Fehim TAŞTEKİN
Avrupa liginde Fransızlar Paris’te, İtalyanlar Palermo’da şanslarını denedikten sonra Almanlar, Libya barışı için Berlin’de masa kurdu. Berlin masası, Libya’yı onlarca yıldır sömüren İtalyan ve Fransızlarınkiyle kıyasla daha itibarlı.
Savaşan ve savaştıran taraflar dün barış masasına savaş takımlarını bileyerek gitti. En kadim şeyin tekrarı!
Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter konferansın arifesinde elini güçlendirmek için petrol vanalarını kapattı. Hafter’le anlaşan aşiretlerin grubu “Fizan Öfkesi”, El Şerare ve El Fil petrol sahalarında duruma el koydu. Brega, Ras Lanuf, Hariga, Zuveytina ve Sider limanlarında ihracat durdu. Ulusal Petrol Şirketi (NOC), Hafter güçlerinin Hamada-Zaviye boru hattını kestiğini, bu nedenle Şerare ve El Fil rafinerilerindeki üretimin kısıtlandığını duyurdu. NOC “Ben tarafsızım” dese de petrolün gelirini Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti kontrol ediyor. Hafter ve ‘Petrol Hilali’ndeki aşiretler Trablus’u “petrol gelirleriyle terörü finanse etmekle” suçluyor!
Libya’nın en büyük yataklarını barındıran bölge Hafter’in elinde olsa da şimdiye kadar petrol silahı devreye sokulmamıştı. Sonuçta petrol kuyularının başını tutanlar arasında Hafter’in kritik destekçileri de var.
İhracattaki kaybın 800 bin varili bulduğu ve daha da artabileceği belirtiliyor. Halihazırda petrol üretiminin günlük 1.2 milyon varil olduğu düşünülürse Hafter’in çektiği kart sarsıcı. 300 bin varil üretimin yapıldığı Şerare’de NOC’a İspanyol Repsol, Fransız Total, Avusturyalı OMV ve Norveçli Equinor ortak. 70 bin varil üretim yapan El Fil ise İtalyan Eni’nin kontrolünde. Petrol kartıyla Hafter kolayca pes etmeyeceğini göstermiş oldu.
***
Beri tarafta Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başarısı için Türkiye’yi savaşa sürüklemekte beis görmeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 13 Ocak’taki Moskova hezimetinden sonra Berlin’e sert mesajlar vererek hazırlandı. Evvela Hafter’e haddini bildirmek ve dengeleri değiştirmek için daha fazla asker ve Suriye’den milis göndereceğinin sinyalini verdi. “Meşru hükümetin ayakta kalmasını sağlamak için askerimizi gönderiyoruz” dedi. Politico’ya “Türkiye’siz barışın olamayacağı”, “Ulusal Mutabakat Hükümeti düşerse terörün hakim olacağı” ve “Avrupa’nın olumsuz etkileneceği” uyarısında bulunan bir yazı da yazdı.
Bir uçakta yeşil koltuklara gömülmüş sakallı ve kimisi üniformalı yolcuların video görüntüsü “Türkiye’nin Suriye’den Libya’ya taşıdığı savaşçılar” diye dolaşıma sokuldu.
Buna karşın Libya Ulusal Ordusu, Trablus’ta Türkiye’nin operasyon odalarının haritasını yayınlayıp Türk gemilerini vurma tehdidini yineledi. BM yetkilileri de Türkiye’nin Suriye’den 2000 savaşçı taşıdığını teyit eden bilgileri basınla paylaştı.
***
Bu krizin artık bir de Doğu Akdeniz boyutu var. Ankara, Trablus kanadıyla deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmayı imzalayınca Libya krizi, Doğu Akdeniz’deki enerji savaşıyla iç içe geçti. Berlin’de hazırlıklar sürerken o taraf da karıncalandı.
Mısır, Ürdün, Filistin, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya’nın katılımıyla oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu düşman çatlatırcasına 16 Ocak’ta üçüncü kez Kahire’de toplandı. Fransa üyelik için başvururken ABD gözlemci olmak istediğini iletti. Yani Erdoğan’ın Libya hamlesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki dışlanmışlığını ileri boyutlara taşıyor.
Kahire’deki bu buluşmaya paralel olarak İsrail’den Mısır’a doğal gaz ihracatı başladı.
Bu gelişmelere karşın Türkiye de 17 Ocak’ta sondaj gemisi Yavuz’u Kıbrıs adasının güneyinde Rumların ilan ettiği 9’uncu parsele gönderdi. Burası KKTC’nin Türkiye’ye verdiği ruhsatta “G sahası” olarak geçiyor.
Dahası Erdoğan, 2020’de Libya sularında petrol arama çalışmalarına başlayacaklarını da müjdeledi! Kıyamet çağrısı sanki.
***
Bir başka kapışma, konferansa kimlerin katılacağıyla ilgiliydi. Olması gereken, savaşan tarafların yanı sıra bu savaşı sürdüren güçlerin, savaşı durduracak mekanizmaya dahil edilmesi. Eksiksiz. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın Bingazi’ye gibi Hafter’i konferansa ikna etmesi önemliydi. İnatçılığı ile tanınan Hafter’in, Moskova’da önünü konulan kalıcı ateşkes metnini imzalamamasının nedenlerinden biri Türkiye’nin müdahalelerine sınır çekilmemesiydi.
Türkiye ve Katar’ın desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz el Serrac’ın ikna edilmeye ihtiyacı yok. Serrac’tan ziyade asıl sorun, BM Güvenlik Konseyi’nin daha kurulmadan bir oldubittiyle tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni paravan olarak kullanan İslamcı güçler. Onlar Hafter’le masaya oturmayı ihanet sayıyor. Artık İslamcıları ikna etme işi, onlar için ‘koruyucu kalkan’ oluveren Erdoğan’a düşüyor.
Hafter’in iki önemli destekçisi Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) masaya davet edilirken Katar’ın dışlanması bir eksiklikti. Bu, Türkiye’nin Trablus cenahını tek başına sırtlanması anlamına geliyordu.
Erdoğan, tuttuğu tarafın ağırlığını artırmak için Libya’nın komşuları kontenjanından Tunus’un da Berlin’de olmasını istiyordu. Tunus’a geç giden davet “Gelmeseniz de olur” diye algılandı ve alınganlık yarattı. Haliyle Türkiye yalnız kaldı. Hal bu iken Erdoğan, Yunanistan’ın davet edilmemesini bir zafer havasında ele aldı.
Sürecin “Kim katıldı kim diskalifiye edildi” diye bir yarışa dönüştürülmesi anlamsız. Barışa katkı sunacaklar kadar çözümü bloke edebileceklerin de dışarıda kalmaması gerekir.
Doğu Akdeniz’deki kavga yüzünden Libya meselesi artık Türk-Yunan ilişkilerini geren yeni bir girdi. Atina, Türkiye’nin Trablus kanadıyla yaptığı anlaşmaya karşı Hafter’e daha fazla dayanışıyor. Denizdeki kavganın yanı sıra Türkiye’den giden silah dolu birkaç geminin Yunan sahil güvenliği tarafından yakalandığı hatırlanırsa Yunanistan gözardı edilemeyecek bir yerde duruyor.
Yunanistan yoktu ama Hafter’in ana dayanakları Mısır, BAE ve Fransa masadaydı. Erdoğan, “Berlin’e davet edilmediği için ciddi rahatsız” dediği Yunan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’i “Çıldırmış”, “Rövanşist”, “Oyunu yanlış oynuyor” diye paylarken 2013’ten bu yana lanet okuduğu Mısır Devlet başkanı Abdülfettah el Sisi ile aynı masaya oturdu. Sisi, Türkiye’nin savaşa doğrudan müdahil olma kararı karşısında Libya ile 1200 km sınırı olduğunu hatırlatıp “Libya’yı kimsenin kontrol etmesine izin vermeyeceğiz. Bu, Mısır için bir ulusal güvenlik meselesidir” diye çıkışmıştı.
2016’daki darbe girişiminden bile sorumlu tuttukları BAE’nin Dışişleri Bakanı da oradaydı.
Trablus’taki hükümeti tanımakla birlikte Hafter’e yakın duran Trump yönetimi de Dışişleri Bakanı düzeyinde masadaydı. Trablus kanadıyla petrolde ortaklığını sürdüren ama özel savaş şirketi Wagner ile Hafter’in darbe gücünü artıran Rusya lideri Vladimir Putin masanın en ağır toplarından biriydi.
Yani masadaki dizilime bakılırsa Yunanistan’ın eksikliği Hafter için hezimet sayılmaz fakat mesele çözümse eğer, o vakit, sorumluluk dağıtacak bir masada onlar da olmalıydı. Bu Hafter’i destekleyen Suudi Arabistan ve Ürdün için de geçerli.
Libya’nın komşusu Cezayir üst düzeyde katılım gösterirken geçmişte çözüm sürecinde öne çıkan Fas anlaşılmaz bir şekilde dışlandı. Halbuki Fas, 2015’te gerekli onay sürecinden geçmeyip kadük kalsa da Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kurulmasına temel teşkil eden Süheyrat Anlaşması’na ev sahipliği yapmıştı. Cezayir gibi Fas da dış müdahaleye karşı.
***
Hafter’i tutan taraflar, Türkiye’nin askeri müdahalesini önleyecek sonuçların çıkması ümidiyle Berlin’e gitti. Basına sızdırılan taslak bildiride yer alan dış müdahaleden kaçınılması, uluslararası aktörlerin silah ambargosuna uyması, silahlı grupların dağıtılması çağrısı Türkiye’nin şimdiye kadar yürüttüğü örtülü operasyonları ve tezkereyle gelen açık müdahaleyi önleyen bir çerçeve sunuyordu.
Yazıya tam noktayı koymuştum ki gelen sonuç bildirisinde ise birkaç temel unsur öne çıktı:
– Temsilciler Meclisi’nin onayladığı tek, birleşik, kapsayıcı ve etkin bir hükümetin kurulması.
– Yine merkezi ve sivil otoritenin kontrolünde birleşik ulusal güvenlik sisteminin oluşturulması.
– BM himayesinde bir uluslararası izleme komitesi ve 4 teknik çalışma grubunun kurulması.
İslamcıların engellemesi yüzünden 2014’te Trablus yerine Tobruk’ta açılmış olan Temsilciler Meclisi, Hafter’in liderliğindeki Suriye Ulusal Ordusu’nu ülkenin milli ordusu olarak görüyor. BM Güvenlik Konseyi’nin meşru yasama organı olarak tanıdığı bu meclis, Türkiye ile yapılan anlaşmaları da geçersiz sayıyor. Eğer bu meclis belirleyici olacaksa Türkiye’nin Trablus’la yaptığı anlaşmalar tehlikede demektir. Ayrıca ateşkesin korunması, silah ambargosuna uyulması, siyasi çözüme geçilmesi ve seçimlere gidilmesi gibi hedeflere yönelik olarak öngörülen mekanizmalar kurulabilirse Erdoğan’ın giriştiği macera tehlikeli boyutlara ulaşmadan perde indirebilir.
Tabii Berlin’den çıkan sonuç, Hafter’i Trablus yolunda durduracaksa Erdoğan bunu başarı anlatısına dönüştürebilir. Vaat edilen fethin çok gerisinde bir sonuç; yine de “Trablus’un düşmemesi” güncellenmiş yeni hedef olduğuna göre bu netice de tevil kaldırır. Fakat öngörüldüğü üzere Temsilciler Meclisi’nin rolü öne çıkarsa Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler üzerinden yaptığı diğer hesaplar tutmayabilir.
Sonuçta katılımla ilgili tartışmalar bir kenara Almanlar bu bildiriyle bir fark yarattı. Bunun sahadaki başarısı çok sayıda iç ve dış faktöre bağlı. Libya’da vekâlet savaşı verenler kendilerini tutmazsa bu bildiri de Süheyrat Anlaşması gibi bir müsveddeye dönüşebilir. Sonuçta büyük çıkarlar var ve kimse silahlara veda etmek istemiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025