Namık ÇINAR
Ne yalan söyleyeyim; son günlerdeki yazılarımda olsun, ama özellikle artarda çıktığım birkaç tv ekranında olsun, PKK konusunda tam hızımı almış kaptırmış gidiyordum ki, Alper Görmüş’ün 21 ekim tarihli Taraf’taki yazısı aklımı başıma getiriverdi birden.
PKK’yı irdelerken onu eleştirmek, yerin dibine sokup çıkarmak ve lânetlemek bir yöntem, bir tutum ise de; ondan kurtulmak için soğukkanlı ve objektif davranarak çareler aramak ve gerçekçi çözümler bulmak da başka bir yöntem, başka bir tutumdur.
İlkinde, duygu sağanağı altındaki çoğu insanın, meselelere infialle yaklaşmaları söz konusu iken; sanırım meziyetin, asıl bu ikincisinde olduğunu görmek gerekir.
O yüzden yazarların, siyasetçilerin, kamuoyuna yön veren güngörmüş kimselerin dile getirdikleri hususlar, sorunlardaki açmazlara yol göstermeyip, takılı kalınan yerlere doğru toplumla birlikte akıyorsa, onlara ne gerek var ki, o vakit? Herkeslerdeki gibi ortalama fikirlerle içinden çıkılacak dertler değil, çünkü bunlar.
Alper Görmüş, “PKK’ya ilişkin olarak söylenegelen ‘Kürtleri temsil etmiyorlar’, ya da ‘Kürtler onların umurlarında bile değil’, yahut ‘kendi çıkarlarına dönük bir örgüt haline geldiler’ türünden tesbitlerin PKK realitesini, PKK ile Kürtler arasındaki ilişkinin gerçek niteliğini yansıtmadığını” düşünüyor. Dolayısıyla da “buralardan yola çıkılarak barışa ulaşılamayacağına” inanıyor.
“Anayasada ve hattâ uygulamada, Kürtlerin bütün taleplerini karşılasanız bile, PKK’yı gözardı ederek, onun tasfiyesinin mümkün olamayacağını” söylüyor.
“Hangi mücadelenin önderleri ve fiili yürütücüleri, mücadele sona erdikten sonra kenara çekilmiş ve her şeyi, adına savaştıkları halka bırakmıştır ki?” diyerek; herkesin ağzını bıçak açmadan kala kalacağı, o can alıcı sorusunu da sormadan etmiyor.
Ayrıca, Murat Karayılan’ın Ahmet Altan’a gönderdiği mektubundaki “Kürt sorununun çözümüyle gerillanın birbirleriyle çok yakından bağlantısı vardır. Bunu görmeyenler gerçekçi çözüm yolunu da bulamazlar” serzenişini ve PKK’nın değil bir kenara atılmak, “toplumsal yaşama dâhil edilmesinin düşünülmesi gerektiğini” vurguladığını da anımsatıyor.
Son olarak, “Anayasal taleplerin tamamı karşılandığı halde, Bask bölgesinin savaşçısı ETA’nın, kendi varlığına ve örgüt üyelerinin geleceğine ilişkin taleplerinin reddedilmesi nedeniyle, İspanya’daki şiddetin bu günlere kadar sürdürülmüş olduğunu da”, örneksenecek bir deneyim olması itibariyle, ilave ediyor.
Fakat en ilginçlerinden biri olarak, “Güney Afrika Siyah Hareketi’nin tasfiyesi sırasında, bütün gerillalara emekli maaşı dahi bağlanmış olduğu” bilgisini aktararak, böylesi meselelerin nasıl da çelik gibi sinirlere sahip insanların işi olduklarını hepimize gösteriyor.
Öte yandan, KCK projesi bakımından da, PKK’nın yeri özerk ve başat bir konum olup, sistemin yerleşebilmesi için örgüt üyelerine her safhada ve her alanda istihdam olanağı yaratılacağına paralel olarak, ayrıca örneğin “kendi şehit ve gazileri” bile unutulmamış; “örgütlenmeleri, kurumsallaşmaları, hayata ve sürmekte olan mücadeleye etkin katılımları için, gereken sosyo-politik çalışmaların yapılması” vaadi dahi öngörülmüştür.
Siz şimdi eğer, Kürt sorununu gerçekten bütünüyle çözecek bir niyete kilitlenecekseniz, kendi yanına çekerek sizi amacınızdan saptıracak her türlü sübjektif olgu ve değer yargısından, bir kere bağımsız kalmalısınız; bu birincisi.
İkincisi... terör örgütüne ya da teröre meyyâl tüm Kürt yaklaşımlarına, tüm ayrılıkçılara, ağız birliği etmişçesine seslenerek; dileklerini politik platformun meşru zeminlerinde dillendirmelerini, ne diyeceklerse her hâlükârda gelip buralarda söylemelerini, hanidir işaret edip duruyorsunuz.
Ya o söylenecekleri dinlemeye; bırakın dinlemeyi, hattâ artık büyük bölümünü yapmaya, yerine getirmeye, siz hazır mısınız pekiyi? Eğer, “neyse istekleriniz, gelin anlatın” diyerek, lâf olsun diye konuşuyorsanız, bu daha da berbat sonuçlar getirir ve henüz kaybetmediğiniz Kürt ahaliyi de yitirirsiniz bu sefer, haberiniz olsun.
Boşuna böyle söylemiyorum; çünkü kaypak davranacakmışsınız gibi bir duruşunuz var. Baksanıza, bu konuda somut bir önerinizin olduğunu çıkıp hanginiz söyleyebilirsiniz ki? Şöyle açık açık, gerine gerine,“şunları şunları yapacağım” diyeninize henüz rastlamış değilim ben daha.
Unutmayınız ki, bu bir pazarlık meselesi de değil esasen. PKK olsa da, olmasa da, çağdaş bir toplum olmanın ve barış içinde mutlu yaşamanın, kaçınılmaz tek seçeneği aslında, tüm yapılacak olanlar.
Hem bakın, dün yazdı gazeteler; profesyonelleşme kapsamında istihdam edilecek olan sözleşmeli erbaş ve erlerin ilk düzenlemedeki beş bin 103 kişilik kontenjanına, 17 bin 827 ön başvuru olmasına karşın, sınav ve mülâkatlara katılanların sayısı üç bin 38’de kalmış; onların da orduya ancak iki bin 12’si alınmaya değer görülmüş. Ne demek şimdi bu? Umulanın ancak yüzde kırkı karşılanabilmiş, demek. Durumun, terör örgütünde de farklı olacağını hiç sanmam, doğrusu.
Çünkü, artık hiç kimse böyle ölmek istemiyor.
Ne ki, bu kirli savaşta çarpışarak ölmeyecekleri az buçuk belli olan yaşlılar, geçen hafta her iki taraftan da toprağa düşen toplam yüz kadar gencin yerine, adam aramayı yine azimle sürdüreceğe benziyorlar.
Yazıklar olsun, hepimize be!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kendi ayak izlerini görmek, boşuna heveslenmektir
11.05.2022 - Emperyalizm
24.03.2022 - Hoparlörden ezan ve linç
6.02.2016 - Bugün için artık yapacak tek şey var
30.05.2016 - Darbe plânları yasal mevzuata uygundur!
24.05.2016 - Liberalizm, demokrasinin öteki adıdır!
13.05.2016 - Ne durumdayız?
10.05.2016 - Kut’ül Amare kahramanı (!) aslanlar aslanı Engin Ardıç
8.02.2016 - Kut’ül Amare yahut en son yoksul kandırma numarası
3.02.2016 - Demokrasi mi, askerî veya dinî faşizm mi?
29.04.2016
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































erdem demirci
Harikulade bir yazı, açıkca 400 kilometrelik alandaki mağaralara sığınmış korkaklığın hakimiyetini göstermeye yetiyor. "Cephe savaşı", "alan hakimiyeti" gibi kavramlar ise bence şaban filmlerinden daha güldürücü bu konuda size katılmak mümkün değil. Bence pkk açıklamalarıyla mizah dalında kendi rekorunu egale eden olimpiyat şampiyonudur ;)
Ad Soyad Giriniz...
yazdiklariniz cok sacma buluyorum at essekten bahsediyor gidin gözlrinizle görün ankaradan istanbuldan masa basindan kufur etmk hakaret etmek kolay oraya bi gidin tabi....ytiyorsa