Süleyman Seyfi Öğün
Amerika Birleşik Devletleri demokrasi târihinin belki de en “olağandışı” seçiminin ardından beklenmedik bir şekilde Trump seçildi. Konu bulmakta zorlanan veya eldeki konulardan bıkmış olan siyâsal analistler duruma sevinmeliler. Trump çok konuşuldu; çok konuşulacak. Hakkında çok yazıldı; daha da yazılacak…
Benim başından beri dikkatimi çeken husus, Trump'a adreslenen karşı çıkışların özneleri ve niteliğiydi. Bu karşı çıkışların söylemi ve seslendiricileri nedense bir yerden tanıdık geliyordu. Trump hiçbir kalıba oturmuyordu. Bir kere kariyeri siyâset dışıydı. Siyâset arenasına âdeta bir filin züccaciyeci dükkânına girmesi gibi girdi. Kırdı, döktü. Ve kazandı… Bunlar yaşanırken Amerikan elitleri ve ünlüleri dehşete düştü. Tepkiler olağandışı bir hâle geldi. Meselâ Oscarlı ünlü aktör Robert De Niro kendisini alamayıp, “Onun suratının ortasına bir yumruk atmak istiyorum” dedi. Bu ve benzeri ifâdelerin sayısız örneği olduğunu biliyoruz. Görünen o ki, Amerika'daki siyâsal atmosferi Trump ne kadar bozduysa, ona yönelik tepkiler de bir o kadar bozdu. Seçim kampanyalarında seviye yerlere düştü. Bu tabloyu nasıl değerlendirebiliriz? İlk söylenecek olan Trump'ın istediğini elde etmiş olmasıdır. Trump, siyâsetin vasatlarını aşağıya bastırdı ve hasımlarının ayarı ile oynayarak onları kendi minderine çekti. Bu minder onundu ve rakipleriyle âdeta kedinin fâre ile oynaması gibi oynadı.
Oyun üstüne oyun kurdu ve kazandı.
Dehşet duygusu tırmanıyor. Karşıtları sokakta. Trump'ın Başkanlığını tanımayan kitleler büyük gösteriler yapıyor. Bu bir müddet daha devam edebilir. Ama hiç mühim değil. İsterse devam etsin. Bu olsa olsa Trump'ın zaferini daha da pekiştirecektir. Ne yâni, Trump bunlara bakıp, “ay pardon, sizi çok üzdüm. Haklısınız, hemen istifâ ediyorum” mu diyecek? Geçmiş olsun, tartışma kaldırmaz bir farkla seçimi kazandı. Bir dahaki sefere…
Daha garip olan bu tabloların demokrasi târihinin derin paradokslarından birisini belirginleştirmiş olmasıdır. Demokrasi seçkincilikle bağdaşmıyor. Onun birinci şartı eşitlik. Eşitlik ise kaçınılmaz olarak “aşağıdakileri” esas alan bir “düzleşmeyi” doğuruyor. Seçilmişlerin hukûku dediğimiz zaman, ister beğenelim, ister beğenmeyelim bu düzleşmeyi varsaymak durumundayız. Elbette düzleşmeyi nasıl değerlendireceğimiz öznel tercihlere bağlıdır. İstersek demokrasi iştihâmızı derinleştirip onu kutsayabiliriz. Belki de demokratizm denen budur. İstersek de bu durumu yadırgayıp, siyâsal çoğunluk ile siyasal çoğulluk arasında bir farklılaşmaya gidebiliriz. (Genellikle de yapılan budur).
Paradoks tam da burada billurlaşıyor. Siyâsal çoğulculuk savunuları aslında görece olarak siyâsal çoğunluktan rahatsız olmayı ifâde ediyor. Bu rahatsızlık genellikle veri bir çoğunluğun düzleştirici etkilerinin ağırlaştığı durumlarda ortaya çıkıyor. Bu ağırlık, siyâsal çoğunluğun kendisine yüklenen “en büyük azınlık “olma rolünü çoğunluk olmasıyla bağdaştıramadığı durumlarda ortaya çıkıyor. Sartori'nin çarpıcı ifâdesiyle siyâsal çoğunluğa “en büyük azınlık olma" niteliğini siyâsal çoğulluk verir aslında. Mesele bunun çoğunluk tarafından ne derecede kabûl edildiği ile bağlantılıdır. Eğer belli bir konjonktürde bu kabûl görüyorsa, siyâsal çoğunluk ehlileştirilmiş ve disiplin altına alınmış demektir. Ama bunun da bir garantisi yoktur. Bambaşka bir konjonktür, siyâsal çoğulluk içinde siyâsal çoğunluk olmanın anlamını kaybettiği hissini doğurabilir. Bu, siyâsal çoğunluğun “en büyük azınlık olmayı” reddetmesiyle açığa çıkar. Çoğunluk, çoğulluğu kendisini aşındıran, sönümlendiren; daha mühimi kendisini dışarıda bırakan bir tecrübe olarak görmeye başlar. Trump'ın zaferi tam da burada ortaya çıkıyor. Trump, siyâsal çoğulluğun parçalı yapısının Amerika'nın gerçek sâhiplerini dışarıda bırakan bir marjinalizm olduğunu söyledi. Zamanlaması uygun olan bu söylem yaygın bir hissiyatla çakıştı.
Demokrasinin bu paradoksu üzerine çok yazıldı ve çizildi. Ama genellikle kabul gören kategorik bir basitleme oldu. Bu, süreci ekonomik bunalımların ve bundan faydalanan bâzı siyâsal spekülatörlerin (demagoglar) fonksiyonu olarak değerlendiren bir basitlemedir. Meselenin artık bu konvansiyonel okumanın dışına çıktığı kanâatindeyim. Çoğunlukların çoğulluğu nasıl ve ne şekilde tehdit ettiğini çok iyi biliyoruz da; acaba çoğulluğun çoğunluğu nerelerde ve ne şekillerde tehdit ettiği hakkında bir fikrimiz var mı? Daha derinlemesine yapılması gereken kültürel çalışmaların cevaplaması gereken sorunun bu olduğunu söyleyebilirim…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019