Şahin ALPAY

Tehlikeli yalnızlık
26.11.2015
1857

 Nereden nereye geldik… Erdoğan yönetimi ilk iki iktidar döneminde “komşularla sıfır problem” (KSP) politikasıyla, dış sorunların barış mantığıyla, diplomasi ve diyalogla çözümü ilkesini uyguladı.

İçeride PKK ile barış görüşmelerini başlattı; AB reformlarına hız vermekle kalmadı, ABD ile “model ortaklık” kurdu. Rusya, Suriye ve Irak Kürtleriyle yakınlaşan siyasi – iktisadi ilişkiler, bu dönemin en önemli dış politika kazanımları oldu.

Bir yandan 2011'deki yüzde 50'lik seçim zaferi, öte yandan “Arap Baharı” Erdoğan yönetiminin başını döndürdü. İçeride bir tek – adam rejimi kurabileceğine, “Arap Baharı”nın Müslüman Kardeşler'i her yerde iktidara taşımasıyla Sünni Ortadoğu'nun liderliğini ele geçirebileceğine hükmetti. Ne var ki “Arap Baharı” (Tunus hariç) yenilgiye uğradı. Ankara'da barış mantığı yerini içte ve dışta (Özdem Sanberk'in deyişiyle) savaş mantığına bıraktı. (Bkz. Verda Özer, Hürriyet, 25 Kasım.) Suriye'de Esad rejimini silahlı muhaliflerine destek vererek devirme politikası benimsendi. İktidarı kaybetme sinyallerini aldığı 2015 baharından itibaren de PKK ile barış görüşmeleri bitti, yeniden savaşa girişildi; PKK ve müttefiki PYD, IŞİD'den daha tehlikeli ilan edildi.

24 Kasım günü, Kore savaşından bu yana ilk kez bir Rus savaş uçağının NATO üyesi Türkiye tarafından düşürülmesi olayı, muhakkak ki, Erdoğan ile Putin'in birbirleriyle taban tabana zıt Suriye politikalarının bir anlamda kaçınılmaz sonucuydu. Erdoğan, Esad rejiminin yıkılması politikasında ısrar ederken, Putin 30 Eylül'den itibaren fiilen savaş sahnesine çıkarak Esad'ı ayakta tutma politikasını tırmandırdı; bu bağlamda Ankara'nın baş müttefiki Suriye Türkmenlerini bombalamaya başladı. Ankara'nın bütün uyarılarına rağmen, 17 saniye için dahi olsa hava sahası ihlal edilince, 2012'de ilan edilen angajman kuralları uygulandı ve Rus savaş uçağı düşürüldü.

Rusya ile gerginliğin Türkiye için büyük riskleri var. Doğalgazın yaklaşık yüzde 60'ı Rusya'dan geliyor. İlk nükleer santralı Ruslar inşa ediyor. 4 milyon dolayında Rus, en önemli turizm gelirlerinden biri. Rusya, en büyük mal ve hizmet ihraç pazarlarından biri. Siyasi – askeri açıdan bakıldığında Ankara için “terörizmin işbirlikçileri bizi arkadan bıçakladı” diyen, Ukrayna'da yaptıkları dünyanın gözü önünde olan Putin'in husumetini kazanmanın tehlikeleri saymakla bitmez. Rusya şimdi Türkiye'nin “5. kolu” olduğunu iddia ettiği Türkmenlere çok daha ağır bir şekilde saldıracak. Bu riskler dikkate alındığında, Erdoğan'ın olaydan “ızdırap” duyduğunu söylemesi şaşırtıcı değil. Resmi açıklamalarda, nedense önce Rus uçağı, sonra kimliği bilinmeyen uçak dendi. Zihinlerde kararı Erdoğan mı, Genelkurmay mı, yoksa Türk savaş uçaklarının pilotları mı aldı sorusu uyandı. (Bkz. Lale Kemal, Zaman, 25 Kasım.) Her durumda, Ankara'nın ihlaller üzerine Moskova ile doğrudan temas arayacağına uçağı düşürme noktasına gelmesinin ve hemen ardından NATO'ya başvurmasının krizi büyüttüğü muhakkak.

KSP politikasının terk edilmesinin Türkiye'yi uluslararası alanda “değerli” değil “tehlikeli” bir yalnızlığa götürdüğüne kuşku yok. Ankara'nın bugün sorun yaşamadığı komşularının sayısı parmakla sayılacak kadar az. Batılı müttefikleri evet “Türkiye'nin kendini savunma hakkı” olduğunu söylüyorlar, ama Ankara'nın Suriye politikasının başta IŞİD, radikal İslamcıları esas hasım gören Batılı müttefikleriyle örtüşmediği ortada. Türkiye Batı ittifakında giderek “güvenilmez müttefik” ya da, Alman başbakan yardımcısının sözleriyle, “öngörülemez (ne yapacağı bilinemez) oyuncu” olarak görülmekte.

Yüzde 50 oy almak, ne yazık ki, Türkiye'yi ehliyetle yönetmeye, ülke çıkarlarını dirayetle korumaya yetmiyor. Bu gerçeğin halk tarafından daha iyi görüleceği bir döneme girildiğini söylemek kehanet olmaz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar