Elif ÇAKIR

İktidar, kurumlardaki seçimleri kaybediyor
24.09.2025
267

Dikkatinizi çekti mi? Fenerbahçe seçimlerinde, Yargıtay seçimlerinde, AYM seçimlerinde TFF seçimlerinde iktidar destekli adaylar sandıktan çıkamadılar, seçimleri kaybettiler.

Fenerbahçe’nin hafta sonu yapılan kongresi Ali Koç için çantada keklikti, sürprizi yok gibiydi, yeniden sandıktan başkan olarak çıkacağına kesin olarak bakılıyordu. Saadettin Saran’ın seçimi alması sanırım kamuoyu için büyük sürpriz oldu.

Ülkemizdeki on milyon futbol uzmanı arasında değilim, futboldan hiç anlamam; ofsayt, santra, korner, stoper, santrafor, sol açık, sağ açık, sağ bek, on numara, sekiz numara, ceza yayı, ceza alanı, endirekt serbest vuruş, devre arası, frikik, çift vuruş gibi futbolda kullanılan terimlerden bile habersizim. Bu terimlerin karşılığı sorulsa trene bakar gibi bakar kalırım. Ama Fenerbahçeliyim ve Ali Koç’un 7 yıllık başkanlığı döneminde hiç şampiyonluk alamadığımızı, iyi bir iş adamı olduğunu ama başarısız bir Fenerbahçe başkanı olduğunu biliyorum.

Ali Koç’un başkanlık seçimini kaybetmesinde elbette ki yaptığı kritik hatalar, Fenerbahçe’nin 7 yıl boyunca şampiyonluk görememesi, kupa hasreti, 2018 yılında büyük umutlarla oturduğu başkanlık koltuğunun büyük hayal kırıklıklarına dönüşmesi gibi faktörler belirleyici olmuştur.

Ama ben madalyonun öteki yüzündeki göz ardı edilen, Ali Koç’a seçimi kaybettiren diğer önemli unsuru yazacağım.

***

Fenerbahçe seçimiyle birlikte ortaya çıkan, artık iyice belirgin hale gelen bir gerçek var çünkü.

Siyasi gücün her zaman istenilen sonucu vermeyeceğini, bilakis ters tepeceğini gösterdi. Bir süredir ülkemizde arkasında siyasi güç olan adayların, toplumsal bir refleksin tezahürü olarak sandıkta beklenmedik bir yenilgiyle karşılaşıyor.

Siyasetin zamanlardaki en büyük yanılgılarının başında bu geliyor. İktidarda ‘biz seçimleri kazanıyoruz, dolayısıyla bizim desteğimizi alanlar da kendi girdikleri seçimi kazanır’ inancı hakim. Ama bir süredir bu ters tepiyor.

Ali Koç’un başkanlık seçimini kaybetmesinin sebebinin arkasına aldığı siyasi destek olduğunu söylemiyorum ama seçim kaybettiren önemli faktörlerden biri olduğunu söylüyorum. Zira karnesindeki başarısızlıklara rağmen ikinci kez seçimi kazandı, üçüncü kez seçimi kazandı, hatta bir yıl önceki seçimi bile kazandı. Derbi performansları, kupa hasreti gibi eleştiriler son üç ayın meselesi değildi.

Olağanüstü kongre öncesi MHP lideri Bahçeli ve MHP’li yöneticilerle fotoğraf vermesi, MHP’den gelen ‘koşulsuz destek’ açıklamaları Ali Koç’un seçim kaybetmesinde etkili oldu. Nitekim Ali Koç MHP’den gelen destek sonrasında yaptığı açıklamada “Benim MHP ile gönül bağım, yakınlığım biliniyor. Destekleri için teşekkür ederim ancak o açıklamadan sonra ‘keşke böyle bir açıklama olmasaydı’ diyen çok mesaj aldım. Bizim camiamızda böyle şeyler pek hoş karşılanmaz, çok geri dönüş aldım ama artık oldu, yapacak bir şey yok” demişti. (13 Eylül)

Doğru, spor camiası spora siyasetin girmesini hoş karşılamaz. Elbette herkesin bir siyasi görüşü, kendini yakın gördüğü bir siyasi parti var. Mesele hangi partiye yakın olduğun değil, Ali Koç’un MHP’li olduğu bilinmeyen bir durum değildi, girdiği diğer üç seçimi MHP’ye gönül bağını saklayarak kazanmadı.

Ama son zamanlarda güç zehirlenmesi yaşayan ve iktidarın toplumun her alanını kuşattığı bir iklimde siyasi destek istenilen sonucu vermez. Vermiyor da… Arkasında sermaye ve siyasi destek olan Ali Koç kaybetti, yalnızca kulüp desteği olan Saadettin Saran kazandı. Çünkü kongre üyeleri, Ali Koç’un başarısızlık hanesinde bir de siyasetin gölgesini gördüğü için ‘bağımsızlık’ refleksiyle hareket etti. Bir nevi MHP’den gelen ‘koşulsuz destek’ açıklaması Ali Koç’un başarısızlıklarla dolu bardağını taşıran son damla oldu.

***

Yargıtay seçimlerinde de aynısı oldu. 2024 yılındaki Yargıtay Başkanlığı seçimlerinde iktidarın açık desteğine ve her türlü vaadine rağmen Yargıtay Başkanlığı seçimlerini iktidarın desteklediği Mehmet Akarca değil, bilakis iktidar adayının rakibi olan ve arkasında siyasi destek olmayan Ömer Kerkez kazanmıştı. 37 tur devam eden oylamada Ömer Kerkez 193 oy almış, Mehmet Akarca ise 103 oyda kalmıştı.

Yine Yargıtay 3. Daire seçimlerini iktidarın açıktan desteklediği isim değil iktidarın kazanmasını istemediği isim kazandı.

Hafızayı tazelemekte fayda var, Anayasa Mahkemesi başkanlık seçimlerini de iktidarın istediği, desteklediği adaylar kazanamadı.

2015 AYM Başkanlık seçimlerinde yine iktidar AYM Başkanvekili Serruh Kaleli’yi destekliyordu, seçim sürecinde Serruh Kaleli’ye açıktan destek verdiler, tercihlerinin Zühtü Arslan olmadığını açıktan belli ettiler. Sonuç iktidarın istediği gibi olmadı, iktidarın adayına 17 üyeden sadece 6 oy çıktı. Prof. Dr. Zühtü Arslan üyelerin 11’inin oyunu olarak iktidara rağmen AYM Başkanı seçildi.

2019 yılında da aynısı oldu. İktidar bu kez Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın karşısına Rıdvan Güleç’i çıkardı ve yine açıktan destek verdi. AYM üyelerinin iktidar yetkilileri tarafından tek tek ziyaret edilerek Rıdvan Güleç’e oy istendi. Seçim iki tur oldu. İkinci turda seçimin galibi mevcut Başkan Prof. Zühtü Arslan oldu.

2023 AYM seçimlerinde bu kez iktidar Prof. Zühtü Arslan’ın karşısına, Yargıtay üyeliğinden jet geçişle AYM üyesi yaptıkları İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ı çıkardı. İrfan Fidan sadece üç üyenin oyunu alabildi. AYM üyeleri iktidarın adayına geçit vermedi.

***

2024 yılındaki Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerinde de durum farklı olmadı. Başkanlık seçiminde sonuç sürpriz oldu. İktidarın desteklediği mevcut başkan Mehmet Büyükekşi kaybetti, iktidarın kazanmasını istemediği Trabzonspor Başkanı İBrahim Hacıosmanoğlu TFF’nin başkanı seçildi. Elbetteki yeni başkan Hacıosmanoğlu seçilir seçilmez “İlk teşekkürümüzü Sayın Cumhurbaşkanımıza yapıyorum. Adaylar Cumhurbaşkanı’nın baskısıyla çekiliyor dediler, ben Cumhurbaşkanımızla dost olmanın şerefini, gururunu taşıyorum” açıklaması yaptı. Ama mevzu bu değil.

***

Ve son örnek, 2019 Yerel Seçimleri: Cumhur İttifakı’nın tüm devlet gücüyle arkasında durduğu adaylar, özellikle İstanbul ve Ankara’da kaybetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün varını yoğunu ortaya koydu, sahalardan çıkmadı, ki 2019 seçimlerindeki adayı bütün Türkiye’nin tanıdığı alanlarında başarılı bulduğu bir isim olan Binali Yıldırım’dı. Ekrem İmamoğlu ise bütün kamuoyunun o seçimlerde tanıdığı, şöhreti Beylikdüzü ile sınırlı olan bir isimdi. İktidarın devletin bütün gücüyle İstanbul’a yüklenmesini seçmen kabullenmedi. Beka söylemi ve iktidar baskısı, seçmenin gözünde iktidarı güçlendirmedi; aksine toplum sandıkta refleks gösterdi. Ekrem İmamoğlu’nun ve Mansur Yavaş’ın yükselişi, siyasi güce rağmen taban desteğinin galebe çaldığının göstergesi oldu.

İşin özü mevzu şu: İktidarın güç zehirlenmesi yaşadığı bir iklimde, toplum, kendisine rağmen belirlenen adayları reddetme eğiliminde. Sandık, çoğu kez iktidarın gücünü onaylamaktan çok, halkın iradesini gösterme aracıdır. Bunu da gösterebildiği her alanda gösteriyor.

Mevzu kime oy verdiğin, siyasi parti olarak hangi partiyi desteklediğin değil. Toplum iktidar gücünün arkasına alınmasından hoşnut olmuyor.

Buradan siyasi partilerin de çıkaracağı dersler var. İyilik yapıyorum derken kötülük yapmaktan uzak durmalılar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar