Etyen MAHÇUPYAN
Türkiye Cumhuriyeti 1923'te kurulduğu sıralarda Batı siyasi literatürünün en popüler kavramı demokrasiydi. Birinci Dünya Savaşı'ndan yeni çıkılmıştı ve barışın yerleşmesine paralel olarak rejimlerin de demokratikleşeceği öngörülüyordu.
Nitekim 1920'li yıllara bakıldığında Batı ülkelerinin yüzde doksanının liberal demokrasi ile yönetildiği görülür. Ne var ki Kemalist rejim bu genel trendi takip etmektense, otoriter bir yönetim sistemi kurdu. Böylece devleti elinde tutan kadrolar vatandaşlığın ne olduğunu ve kamusal alanın nasıl çizileceğini belirleme imtiyazı elde ettiler. Türklük ve laiklik bu bağlamda sınırlayıcı ve dışlayıcı ‘ilkelere' dönüştü. Sonraki on yıl içinde bazı Batılı toplumların faşizme doğru kayması, Kemalist kadroları fazlasıyla rahatlattı ve Türkiye'deki rejimi meşrulaştırdı. Sonrasında daha da ‘cesur' hale gelen resmi ideoloji dindarlığı ‘gericilik' olarak mahkum ederken, Türklüğü de kafatası ölçümleri üzerinden tanımlama çabasına girişti.
Muhakkak ki fazlasıyla spekülatif bir önerme olacak, ama eğer 1930'larda faşizmin yükselmesi ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı yaşanmasa, Türkiye'deki rejimin toplam ömrü yirmi yılı aşmayabilirdi. Ancak sınırlı bir demokrasiyi ifade eden çok partili hayat bile soğuk savaş dönemine rast geldi ve siyasi sistem güvenlik bürokrasisine rehin verildi. Yargı ise doğrudan resmi ideolojinin bekçisi olarak tanımlandı ve o şekilde kurgulandı. Bundan sonrası Gladyo teşkilatlanmasının Türkiye koşullarına uydurulmasının, vesayet sisteminin, darbelerin ve sayısı belirsiz irili ufaklı darbe girişiminin tarihidir.
Cumhuriyet rejiminin demokrasiye yabancılığı, toplumun sürekli bir tehdit kaynağı olarak görülmesine neden oldu. Demokrasi eksikliğinden kaynaklanan sorunlar hep ötekine atfedildi ve onun adıyla anıldı. Şeriatçılar nedeniyle irtica sorunu, Kürtler nedeniyle bölünme sorunu olduğu ileri sürüldü. Rejimin temeli, yönetimin ‘Türk ve laik' kimliğe yaslanarak dindarlarla Kürtlerin hak ve siyaset arayışlarını gemlemesine dayanmaktaydı. Yaşanmakta olan değişimin radikalliğini anlamak için bile bu basit tespit yeterlidir. Çünkü bugün Cumhuriyet rejiminin yönetim tasavvurunun tam anlamıyla zıddı yaşanıyor: Dindarlar yönetiyor ve Kürtlere haklarını vermeyi teklif ediyorlar. Bu büyük dönüşüm anlam dünyamızda da bir ‘yeniden bakış' yarattı. Bir anda esas sorunun dindarlardan ve Kürtlerden değil, rejimden kaynaklandığını idrak ettik. Böylece çözülmesi gerekenin Kürt meselesi değil, ‘Türk meselesi' olduğu seslendirilmeye başlandı. Bu tespiti yapanlar doğal olarak demokratikleşmeyi ve Kürtlerin haklarının verilmesini savunuyorlardı.
Ancak Kürtlerin haklarını almalarının AKP iktidarını belirsiz bir süre daha kalıcı kılacağı anlaşıldığı andan itibaren çok ilginç bir söylem farklılaşması yaşanıyor. Şimdi ‘Türk meselesine' dikkat çekenler artık demokrasi ve barış taraftarları değil, hükümetle Kürt siyaseti arasındaki anlaşma sürecinden rahatsız olanlar. Kürtlere haklarının verilmesinin Türklerde tepkilere neden olacağını söylüyorlar. Diğer taraftan aynı kişiler Kürtlere söz konusu hakların verilmesinden yana olduklarını da öne sürüyorlar. Hatta birçokları Kürtlere dönük konuşmalarında hükümete kolay teslim olmamaları çağrısında bulunuyor, bu sürecin sonuç getirmeyeceğini iddia ediyorlar.
Kısacası bir yandan Kürtlere çıtayı yükseltmeleri gerektiğini ima eden, diğer yandan da hükümet ile Öcalan arasındaki anlaşmanın barış getirmeyeceğini vurgulayan bir kesim var. Muhtemelen hiç şaşırtıcı değil, ama söz konusu söylemin sahipleri solculukla harmanlanmış bir ‘Türk ve laik' kimliğin taşıyıcıları. Korkuları eski rejimin geri gelmeyecek şekilde tarihe karışmasıyla sınırlı değil. Yeni dönemde bu kesimin sözcülerinin siyasette ve medyada kendilerine yer bulmaları hiç kolay olmayacak. Barışın gelmesi, Türkiye'deki sorunlardan beslenen bir parazit aydın tipolojisinin de tedavülden kalkmasını ifade edecek. ‘Barış savaşan taraflar arasında olur' diyenler, şimdi savaşan taraflar barış yapmaya yöneldiğinde ‘böyle barış olmaz' diye direniyorlar. Çünkü onların kafasındaki ‘barış' bir yandan Kürt siyasi hareketini miadı dolmuş bir solculuğa angaje eden, diğer yandan da AKP iktidarını sonlandıracak olan bir ‘barış'. Ne var ki tarih onları beklemiyor… Talihi yaver gittiği için ayakta kalabilmiş bir rejim şimdi doğal mecrasına doğru akıyor, demokratikleşiyor ve bunu hazmetmekte zorlanan aydın tipolojisi için perdenin inmekte olduğunu haber veriyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Îsmaîl Girikî
Devletin PKK ile Osluda görüsmesi diye bir sey yok.PKK yi devlet kurduguna Mumcudan-General Bitlis ve Özala kadar cikan belge, ve bunuda Ergenekon Terör yapilanmasida detaylari ile ortaya ciktiktan sonra Kral ciplak oldu. Yani evet devlet PKk yi Kurdlere karsi savassin diye kurdu ama neyapalim bir kilif bulalimda bu kurma isinde siyrilelim dedi devlet/MIT/ASker.Iste mesele budur. MIT hem kendini ve hemde PKKyi güya temize cikardi. Ama yalan. ikiside Kurdlere karsi savastilar ve halada savasiyor.