Cafer Solgun
Biliyorsunuzdur sanırım; takip ettiği gazetecilere, yazarlara küfretmeyi, hakaret etmeyi, laf sokmayı gündelik meşgalesi haline getirmiş bir “okur” tipolojisi var. “Okur” sözün gelişi tabii, yoksa bu türler genellikle okumaktan hazzetmiyor.
Eleştiri, polemik, tartışma, hatta üslubuyla adabıyla protesto, laf sokma tamam, ama küfür, hakaret, hızını alamayınca tehdit, tabii ki normal ve kabul edilebilir bir şey değil.
Beğenmiyorsan okumazsın; kazara okuduysan ve beğenmediysen, içinde “ukde” kalsın da istemiyorsan, eleştirirsin, adabınla varsa bir fikrin, söylersin, savunursun. Küfür, hakaret, tehdit nedir yani?
Daha da tuhaf ve psikolojik bakımdan enteresan olanı, hem beğenmiyor (beğenmek ne kelime, en hafifinden “hain” görüyor, “töröriz” olduğuna inanıyor) ama hem de yazılarını, konuşmalarını, sosyal medya paylaşımlarını filan yakından takip ediyor. Tabii ki hemen, “Bakın töröriz yine yazmış, devletimiz uyuyor mu?” mealindeki hissiyatını dışa vuruyor. İçinde tutup şişecek değil ya; kusması lazım. Bazıları da işi başından aşkın devleti yormamak için olsa gerek kendisi durumdan vazife çıkarıyor; “Nerde oturuyon sen lan? Erkeksen söyle geleyim!”
Bir ara “sadık” bir izleyicim yazılarımı kim bilir hangi “sırça köşkte” viski yudumlayarak yazdığıma (!) takmıştı. Ekonomik bakımdan sıkıntılı bir dönemimdi galiba. (Sanki şimdi rahata ermişim de, geçmiş zaman kipi kullanıyorum.) Laf aramızda, yine de bir gün heveslenmiş, paraya kıyıp viski almıştım, madem bu işin raconu budur, eksik kalmayayım diye. Pek bir değişiklik hissetmedim kendimde ama. Hadi viski alırsın dişini sıkıp, sırça köşkü nereden bulacaksın peki? Demek ki ikisi bir arada olunca ve tabii bir de Boğaz manzarası varsa “oluyorsun.” Ben “olmadım” daha ve ne yalan diyeyim, “olacağım” da yok. Yine de yazıyorum ama. İşim bu…
Arada, bugünden bakınca hayli gülünç birkaç ticaret denemem oldu (bir gün anlatayım siz de gülün), onları saymazsak, hapisten çıktıktan sonra hayatımı yazarak çizerek idame ettirmeye karar verdim. Başka işler yapmaya niyetlenip çuvallayınca bu tercih ve kararım daha da kesinleşti. O gün bugündür Türkiye şartlarında yazarak hayatını idame ettirmek gibi olmayacak bir işi başarmak için uğraş veriyorum. Kalemimi satmadan, onurumla. Neyse, dağıtmayalım mevzuyu.
Yukarıda da geçerken değindim, beğenmediği yazar, çizer, gazeteci erbabını izlemeyi bir “vatanseverlik vazifesi” bellemiş bu “okur” veya “takipçi” türü, aslında okumayı sevmiyor. Söz konusu olan bir yazı veya kitap ise, okumuyor. Bir konuşma ise, dinlemiyor. Üç beş kelimelik bir tivit ise bile, anlamıyor. Anlamak için yormuyor kafasını. Yaşını başını almış olsa da, beyni sıfır kilometre. Yormamış, yıpratmamış, taze. Sadece yeme içme ve sindirim sistemiyle ilgili konularda çalışıyor. Okumaya, kafa yormaya, düşünmeye ne gerek var? Nasıl olsa birileri kulağına üflemiştir, hazır bilgi, kim vatanseverdir, kim vatan haini, bilir.
Birilerini kızdırmak pahasına söyleyeyim: Naçizane gözlemim bu okuma-yazma-düşünme işlerinden hazzetmeyip okuyan-yazan-düşünen kişilerden gıcık kapan çeşitler, genellikle milliyetçi, ultra milliyetçi, ırkçı, ultra ırkçı oluyorlar. Nefret dolular. Nefret taşıyorlar. Nefretlerinin odağında bütün zamanlarda Ermeniler başta olmak üzere “gayrimüslim” yurttaşlar var. Bir de elbette kart-kurt-Kürt olanlar. Son zamanlarda mülteciler de hedeflerinde. Sen misin Ermeni soykırımı, Kürt sorunu, mülteci hakları filan diyen; linçlerden linç beğen.
“Reis” ve takiben iktidar sözcüleri ara sıra “ensar”, “büyük ve güçlü devletiz, kucak açtık” türü açıklamalar yapsalar da nafile: Suriyeliler gitsinler! Bu açıklamaların karşılık bulmadığını gördükleri için zaten geri yollama planları, hazırlıkları yapmaya başladılar; malum, önümüzde seçimler var…
Kaldığı kadarıyla Ermeni yurttaşlar da politik havaya, rüzgarın yönüne, “seçimlerde iş görür mü acaba” hesaplarına binaen hep hatırlardadır. “Bana affedersin Ermeni bile dediler!” Hadi ya? O derece yani? Maksat müşterinin, pardon seçmenin milli duyguları hoş olsun, kabarsın ve milli duyguları kabarmayanlara karşı nefretleri canlansın, kanlansın…
Kürtsen, Kürt sorunu filan diyorsan, başka ne dediğin demediğin hiçbir anlam ifade etmiyor; bölücü törörizstsin. “Ne alaka ya, bir dakika!” diye itirazını bir duyan olursa eğer şaşmaz test sorusu hazır: Söyle bakem, sen PeKaKa’yı terörist görüyor musun? Kınıyor musun? Hadi kına bakalım! (Toprağın bol olsun Tahir Elçi…)
Bir de Alevi mevzusu var elbette. Olmadık yerde karşına çıkabilir; “Sen bir de Kızılbaştın değil mi? Kürt, Alevi, solcu. Nerden baksan katli vacip!”
***
Belirtmeden geçmeyeyim; yazarların okurlarıyla, takipçileriyle iletişim ve etkileşim halinde olmasının karşılıklı yararı olduğuna inanırım. Övgü de olabilir yergi ve eleştiri de. “Yazar” iseniz övgü tamam ama asıl eleştirel tepkilere karşı saygılı ve özeleştiriye açık, demokrat bir tutumunuz olmalıdır. Kendi adıma, kafası, “Koskoca yazarım ne saygısı ne özeleştirisi?” şeklinde çalışanlardan değilim şükür. Ama kuşkusuz saygının karşılıklı olunca anlam kazandığını da unutmamak gereği var.
Bazen artıyor bazen azalıyor ama bu tür okur veya takipçi tiplerinin ilgisinden (!) azade değilim ben de. Hayli zamandır, çok okunan yerlerde ve daha sık yazmıyor olmama rağmen. “Okurdur ne dese yeridir” diyecek halim yok. Bu yazının gereği ve gerekçesi de bu zaten.
Kürtçede bir laf var, “Aqlê sivik barê girane” diye. “Aklı hafif/gevşek olanın yükü ağırdır” manasında. Bu tür tiplerin gerçeğini ortaya koyan bir sözdür.
Bir de, “Tu rê û rêbaz li cem van kesan tüneye” denir. “Bu tip insanlarda hiçbir yol yordam yoktur” manasında ve hiçbir konuda gerçek, sahici bir fikri olmayan, tutarsız kişilerin durumu için söylenir.
Ama bu türün bir de sözüm ona okumuş yazmış, solcu, duruma göre demokrat, Kemalist ve hatta “komünist” versiyonları var. Daha kibirli, daha üst perdeden, üslup olarak agresif, saldırgan ve dünyanın kendi etraflarında döndüğünü zanneden karışık bir ruh halleri var. Gönül koymasınlar, aman;
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025