Merve Şebnem Oruç
TSK, Fırat Kalkanı Harekatı öncesinde Azez-Cerablus hattını Daeş'ten temizleyip bölgeyi güvence altına almak amacıyla sınırdan top atışları ve içeride desteklenen ÖSO unsurlarıyla halihazırda operasyona başlamıştı. Aslında 24 Ağustos'tan çok önce başlayan bu süreç, harekatın ilk ayağıydı; TSK önce Cerablus'tan, ardından Çobanbey'den (el Rai) Suriye'ye girerek ikinci ayağı başlatmıştı. Harekatın derine indikçe çetrefilli hale geleceğini, Dabık'tan sonra operasyonun ilk günlerinde olduğu gibi hızla ilerlemeyeceğini, el Bab'a yaklaştıkça çok fazla aktörün sahada var olması nedeniyle komplikasyonlar olabileceğini harekatın başından beri bu köşede yazmıştık.
Uzmanlar da, sahadaki zorlukları çok kez anlattı, ancak ilerlemenin yavaş olmasının durması anlamına gelmediğini dile getirdi. Meskun mahalde harp konsepti cephe savaşına benzemiyordu, yavaş ilerlemesi normaldi. Çok sayıda sivilin yaşadığı ve Daeş tarafından kalkan olarak kullanıldıkları bölgede, köy köy, sokak sokak, hatta ev ev devam eden ilerleyiş, adeta iğne deliğinden asker geçirerek devam etmekteydi. Öte taraftan, Türkiye'nin sözde müttefiki olan ABD liderliğindeki koalisyon güçleri, bugüne kadar ne bu harekata dişe dokunacak bir destek vermişti ne de Rakka tarafından el Bab'a taşınan bomba yüklü araçları engelleyecek bir hava saldırısı gerçekleştirmişti. Nitekim bunu da, Halep'in rejimin eline düşmesinin ardından Suriye'de Rusya ve Türkiye'nin garantörlüğünde başlayan ateşkesin paralelinde, Daeş ve el Nusra'ya karşı ortak mücadele çerçevesinde birkaç kez Ruslar yapmıştı. Zaman zaman el Bab'ın güneyine gelen Rus uçaklarının, TSK ile koordinasyon halinde buradaki Daeş pozisyonlarını vurduğu bilgisini aldık.
Fırat Kalkanı Harekatı'nın belirlenen hedefleri içerisinde el Bab'dan güneye inmek gibi bir planın olmadığı, nitekim bunun rejimle karşı karşıya kalmak anlamına geleceği, Türkiye'nin temel amacının planladığı güvenli bölgeyi oluşturmak ve sınırından Türkiye'ye yönelen tehditleri durdurmak olduğu biliniyordu. El Bab'da yavaş yavaş sona doğru yaklaşılmakta olduğunu son günlerde gelen haberlerden anlayabiliyoruz. Bu hafta el Bab'ın Batı cephesinden girilerek şehir merkezi olarak ifade edilebilecek bölgeye TSK'nın başlattığı yoğun operasyon bunun göstergelerinden bir tanesi. Genelkurmay açıklamasında dikkat çeken ayrıntı ise, koalisyon uçaklarının bu operasyona hava saldırılarıyla katılması, yedi sorti yaparak 13 hedefi imha etmesi.
Sona yaklaşılmaya başlandığının bir başka göstergesi ise, rejim güçlerinin de el Bab'a doğru ilerleyişi. TSK ve ÖSO el Bab'ı batı, kuzey ve kısmen doğu cephesinden kuşatmışken, Suriye ordu güçleri de kentin güneyindeki ilerleyişlerini sürdürmekte. Rejim en son bu bölgedeki Ebu Tallal ve Deyr Kak köylerini ele geçirdi. El Bab'ın güney doğusundaki Rakka bağlantısı ise hala açık. Sahadaki tabloya baktığınızda finalde Daeş el Bab'ı terk ederken bu cepheden Rakka'ya kaçacak. El Bab ise, Rusya ve İran destekli rejim ile Türkiye destekli ÖSO arasında doğal sınır olacak. Şimdi mesele, o sınır oluşurken nasıl bir temas ya da temaslar yaşanacağı.
9 Şubat sabahı Hmeymim üssünden havalanan bir Rus uçağının el Bab'da Türk askerlerinin bulunduğu bir binayı vurması, gelinen noktayı anlamak açısından büyük önem arz ediyor. Üç askerimizin şehit olduğu ve 11'inin yaralandığı olay, Rus yetkililerce 'kaza' şeklinde tanımlandı. Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov'un Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'nu ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı vakit kaybetmeden araması, olayın kaza olma ihtimalini ve Rusya cephesinden Türkiye'ye yönelik bir kasıt olmadığı fikrini güçlendirdi. Nitekim NATO altyapısına bağlı Türk sistemleri ve Rus sistemleri arasında teknik bir koordinasyonsuzluk olması da dar alana sıkışmış operasyonlarda 'dost ateşi' olarak tanımlanan durumların yaşanması da olasılık dahilinde.
Fakat 10 Şubat'ta Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov'un Ruslar tarafından vurulan binanın koordinatlarını Türklerden aldığını söylemesi kafaları karıştırdı. Bunun ardından da FETÖ parmağı çıkabilir mi sorusu akıllara düşerken, Genelkurmay'dan gelen açıklama Türk askerlerinin o binaya yeni girmediğini, tam on gündür orada bulunduklarını söylüyordu. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da yaptığı açıklamada, olayın koordinasyon hatasından kaynaklanan bir kaza olduğunu söyledi ama nasıl olduğuna açıklama getirmedi.
Muhtemelen olayın teknik detaylarını bilmeden meselenin aslına vakıf olamayacağız; ancak bu vahim olay kaza olsa bile, dar alana sıkışan çoklu operasyonların taşıdığı büyük riskleri göstermesi bakımından önemli. Nitekim TSK'nın, el Bab'a yer yer iki kilometre mesafeye kadar yaklaştığı belirtilen rejim güçleriyle temas etmemesi Rus ve Türk güçlerinin sıkı koordinasyonuna bağlı, ve koordinasyon sorunları çözülmezse farklı tabloların da ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelebilir.
Rejim güçleri el Bab'a doğru ilerlerken Türkiye'nin Rusya'ya yüzde yüz güvenmesinin çok da kolay olmadığını belirtirsek koordinasyon meselesinin önemi daha iyi anlaşılabilir. Aynı şey Ankara'nın yoğun ziyaret trafiğine sahne olduğu günlerde Rusya için de geçerli. Düşünün, ABD Başkanı Trump ve Erdoğan arasında gerçekleşen telefon görüşmesini müteakip CIA Başkanı Mike Pompeo Ankara'ya geliyor; Trump Pentagon'dan Suriye planını yenilemesini isterken Rakka'ya ABD askeri gönderilmesi dahil pek çok alternatif konuşuluyor, bu sırada Bakan Çavuşoğlu “El Bab'dan sonra hedefin Rakka olduğunu” açıklayarak Trump yönetimine birlikte çalışmak için yeşil ışık yakıyor. Öte tarafta İngiltere Başbakanı Theresa May'in ziyaretini müteakip İngiltere Genelkurmay Başkanı Sir Stuart Peach Ankara'yı ziyaret ediyor. Halihazırda çok kırılgan zemin üzerinde seyreden Suriye'deki statüko, Beyaz Saray'da yönetim değişirken yeniden şekillenecek ve askerlerimizin üç cepheden kuşattığı el Bab tüm bu karmaşık senaryonun merkezinde yer alıyor.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018