Cennet USLU
İktidar serüveni boyunca AK Parti ile aydınlar arasındaki ilişki durağan değildi. Hem parti, hem aydınlar, hem de koşullardan kaynaklanan değişimler bu ilişkiyi fazlasıyla “dinamik” kıldı.
AK Parti ile aydınlar arasındaki ilişkiyi resmetmek için, önce organik aydınlar ve müttefik aydınlar şeklinde ikili bir ayırım yapmak gerekiyor sanırım. Organik aydınlar ifadesinden kastım, hem sosyolojiyle hem siyasi hareketle içiçe olan, kültürel ve siyasi olarak “oraya” ait olan aydınlar. Müttefik aydınlar ise, belli bir amaç veya hedef ortaklığı üzerinden kurulan bir ittifak çerçevesinde, parti ile yan yana duran aydınlar için kullanılmakta.
Organik aydınlar aynı veya birbiriyle yakın ve yoğun geçişkenliği olan çevrelerden gelen, görece daha homojen bir grup olarak tanımlanabilir. Öte yandan, organik aydınları da kendi içinde İslâmcılar ve muhafazakârlar olarak iki alt kategoriye ayırmak gerekiyor.
İslâmcı organik aydınlar AK Parti üzerinden Kemalist vesayet rejimiyle verilen mücadeleyi, elde edilecek zafer sonrası kurulacak özgün bir İslâmî rejim (veya en azında İslamcı politikalar) umudu veya hayaliyle canla başla desteklediler. “Küfür rejimi” yıkılınca yerine İslami adalet rejimi kurulmalıydı. Elbette iktidar olma mücadelesinin başlarında, bu hedefin parti tarafından açıkça söylenmesi, dillendirilmesi veya propagandasının yapılmasını beklemiyorlardı. Dikkatleri ve enerjileri mevcut düşmanla mücadeleye ve ondan korunmaya odaklıydı. Bu grup, AK Parti’nin yolun başındaki İslâmcı (Milli Görüş) kimliği ve karakteri ile daha uyumlu idi.
Muhafazakâr organik aydınlar ortak siyasî ve kültürel çevrelerden gelmekle birlikte Kemalist rejimi yıkıp yerine İslâmî bir sistem kurmak amacında değillerdi. Onlar dindarların ihlâl edilen haklarını savunmak, dindarlar olarak sekülerlerle eşit özgürlüklere sahip yurttaşlar olmak amacını güdüyorlardı. Kemalist rejimin yerine dindarlarla birlikte rejimin baskıladığı diğer gruplara da özgürlük sağlayacak anayasal bir demokrasininkurulması genel amaçları gibi görünüyordu. Bu grup AK Parti’nin 2004 yılında kendisi için benimsediğini ilan ettiği muhafazakâr demokratlık siyasi kimliğini canı gönülden benimsemişti.
AK Parti, iktidar serüveni içinde önce İslâmcılık sonra da muhafazakâr demokratlık gömleklerini üzerinden söküp attı. İslâmcı ve muhafazakar organik aydınların sayıca oldukça az bir kısmı buna direnç ve tepki gösterdi. Bu aydınlar savundukları değer ve ilkelerden taviz vermeyi reddettiler. Sonuçta akıbetleri büyük ölçüde çemberin dışına atılmak oldu. Hattâ zaman zaman Reisçiler grubunun saldırganlığına bile maruz kalıyorlar.
Bu aydınların trajedileri, büyük umut bağladıkları ve iyilik atfettikleri bir siyasi hareketin devlet iktidarı ve gücüyle yaşadığı “imtihanı” geçemediğini kabul etmek zorunda kalmaları oldu. Bu aydınlar, Kemalist rejimin baskısına göğüs gererek ve yüksek riskler alarak destekledikleri bir hareketin, umut ve hayal ettikleri siyasal sistem yerine, eski Kemalist sistemin “din soslu bir versiyonunu” ürettiğinden yakınır hale geldiler. Onların trajedisi de işte burada yatıyor.
Organik aydınların, her ne olursa olsun yola devam kararı alan büyük grubunu, artık İslâmcı veya muhafazakâr olarak ayırmaya gerek yok. Belki bunlara Erdoğancılar demek daha açıklayıcı olabilir. Bu aydınlar nerdeyse tek bir farklı ses çıkarmadan “yeni konjonktür ve zorlayıcı koşullar gereği” değişen siyasi hedefleri, politikaları ve icraatı hiç yılmadan canla başla savunmaya kendilerini adadılar. Şahsi entellektüel özerkliklerini “olağanüstü” bir dönemde yaşadığımız gerekçesiyle askıya almış gibi davranıyorlar. Amaçları ne pahasına olursa olsun partiyi iktidarda tutmak, işlevleri ise parti tarafından ilan edilen resmi söylem ve politikayı işleyerek her sahada çelik bir imanla savunmak haline dönüşmüş durumda.
Bu gruptaki aydınlar hallerinden memnun, kendilerinden emin görünmekle birlikte partinin ideologu ve söylem kurucusu olma görevini ellerinden kaçırmış durumdalar. Partinin asıl gözde aydınları, iktidarın gücü ve imkânlarının cazibesine kapılarak başka mahallelerden koşup gelen ve sonradan partili olanlardan oluşuyor. Söz konusu aydınlar sadece söylem kurma yetkisini değil, Erdoğan’ı en çok sevenler olma vasıflarını da bu yeni gelenlere kaptırmış durumdalar. Onların trajedisi de işte burada yatıyor.
Müttefik aydınları ise liberaller ve ulusalcılar olarak adlandırılabilecek iki alt kategoriye ayırmak gerekiyor. Hem liberal hem ulusalcı aydın grubunun ortak özelliği, hareketin dışından gelmeleri ve kendi içlerinde homojen olmamaları. Her iki adlandırma da sağdan veya soldan gelen ve ayrı kültürel-siyasi mahallerde yaşayan kişilerden oluşan görece heterojen bir aydın kesimini ifade etmek için kullanılmakta.
AK Parti’nin müttefik aydınlarla ilişkisinde belli dönemeçler var. Liberaller öncelikle askeri vesayetin saldırısı karşısında AK Parti’ye destek oldular. Bu destekleri, partinin düşünce, inanç, ifade veya örgütlenme özgürlükleri gibi sivil ve siyasi hakları genişletici politikaları ve icraatı karşısında yükselerek arttı. Çözüm Sürecine, AB üyeliğine veya askeri vesayetin işleyiş mekanizmalarının tasfiyesine girişilmesi, bu ittifak için yeterince güçlü nedenler sağlıyordu liberal aydınlara. Bu ittifak zirvesine 12 Eylül 2010 referandumunda ulaştı.
Sırasıyla Gezi ve 15 Temmuz, liberal aydınlar dediğimiz kesimin AK Parti’yle ilişkisini kökten değiştiren iki büyük travmatik olay oldu. Gezi ile birlikte liberal aydınların kabaca yarıya yakın bir kısmı ittifakı sonlandırdı. Gezinin yarattığı travma sonucunda Kemalist veya sosyalist kodlara sarıldılar; “AK Parti için” ayrıldıkları eski mahallelerine geri döndüler; bir kısmı da bu mahallenin yeni sakinleri oldular. Son tahlilde, AK Parti müttefikliğinden anti-Erdoğancı bir pozisyona geçiş yaptılar.
Gezi travması bu aydınlarda iki semptoma yol açtı: İktidarı düşürmek için ya (a) şiddeti (esasen sol şiddeti) meşru veya en azından mazur görmek ve (b) darbeden medet ummak. Yakın geçmişte, solun askerî darbe ve siyasal şiddet gibi yöntemleriyle hesaplaşmış ve onları reddetmiş insanların içine düştüğü bu durum, gerçek bir trajedi değilse nedir?
Gezicilerin ayrılmasından sonra, liberal grupta, iktidarın sadece demokratik yollarla (Gezi’de ve 17/25 Aralık’ta başvurulan yöntemlerle değil) değişmesi gerekliliği üzerinden partiye desteklerini sürdürenler kaldı. Bu aydınların çok büyük bir kısmı ise 15 Temmuz’da bir travma yaşadı. 15 Temmuz travması bu aydınların pozisyonunu müttefiklikten partili olmaya çevirdiler.
Darbe girişimi sonrası yaşanan süreçte, iktidarın yoğunluğu gittikçe artan devletçi, milliyetçi ve militarist söylem ve politikalarına tam anlamıyla teslim oldular. Adeta tipik birer (aşırı) sağcıya dönüştüler. İktidarın her eylemini devlete atfederek sorgulamadan yücelttiler; ayrım yapmaksızın her türlü muhalefetin hainlik ve suçla ilişkilendirilmesine göz yumdular; militarist çözümleri desteklediler ve eleştirel perspektiflerini yitirdiler. “Tüm dünyanın bizi yok etmek için birleştiği” bir sahnede “varlık savaşı” veriyor olduğumuz inancının romantizmine kapıldılar; aklî, ahlâkî ve vicdanî diğer her türlü ölçüyü geçersiz veya ikincil kılan tutkusuyla çarpıldılar.
Trajedileri odur ki, hayatlarının büyük kısmını devlet iktidarının sınırlandırılması yoluyla sivil, siyasî ve ekonomik özgürlüklerin genişletilmesi ve garanti altına alınmasını savunarak geçiren bu liberal aydınlar, şimdi özgürlükler aleyhine sergilenen çeşitli icraat karşısında ölü taklidi yapıyorlar. Daha da trajiği, bir kısmının entellektüel mesailerini bu icraatın haklılaştırılması ve topluma benimsetilmesi işine vakfediyor olması.
Müttefik kategorisinden liberallerin başına bunlar gelirken, şans ulusalcılardan yana dönmüş görünüyor. Ulusalcılar en başından ve açıkça, anti-Kemalist, reformist ve demokratik politikalarından dolayı AK Parti’ye ve ortağı gibi gördükleri Gülen Cemaati’ne karşı düşmanlık güdüyorlardı. Sonrasında ise, AK Parti’nin FETÖ ile mücadeleye girişmesiyle başlayan ve 15 Temmuz ile zirveye ulaşan bir ittifakın içinde yer aldılar. AK Parti ve ulusalcılar arasındaki bu ittifak, hem devlet kadroları hem de aydınlar düzeyinde hayli görünür bir hale geldi.
AK Parti’nin giymeye çalıştığı yeni “milli ve yerli” gömleğinin baş terzisi ulusalcılar gibi görünüyor. Verilen sipariş üzerine ulusalcı terzi eldeki kumaşı, örneğin Kürt meselesinde militarist ve yasakçı, dış politikada Avrasyacı politikalardan başlayarak yeni dikilecek gömlek için biçmeye başladı. Yeni terzi ekibi, büyüyen partiye uygun daha büyük bir gömlek çıkarabilmek için İslâmcılık ve muhafazakâr demokratlık gömleklerinden geriye kalan küçük parçaları da yama olarak kullanıyor.
Hayat gerçekten tuhaf! Ulusalcılar yıllardır düşman belledikleri bir siyasi hareketin kendi hedef ve politikalarına uygun bir form ve içerik kazandığı bir döneme tanıklık ve eşlik ediyorlar. Aydınlar ve AK Parti filminin bu kısmında en kârlı çıkanlar ulusalcılar gibi görünüyor. Haklarını teslim etmek gerekir; Reisçi ekibe tutunarak bir takım çıkar ve hedefler uğruna gece gündüz durmaksızın çalışıyorlar.
Söz söylemenin zor olduğu veya anlamının kalmadığı zamanlarda entelektüeller genelde üç yoldan birini seçerler.
Ya hararetli bir aktivist olurlar ve cepheye savaşmaya inerler. Ya entelektüel konformizmin huzurlu kollarına kendilerini bırakırlar. Ya da teorik ve bilimsel çalışmalarına yönelmek üzere akademinin fildişi kulelerine çekilirler.
Başka ne yapsınlar!
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları




















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.03.2025
10.10.2020
28.09.2020
21.09.2020
24.02.2020
3.01.2017
24.10.2017
16.10.2017
24.09.2017