Fehmi KORU
Referandum sonrasının yeni sporu, sonucu ‘başarısızlık’ görenlerin, ortaya çıkan tabloya bakıp hayıflanırken suçlu arayışına da çıkmaları…
İktidara yakın bilinen medyada şiddetli tartışmalar bu minvalde…
AK Parti’nin kurucu kadrosundan önemli bazı isimler kampanyaya katılmamak ve ‘Hayır’ oyu kullanmak ile suçlanıyor…
Sürü psikolojisi
Bir milletvekili, işi, kurucu kadronun öndegelen isimlerinden Bülent Arınç için, “Gönül dünyamızda onun zerre kadar yeri yok” demeye kadar vardırdı. İkna çalışmalarına o da katılsaymış.. sonuç farklı olurmuş…
Doğrudur, o ve başka isimlerin ‘Evet’ kampanyasına fiili olarak katılmamalarının sonuç üzerinde etkisi olmuştur; hem de bayağı etkisi olmuştur.
Ancak böyle düşünenlerin unuttukları bir gerçek var: Siyaset illâ bir sürü piskolojisi içerisinde davranmayı gerektirmiyor; hep birlikte, beraberce yapılıyor siyaset, ama bu, siyasilerin iradeleri üzerine ipotek koymadan gerçekleşiyor…
Hiç değilse demokrasilerde siyaset öyle yapılıyor.
Özellikle de ‘başkanlık sistemi’ ile yönetilen ülkelerde.
ABD öyle bir ülke ve orada siyasi hayat içerisinde bulunan insanların elbette parti çıkarını gözetmeleri bekleniyor; ancak ondan da önce, ülkenin ve seçildiği bölge insanının çıkarlarını gözettikleri biliniyor…
Her Temsilciler Meclisi üyesi ve senatörün hangi konuda nasıl oy verdiğinin ayrı ayrı hesabı tutuluyor ABD’de…
Pek çok başka demokratik ülkede de durum aynı; bir-iki kişinin iradesinin esiri olmak değildir demokrasi…
Hiç mi beğenmeyen çıkmadı?
Türkiye referandumda 18 maddelik bir anayasa değişikliği paketini oyladı; az bir oy farkıyla ‘parlamenter sistem’ terk ediliyor ve ‘Türk tipi’ olduğu vurgulanan yeni bir sisteme geçiliyor…
Ciddi bir dönüşüm bu.
Referandumda AK Parti ‘Evet’, CHP de ‘Hayır’ cephesinin öncülüğünü yaptı. Her iki partinin milletvekilleri, paket TBMM’de görüşülürken, hiç fire vermeden partisi çizgisinde oy kullandı.
AK Parti içerisinde paketle getirilmek istenen yeni sistemi benimsememiş tek bir kişi yok muydu?
Ya da CHP içerisinde “Başkanlık sistemi daha iyi” görüşüne yakın duran bir milletvekili?
Var idiyse bile varlıklarını belli etmediler ve tıpış tıpış gidip oylarını partileri istikametinde kullandılar…
Dahası da var: Referanduma sunulan konuda partilerinden farklı düşünenler seçildikleri illere giderek şahsen benimsemedikleri tez için vatandaşı ikna etmeye de çalıştılar.
Neymiş, parti disiplini böyle gerektiriyormuş…
Gülerim ben buna.
Ya sandıktan ‘Hayır’ önde çıksaydı..
Oysa demokratik bir ortamda, getirilmek istenen yeni sistemi içine sindirememiş, bilgi ve tecrübesiyle bunun yanlış olduğu kanaatine varmış olan siyaset adamlarının, yapılmak istenene en baştan karşı çıkması gerekirdi.
Partisi için de doğru olan böyle bir davranıştır.
İzah edeyim:
Referandum kıl payıyla ‘Evet’ sonucunu verdi; pekala tersi de olabilir ve ‘Hayır’ oyları daha fazla çıkabilirdi.
O ihtimalin de güçlü olduğu bugün görülebiliyor.
‘Hayır’ sonucu çıksaydı, bu durum, AK Parti için hiç de hayırlı sonuçlar doğurmazdı…
Baştan karşı çıkan/lar işte bunu önlemiş olurdu.
Sandıktan ‘Evet’ sonucu çıktığı halde yaşanabilecek olumsuzluklar yok mu iktidardaki parti açısından?
En doğru siyasi davranış tarzı, hayati konularda kararlar alınırken, en geniş istişare mekanizmasını çalıştırmak ve yine de ikna olmamışları cepheye sürmemektir.
Bizde ise, artık günlük politikadan uzak ve istişare mekanizması içerisinde de bulunmayan kişilerin bile, içlerine sindirmiş-sindirmemiş olmalarına aldırmadan, cephede yer alması bekleniyor.
O insanların sessiz kalmalarının bir ‘nimet’ olduğunun düşünülmemesi bana ilginç geliyor.
Ya alenen “Benim oyum hayır” mesajı verselerdi..
Kurucu kadrodan ve tabanda hâlâ etkisi bulunan kişiler, partinin propaganda kampanyasına açıkça katılmadıkları için, sandıktan çıkan sonuç etkilenmiş midir?
Herhalde etkilenmiştir.
Ya tersi olsaydı? Ya aynı kişiler referandumda sürüden ayrı oy kullanacakları mesajını alenen verseler, bu tercihlerini sevenlerine duyurmak için çaba sarf etselerdi ne olurdu?
Düşünün bakalım, referandum sonucu o zaman ne olurdu?
Manisa’da ‘Hayır’ oylarının fazla çıkması soğukluğun sandığa yansıması sayılabilir.
İsimleri de telâffuz edilerek şimdilerde onların üzerlerine gidilmesinin bile AK Parti kitlesini tereddüde düşürecek bir etkisi mutlaka olacaktır.
Seçmenin oyu kimsenin cebinde değil.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025