Alper GÖRMÜŞ
Türkiye siyasetinin modern-seküler-sol yanında yer alan figürlerin; özellikle de siyasetçilerin, oda temsilcilerinin, sendikacıların “bilimsel” kelimesine düşkünlükleri sizin de dikkatinizi çekiyor mu?
Etyen Mahçupyan’ın (Zaman, 30 Mayıs 2012), Şükrü Hanioğlu’nun (Sabah, 13 Mayıs 2012)“Tarih bilincimizi artıralım, ‘tarihçi’likten kurtulalım” başlıklı yazısından hareketle kaleme aldığı “Sol ve ideoloji” başlıklı yazısını okuduğumdan beri, epeydir kafama takılan şu “bilimsel”tutku üzerine yazmayı kafama koymuştum. Araya başka şeyler girdi, kısmet bugüneymiş...
“Bilimsel”in bir sopa olarak kullanımı...
Türkiye’de siyasetin modern-seküler-sol yanında yer alan figürler, “bilimsel” kelimesini sadece uhdelerinde tuttuklarına inandıkları pozitif bir değere işaret etmek üzere kullanmıyorlar. “Bilimsel”kelimesi, bunun yanı sıra, belki bundan da çok, bu pozitif değerden nasiplenmemişlere gönderilen negatif mesajlarla yüklü olduğu için bu ölçüde yaygın bir kullanıma sahip... Tıpkı, her yere Türk bayrağı ya da Atatürk posteri asmak gibi: Çok açık ki bu bayraklar ve Atatürk posterleri, onlara duyulan sevgiden çok “karşı taraf”a duyulan öfkenin ifadesidir.
Şimdi uzun bir parantezle Etyen Mahçupyan’ın yazısında dile getirdiği tespitleri sizlere aktaracak, ardından da onun tespitlerinin gündelik hayattan bir doğrulaması niteliğinde olduğunu düşündüğüm“bilimsel” kelimesinin yaygın kullanımından birkaç örnek vereceğim...
Mahçupyan, yazısına, Şükrü Hanioğlu’nun yazısında ele aldığı “tarihçi” bakışın “Türkiye’deki modern ve sol anlayışın ‘evrensel’ ideolojik köklerini anlamamız açısından epeyce elverişli gözüktüğünü” söyleyerek ve Hanioğlu’nun tarihçilik tanımını aktararak başlıyor:“Tarihçilik, yaşamın ve güncelin sadece tarih üzerinden anlaşılabileceğini, geleceğin de tarihin ilerleme çizgisinin kavranması aracılığıyla tahmin edilebileceğini savunan bir dünya görüşüdür.”
Eh, tarih, belirli kanunlar çerçevesinde bugünü ve geleceği belirleyen bağımsız bir özne haline geldiğinde, bireylere ve toplumlara düşen de onun yasalarını öğrenmeye çalışmak ve bu yolla geleceği tahmin etmek olabilirdi!
Mahçupyan, “bu algının bizatihi bilimsel bir paye kazanmasının” paralelinde gelişen ve bizi bu yazının asıl konusuna bağlayan şeyi de şöyle anlatıyor:
“(Böylece) sosyal alanda bilimsel bir siyaset üretmenin mümkün olduğu fikri doğdu ve bilimselliğin temeli de doğal olarak tarihin yasalarında arandı. Eğer bu yasaları kavrayabilirsek, kaçınılmaz geleceği de öngörebilirdik. (...) Sol bu yaklaşımın hararetli sahiplenicilerinden biri oldu ve söz konusu ‘bilimsel’ anlayışı devrimciliğin zemini olarak işlevselleştirdi. (...) Dahası bunun dışında kalanlar tarihin yasalarını algılayamayan bir bilinçsizlik halinin temsilcileri olarak görüldükleri ölçüde ‘solun’ dışına itildiler.”
AK Parti’nin “bilimsel olmayan” icraatları
Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?.. Tarihin zorunlu olarak varacağı yeri bilmek ve buna inanmak, doğal olarak bu bilgiden nasiplenmemişleri küçümsemek sonucunu doğuruyordu. Peki, bazı insanlara“indirilen” bu “vahiy-bilinç” neden bütün insanlar için söz konusu olmasındı ki? Neden öbür insanlar da aynı “zihin açıklığı”na sahip olmasındı ki? Bütün bunlar mümkündü, fakat bir şartla... Etyen Mahçupyan’ın yazısından son alıntı:
“Bu ‘zihin açıklığını’ sağlayan ise, zihnin geçmişe saplanmış hurafelerden temizlenerek bilimsel bir düşünce ve algılama boyutuna yükselmesiydi ki buna da kabaca ‘sekülerleşme’ demek mümkündü...”
Tam bu noktada, meseleyi konumuza bağlayabiliriz: Kanaatimce, modern-sekülersol çevreler“bilimsel” kelimesini her kullanışlarında “sekülerleşmemiş”, yani hurafelerden temizlenememiş bireylere ve toplum kesimlerine, gündelik dil içinden bir “azarlama” göndermiş olmaktadırlar.
Yine kanaatimce, AK Parti iktidarının birçok icraatı karşısında sıkça başvurulan “bilimsel değil”eleştirisi de aynı işlevi görmekte, bu yolla onun “aydınlanamamış” karakterine göndermede bulunulmaktadır.
Bütün sorunların “bilimsel” çözümleri olduğuna ve niteliği gereği AK Parti’nin herhangi bir adımının buna uygun olması düşünülemeyeceğine göre, “bilimsel” çözüme sahip olanlar otomatik olarak“tarihsel haklılığı” da ellerinde bulundurmaktadırlar.
Artık örneklere geçebiliriz. (Elbette burada pek azına yer verebiliyorum... Daha fazlasına ulaşmak isterseniz, Google’a girin ve “bilimsel” yazın.)
CHP’nin “bilimsel” siyaseti
Taramalarım sırasında gördüm ki, ele aldığımız konunun en “parlak” örneklerden biri, Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ) Başbakanlık İdare binası olarak seçilmesi tartışmaları sırasında yaşanmış... Mimarlar Odası Ankara Şubesi tartışmalar sırasında bir basın toplantısı düzenlemiş ve Şube Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan şöyle konuşmuş:
“Odalar bilimsel ve kamusal davranıyor, AKP ideolojik davranıyor. Bizler bilimsel kriterlerle hareket ediyoruz. Her projeyi de bu açıdan değerlendiriyoruz. AOÇ konusu da Atatürk Bulvarı’ndaki cephelerin değişmesi de bizim için bu kriterlerde değerlendirilir.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler’in partisinin yaptığı siyaseti tanımlarken “bilimsel”sıfatına başvurması da çok hoş: “CHP bilimsel siyaset yapar, rant ve projecilik siyaseti değil...”
Siyasetin “bilimsel”i olursa, zamların, memur atamalarının, toplumsal hayatın “bilimsel”i olmaz mı? Bakalım:
Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin mayıs 2012’de yayımladığı bildiriden: “Toplumsal yaşamın bilimselteknik ölçütlere göre düzenlenmesini savunmaya devam edeceğiz...”
CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu, 27 Nisan 2012’de, Giresun Üniversitesi Rektörü Attar’ın gerçekleştirdiği atamaları eleştiren AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’ye cevap verirken Attar’ın atamalarının “bilimsel” olduğunu söylemiş....
Hükümetin üniversite harçlıklarına yaptığı zam, DİSK’e bağlı Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen) tarafından 10 Ağustos’ta protesto edilmiş. Sendika, zamların “bilimsel olmadığını ve ülke gerçeğini yansıtmadığını” söylemiş.
Bu böyle gidiyor... “Bilimsel sendikacılık” yaptıklarını söyleyen sendikacılar, “bilimsel eğitim”isteyen öğrenciler ve öğretim üyeleri, tabanın “bilimsel siyaset” için tavana baskı yapmasını isteyen CHP’liler...
Devrimcidinamik adlı bir blogda “Bilimsel, Toplumsallaştırılmış Toplum Kurultayı” başlıklı bir çağrıya bile rastladım...
Varın gerisini siz düşünün artık.
‘Bilimsel’e dair bir ‘imam ve cemaat’ şeysi...
Türkiye’nin seküler intelijensiyası, yan sütunlarda örneklerini gösterdiğim ölçüde “bilimsel” olunca, onları takip edenler de zaman zaman zıvanadan çıkabiliyorlar... Aşağıda okuyacağınız metne, Necdet Gürçiftçi adlı bir blog sahibinin sayfasında rastladım...
Kısaltma amacıyla çıkardığım birkaç cümle dışında “AKP, sen yalnızca bir sayısın” başlıklı metnin tamamını dikkatinize sunuyorum.
AKP sen yalnızca bir sayısın, niceliksin; nitelik değilsin çünkü bilimsel, mantıklı, gerçekçi, evrimci, ilerici değilsin; boş inançlara, cinlere, perilere, meleklere, şeytana, öte dünyaya, doğaüstü yaratıcıya, yağmur duasına inanıyorsun.
Senin sayın, ülkedeki boş inançlıların sayısının ancak bir bölümü. Gerçekte sana düşman, karşıt boş inançlılar da var, yani tüm boş inançlılar senden yana değil, ama tüm bilimseller sana karşı.
Sayınla övünme AKP, niteliğinle övün, eğer varsa. Bilimsel misin, çağdaş mısın, uygar mısın, mantıklı mısın, kişilikli misin, boş inançsız mısın? Bunlarla övün.
Bir avcının “şu kadar mermim var” diye övünmesi ile; bilimsel olmayan, boş inançlı bir partinin “benim şu kadar oyum var” diye övünmesi eş şeydir ama bir bilimselin “benim şu kadar bilimselbilgim var” demesi ayrı şeydir ama avcılık övünülecek bir şey değildir.
Evet AKP; sen, şu kadar oyum var demekle gerçekte “bana şu kadar oy veren boş inançlı, cinlere-perilere-meleklere-fala-büyüye inanan insanım var” demektesin. Bilimsel, çağdaş, uygar dünya açısından bu övünülecek bir şey mi?
Eğer sen bilimsel bir kitleye sahip olsaydın, derdim ki AKP’nin oy aldığı kitle bilimseldir, güvenilirdir, niteliklidir. Ama cinlere, perilere, meleklere, fala, büyüye, yağmur duasına inananlarabilimsel demek için bilimsellikten anlamamak zorunludur.
Ama bence yanıtı bilimselllere, bilimcilere bırakmalı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Erdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yerine ‘Kürtlü millîlik’
21.07.2025 - Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi
14.07.2025 - Doğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun var
23.06.2025 - Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Ad Soyad Giriniz...
Yav siz hep beraber yargidaki reform calismalarini kendinizden gecmiscesine alkislamadiniz mi? Basbakan adinizi verip DSIPe tesekkur ederim demedi mi? Kabul edin artik sizi kandirmanin cok kolay oldugunu, birakin bu isleri! Turkiyenin uyanik insanlara ihtiyaci var, devletin pesinde oradan oraya suruklenen saf sosyalistlere degil!
Rize Hemşinli-Başhemşin Ermenisi
eyvallah Roni baba eline sağlık,Hrantın katili tc devletidir tc yi yönetenlerin ruhsal yapısı karakteri ogün samast denilen cani ruhlu yaratığın karakteri ile aynıdır.ergenekon ve tayyip aynı şeydir benim gözümde.al birini vur ötekine,allah denilen tanrıda zaten hep tc ye ve bu katillere çalışıyor çünkü daciklerin ve göçmenlerin anatoliayı işgalindede allah hep yardım etmiş bunlara onun için ben artık allaha da güvenmiyorum.nede olsa oda tc nin adamı onun için bu katillere yürü ya kulum diyiyor.
Düzceli
Rize Hemşinli-Başhemşin kardeş, BU OLMADI İŞTE : TC ve onun şu andaki hükümeti , söylediklerinin tersini yapıyor. İyi düşün.