Ahmet TAŞGETİREN
Haberi dün Karar’ın manşetinde “Bizim neden imzamız yok” ifadesiyle gördünüz. Haberin spotları ise şöyleydi:
“Çin’in yıllardır sürdürdüğü vahşet politikalarını Müslüman başkentler çekingen yaklaşımla izlerken Batı’dan sistemli soykırıma karşı bir adım daha geldi. Almanya, ABD, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra Haiti, Monako ile Honduras’ın da bulunduğu 39 ülke, toplama kamplarında zorla tutulan Uygurların serbest bırakılmasını istedi. Ancak listede Arnavutluk ve Bosna Hersek dışında Müslüman ülkelerin yer almaması tepki çekti. Bildiriyi imzalamayan Türkiye ise Birleşmiş Milletler İnsani İşler Komitesi’nde Uygurların kimliklerine saygı gösterilmesi beklentisini iletmekle yetindi.”
Haber bu. Haberin Karar’a “Neden bizim imzamız yok” ifadesiyle girmesi son derece tabii. Arap ülkeleri Filistin’e sahip çıkmadığında bizde nasıl yadırganıyorsa, Doğu Türkistan’a destek çağrısı yapan bir bildiriye imza atmamak da Türkiye adına yadırganacak bir konu.
Üstelik bu haber, tam da Türkiye’nin Azerbaycan’a yönelik kararlı desteğinin gerçekleştiği bir ortamda ortaya çıkıyor, tabii ki bu yönüyle “Azerbaycan’a olan neden Doğu Türkistan için olmuyor?” sorusunu beraberinde getiriyor.
Tabii akla hemen Çin ile ilişkilerin reel-politiği geliyor.
Çin ile ekonomik ilişkilerin medya boyutunun serencamını, “Doğu Perinçek neden her gün ekranlarda?” sorusunun cevabının arandığı ortamda Yıldıray Oğur “sonucta-ozel-bir-sektor” başlıklı (https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/ -1569612) yazısında çok güzel anlatmıştı. Doğu Perinçek’in Çin akrabalığı, Habertürk’ün patronu Turgay Ciner ile Demirören Medyanın patronunun Çin ile ekonomik ilişkileri yüzünden Perinçek’i “en ziyade müsadeye mazhar” kişi haline getiriyordu.
İki medya grubunun Çin reel-politiği vardı besbelli. Perinçek de orada bir yerde rol üstleniyordu.
Her bakımdan bir dünya gücü olan “Çin’in ihmali” Türkiye açısından da söz konusu olamazdı. Dünya siyaset dengesinde bir yeri vardı, ekonomik açıdan ister ihracat, ister ithalat, ister yatırım ilişkileri açısından ihmal edilemezdi. Bir de Çin’in “Şincan” diye nitelediği, bizim “Doğu Türkistan” diye bildiğimiz “kardeş ülke” bakımından ilgimiz olmalıydı. Kardeş ülke Çin işgali altındaydı, Çin bu kardeş ülkeyi Çinlileştirmek istiyordu ve kardeş ülke direniyordu. Bir yandan Çin ile normal ilişkiler sürdürüp, bir yandan da Çin’in bu kardeş ülkeye karşı asimilasyonist politikaları önlenemez miydi? Türkiye - Çin ilişkilerinde kritik soru buydu. Çin bu konudaki eleştirileri kabul etmiyor, Doğu Türkistan’daki direnişleri “terörist faaliyet” olarak niteliyor, işin arkasında Çin’i kuşatmak isteyen Batılı ülkeler olduğunu iddia ediyordu.
Ama Doğu Türkistan’dan yükselen feryatların ardı arkası kesilmiyordu. Çin bu sesleri boğabilirdi, boğuyordu ve Batı’dan birkaç ses yükselmese, Doğu Türkistan boğulup gidecekti.
Türkiye’nin duruşu burada önem kazanıyordu. Türkiye ile ilişki Çin için de önemli ise, Türkiye’nin Doğu Türkistan duyarlılığı bir anlam taşımalıydı.
Ben Türkiye’nin bu konuda duyarsız olmadığına, bir şeyler yaptığına inanırım. Ama son zamanlarda bir patinaj söz konusu gibi görünüyor.
Acaba sebep, yine ekonomik ilişkiler mi?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın o talihsiz sözleri… “Dünyada en çok yatırım çeken ülkenin hangi ülke olduğunu biliyorum ama bu ülkede demokrasi yok.” Türkiye’deki “hukuk ve demokrasi” zaafını tolere edebilme gayretiyle yapılan Çin sunumuydu bu. Çin’e yönelik moral kredi ya da.
Yakında (17 eylül 2020) Amerikan Foreign Policy dergisinde Türkiye – Çin ilişkilerini irdeleyen bir yazıya yer verildi. Yazının başlığı “Erdoğan, Türkiye’yi Çin’in müşterilerinden birine dönüştürüyor” şeklindeydi. Eleştirel bir yazıydı. Ancak geniş biçimde Türkiye’ye yönelik Çin yatırımlarına ve finansmanına yer veriliyordu. Şu ifadeler o yazıdan:
“Türkiye ve Erdoğan için Çin, mega projeler için bu ekonomik şartlarda çaresizce ihtiyaç duyulan kaynakları sağlıyor. Aynı derece önemli bir başka husus da; Çin’den gelen nakit para Erdoğan’ın IMF gibi Batılı kurumlardan yardım istemesine gerek bırakmıyor. Çünkü Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) kredi almak, ülkede bazı reformlar yapmasına ve ülke ekonomisi üzerindeki sınırsız kontrolünün kısıtlanmasına yol açar.”
Dergideki yazı, bu ilişkinin Erdoğan’ın daha önceleri Uygur Türklerine yönelik hassasiyetini de geri plana ittiği iddiasına da yer veriyordu.
Bunlara bakınca Dördüncü Murat’ın söylediği o söz ister istemez akla geliyor, şöyleydi: “Leh kralına da yardım gönderile. Yardım almaya alışan buyruk almaya da alışır.”
Baktım da bu söz bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2018 yılında Çorlu’daki bir mitingte IMF’ye karşı söylenmiş. Şöyle ki:
“IMF 5 Milyar Avro borç istedi. Arkadaşlar verelim mi, dediler. Verin dedim. Borç alan emir alır dedim. Baktılar ki bu Türkler çılgın Türkler şaşırdılar ve vazgeçtiler.”
Ne geçiyor içimden biliyor musunuz?
Keşke bugün Çin’e kredi açan ülke biz olsaydık da Doğu Türkistan için daha etkili şeyler söyleyebilseydik. En azından bir imza lütfunu esirgemeseydik. Ah kör olası yokluk!
AHMET ZİYLAN İÇİN: Dar-ı bekaya göçtü. Allah’tan rahmet diliyorum. Pek çok hukukumuz oldu. Değerli bir insandı. İnsandı. İş adamından öteydi. Ayrı bir yazı yazacağım onun için. Yakınlarına, dostlarına sabırlar diliyorum. Mekânı cennet olsun.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025