Gökhan BACIK
Sultanahmet'teki IŞİD (veya DAEŞ) saldırısı, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı risk düzeyinin ne kadar ileri boyuta geldiğini çok açık biçimde tekrar gösterdi. Peki, Türkiye, IŞİD tehdidini doğru algılıyor mu?
Burada ilk sıkıntı IŞİD'in tek başına, otonom olarak ciddi ve tehlikeli bir örgüt olduğunu kabul etmekte yaşanıyor. Sürekli olarak “taşeron”, “piyon” gibi kavramlar kullanılıyor. IŞİD gibi bir örgütün elbette kirli uluslararası ilişkileri ve dirsek temasları vardır. Ancak IŞİD'i bir kurmay beyni olan ve belirli bir idari kapasite ile çalışan örgüt olarak görmek gerekiyor. Bu örgütü salt “piyon” yahut “taşeron” olarak görmek yanlış strateji üretilmesine yol açar. Karşımızda uluslararası alanda hareket eden, bir kıtadan diğerine insan taşıyıp eylem yaptıran sofistike bir örgüt bulunduğunu görmek gerekiyor. Nijerya'dan Endonezya'ya kadar geniş bir alanda zincirleme bir haberleşme ve eylem ağı oluşturan bir yapıyı sadece “piyon” olarak ele almak son derece yanıltıcı olur. Türkiye'de ilginç biçimde siyasi düzeyde IŞİD'i “aşırı küçümseme” refleksi var. Eskiden beri Türkiye'de toplum ve siyaset düşmanlarının aptal ve basit insanlar olduğu vehminde olmayı sevmiştir. Halbuki düşmanınız, kötü ancak çok akıllı stratejiler üreten birisi olabilir.
Hemen bununla ilgili ikinci sıkıntı şudur: Türkiye'de siyasiler başta IŞİD olmak üzere pek çok konuda konuşurken işe yarar bir stratejik dil üretmek yerine tamamen toplumu ikna etmek amaçlı nedenlerle hareket ediyorlar. Bugün maalesef Türk siyasi elitlerinin IŞİD hakkında kullandıkları dil ancak toplumu kendi istedikleri yönde ikna etmeye yarar, yoksa bu tehlikenin kavranmasında işe yaramaz. Halkı “IŞİD'in bir piyon” olduğuna ikna etmek siyasi açıdan akıllıca görülebilir ancak bu, ürettiğimiz dil sonunda bizi sorunları çözmekten alıkoymaktadır. Benzer hatayı Kürt sorununda 1980'lerden beri Türkiye yapmadı mı? “Bir avuç terörist”, “Ermeni dölü” gibi salt halkı belirli bir çizgiye çekmek için kullanılan dil Kürt sorununu çözmek bir yana bugünkü kördüğüm noktasına getirmedi mi? Benzer hata IŞİD örneğinde ve Ortadoğu siyaseti genelinde yine yapılıyor.
Üçüncü sorun Türk toplumu ile ilgilidir. IŞİD'den önce El Kaide bütün dünya üzerindeki en kanlı eylemlerinin bazılarını İstanbul'da yapmıştır. Şimdi IŞİD, Türkiye'ye saldırıyor. Buna rağmen Türk kamuoyunda -muhtemelen dini bir reaksiyon ile- hâlâ dini radikal teröre karşı bir inanmama eğilimi var. Türk kamuoyu dini metinleri yorumlayarak bunu şiddeti meşrulaştırmak için kullanan bazı Müslümanların olduğunu artık kabul etmelidir. “IŞİD'i Amerika kurdurdu” çizgisinde olaya bakan kamuoyu ile bir sorun çözemeyiz. IŞİD hakkında asgari bir avuç dahi olsa bilgisi olmayan toplumlarda IŞİD güle oynaya adam devşirir, hareket eder. Birileri acilen Türk insanına maalesef bazı Müslümanların dini aşırı biçimde ve yanlış olarak yorumlayarak şiddete bulaştığına ikna etmelidir. Daha kötüsü şudur: IŞİD gibi Türkiye'de bazı hedeflere saldıran grupları salt “ABD ürünü”, “Yahudi komplosu” olarak gören kamuoyu sorunlara karşı ilgisizlik sendromuna girmektedir. Tuhaf bir biçimde Ortadoğu'da toplumlara “mahallende bomba patladı” deyince farklı “mahallende ABD piyonları bomba patlattı” deyince farklı tepki vermektedir. Bu fark, sanılanın aksine daha az işe yarayan sonuçlar üretmektedir. Daha açık yazmak gerekirse komplocu görüşler, tam aksine bir biçimde sahiplerine zarar veren yapılara kolaylık sağlar.
Daha kritik bir nokta şudur: IŞİD'i meydana getiren temel dinamik Ortadoğu'da devletlerin çökmesidir. Ortadoğu'da düzeni sağlayacak bir güç ortaya çıkmadıkça IŞİD gibi yapılara büyük hareket alanları doğacaktır. Peki, kısa bir süre içinde Ortadoğu'da -mesela Suriye'de- devletler güçlenir mi? Bu düşük ihtimal. Peki o zaman IŞİD gibi tehditlerden Türkiye nasıl korunacak? Burada temel strateji riski azaltmaktır. Maalesef, Libya, Yemen ve Suriye gibi büyük alanlar, terörizmi daha da büyütecek kaynaklar olarak bir süre daha sorun olarak devam edeceğe benziyor.
Bu bağlamda sorun da IŞİD'den rahatsız ülkelerin ve grupların Esad rejimine farklı bakışıdır. IŞİD'in önemli “şansı” kendisinin varlığından çok rahatsız olan Türkiye, Kürt gruplar, Esad rejimi, Rusya gibi aktörlerin birbirine düşmüş olmasıdır. Tuhaf biçimde etkin bir IŞİD karşıtı koalisyon kurulamamaktadır. Burada asıl sıkıntı IŞİD-PYD-Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde nadiren görülen “herkes herkese düşman zinciri” oluşturduğudur. IŞİD, PYD ve Türkiye'nin hepsi birbiri ile çatışmaktadır. Böyle nadir görülen çatışma döngüsünden bir çözüm çıkarmak ise çok zordur. Üç aktörün birbirine zarar verdiği bir denklemde aslında her aktör diğer düşmanına da yardım ediyordur. Mesela Türkiye, PYD'yi zayıflatırsa bu IŞİD'in işine gelmektedir gibi.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025
3.08.2025
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025