Hilâl KAPLAN
Anayasa geleneğimize bakıldığında, devletin halkı Türklükle tanımlaması eğiliminin, tek parti rejimi ürünü olan 1924 Anayasası'yla beraber başladığını görmek mümkündür.
Anayasal çerçeveye en yakın ilk metin Tanzimat Fermanı'nda 'vatandaşlık' şöyle tanımlanmıştır:
'Devlet-i Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi bir din ve mezhepten olur ise olsun bila istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve izae edilir.'
II. Meşrutiyet dönemiyle beraber 'Osmanlı' vurgusu, yerini giderek 'eşit vatandaşlık' söylemine bırakır. Millî Mücadele yıllarına da bakılırsa, Mustafa Kemâl başta olmak üzere öncü isimlerin Türk etnik kimliğine vurgu yapmaktan özenle kaçındığını, çoğunlukla 'Türkiye' ve hatta 'Türkiye halkı' kavramlarını kullanmayı seçtikleri müşahede edilebilir. Yani ırka vurgu yapan 'kan' temelli bir vatandaşlık bağı yerine aynı coğrafyada bulunmaktan mütevellit 'toprak' temelli bir vatandaşlık algısı ön plana çıkarılmıştır.
Ancak 1924 Anayasası'yla beraber, Türklük temelli vatandaşlık anlayışının yerleşmeye başladığı görülebilir. Anayasada yer alan tanım şöyledir: 'Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur.'
Lâkin çarşıda bile Kürtçe konuşmayı yasaklayan Şark Islahat Planı Kararnâmesi'nin (1925) yürürlüğe girmesiyle 'ırk farkı olmaksızın' ifadesinin içerdiği kapsayıcılık çabası da gittikçe anlamını yitirir. Kürt isyanları birbiri ardına patlak verdikçe, devlet söylemi de giderek sertleşir. Örneğin İsmet İnönü, Ağustos 1930'da şöyle bir beyanatta bulunur:
'Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir.'
Yine aynı dönemlerde, Ödemiş'te yaptığı bir konuşmada, dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esad Bozkurt'un sarf ettiği sözler, etnisite merkezli devlet anlayışını en sarih biçimde gözler önüne sermektedir:
'Türk, bu ülkenin yegâne efendisi ve sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır: Hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı.'
Mezkûr anlayış, 1960 darbesi döneminde de yer bulur. Örneğin, darbecilerin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel şöyle buyurmuştur:
'Dünya üzerinde Kürt diye adlandırılabilecek bir ırk yoktur. Bunlar, aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yolunu şaşırmış dağ Türkleridir.'
Bu anlayış 1961 Anayasası'nda da karşılık bulur ve üstelik bu sefer, 1924 Anayasası'ndaki 'din ve ırk farkı olmaksızın' ifadesine bile başvurulmadan, vatandaşlığı tanımlayan 54. maddede şöyle denir: 'Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür.'
Nitekim, 1980 darbesi sonrası hazırlanan mevcut Anayasamız'ın da 66. maddesinde bu ifade olduğu gibi korunarak bugüne kadar gelmiştir.
Bu tarihsel arka plana, çocuklara her gün 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' dedirterek başlayan andı ve Türk olmadığını söylediği için insanlara yapılan işkence, infaz, vb. kötü uygulamalar eklenince, anayasada devletin, vatandaşı Türk olarak tanımlamasının ne Türklere ne de diğer halklara bir hayrı olduğunu söylemek gerekir. Anayasada Türklük kavramı geçiyor diye, bu ülkede Türkler daha az zulme uğramış değillerdir. Bilakis Türklük, aynı cumhuriyet, Atatürk, laklik, vb. sembolleri iktidar devşirme aracı yaparak hegemonyasını sürdürmeye çalışanların dışında bir kesimin amacına hizmet etmemiştir.
Ayrıca, aynı coğrafyada kader birliği yapan atalarımızın da Türklük davası uğruna değil, Allah rızası için savaştıkları; etnisitelere yüklenen seküler anlamlar için canları ve mallarıyla cihad etmedikleri açıktır. Mamak veya Diyarbekir cezaevlerinde işkence görenlere zulmedenlerin şiar edindiği bir anlayışın sürdürülmesi için sebep yoktur.
Özetle, Türkiye'de millet olma bilincinin dinamikleri göz önünde bulundurulursa, herkesin benimseyebileceği bir kapsayıcılıkta olması arzu edilen yeni anayasada Türklük dahil hiçbir etnisiteye vurgu yapılmamasının doğru bir karar olduğu kanaatindeyim.
Kaynak:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HilalKaplan/anayasa-ve-turkluk/34704
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019