kokularını bastırmak için kullanılan bir deyiş veya niteleme var: yerli ve millî… Gündelik hayatın akışına, insan davranışlarına, yaşanan olaylara baktığımda, günümüz muktedirlerinin yerli ve millî kavramından anladıklarının bu çürümüş toplum düzeni olduğunu görüyorum. İtiraz edenler, yani bizler yerli ve millî sayılmıyoruz. İyi ki de değiliz!
Yerli ve millî îkiyüzlülüğümüz
"Yerli ve millî" meraklılarına sormak istiyorum: Çocuk istismarı, dedenin üç yaşında torununa tecavüz etmesi, tarikat şeyhlerinin, cemaat liderlerinin, hacıların hocaların vakıf yurtlarındaki, Kuran kurslarındaki, din derslerindeki çocukları istismarı mı yerli ve millî olan? Kadına, kız çocuklarına şiddet, cinayet, aşağılama mı? Öteki'ne, yabancı'ya, farklı dinden, mezhepten, kültürden, dilden olana düşmanlık, kin ve nefret mi? Farklı düşüneni, muhalif olanı, tahliyesi geldiği halde Kürt olduğu ya da muhalif olduğu için tahliye edilmeyeni rehin alıp zindanlarda çürütürken, katilleri, mafya babalarını, kadınları domuzbağı ile bağlayıp işkenceyle öldürenleri özel aflarla çıkarmak mı yerli ve milli olan? Kürt düşmanlığı, Ermeni düşmanlığı, Yahudi düşmanlığı, yabancı düşmanlığı mı? Keyfilik, adaletsizlik, hukuksuzluk, her türlü ayrımcılık mı, Erdoğan'ın baş kadısının fetvasına göre anayasa tanımazlık mı yerli ve millî olan?
Son günlerin dört bir yanda patlayan skandalları reyting rekorları kırıyor. Ülke ekonomik, siyasal, hukuksal, toplumsal sorunlar altında ezilirken saçlarını bigudi yerine dolarla saran, memelerini teşhir ederek -kimisi de örtülü- milyonlar kazanan "fenomen"leri tartışıyoruz. Anlı şanlı ve her biri dolar milyoneri paraya doymaz futbolcuların, sporcuların on milyon dolarcıklarını yüz milyon yapmak için nasıl dolandırıldıklarını izliyoruz. Uyuşturucu baronlarının, uluslararası mafya reislerinin, ülkemizi mesken ve merkez edindiklerini izliyoruz. Milyonlar derin yoksulluk içinde, açlık sınırında yaşamaya çalışırken paraya para demeyen, haksız kazançla semirmiş yüzde ikilik üçlük bir kesimin utanç verici yaşamlarını izliyoruz. Yerli ve millî Diyanet kurumuna, suç yuvası tarikat, cemaat, vb'leri desteklesin, laikliği ayaklar altına alsın diye ayrılan milyarlık fonları izliyoruz. Saray'ın bir dakikalık harcamasının birkaç emeklinin maaşı kadar olduğunu izliyoruz. Ve bu toplum; milyonlar, on milyonlar, kimileri şaşkınlık kimileri de hayranlıkla bu rol modellerini seyrediyor
Nasıl bu hale geldik?
Toplum bu çapta bir değer bunalımına, adaletsizliğe, vicdan aşınmasına, kin ve nefret söylemine, müstehcen düzeyine varan paraya tapınma ruh haline nasıl geldi? Kestirme cevabı olmayan, çok boyutlu, çok etmenli bir soru bu.
Başta değinmeye çalıştığım çağ dönümü kasırgası, global kriz, değer yitimi, insanı aşan teknoloji, neoliberal düzenin yıkıcı etkileri, geleceği görememenin ve gelecekten korkmanın evrensel bunalımı… Bunların hepsinin etkisi var kuşkusuz, ama kendi ülkemize baktığımızda bunların tümünden daha baskın bir neden var gibi geliyor bana: Yerli ve millî yöneticilerimiz.
Toplum onların davranışlarını, zihniyetlerini, yaşamlarını, değerlerini, söylemlerini örnek alıyor; rol modeli oluyorlar. İki temel düsturları var: Para uğruna, zenginleşmek uğruna her şeyi feda etmek, itibarı saraylarda, parada, zenginlikte, gösterişte, görkemli yaşamlarda aramak. İkincisi de: toplumsal fay hatlarını derinleştirerek, farklı olanları birbirlerine düşman edip kırdırarak, kendinden olmayanı gayri millî, hain ilan ederek iktidarlarını pekiştirmek.
Bizim halkımız lider bellediklerine kulak verir, onlara benzemek ister.
Şimdi yeniden soralım. Neden mi böyle olduk? Muktedirler yerli ve millî oldukları için.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024