Hilâl KAPLAN
Alevilik, yaşadığımız coğrafyada özellikle Yavuz Sultan Selim devrinden bu yana, çeşitli siyasî sebeplerle baskı altına alınmış bir inanç kimliğidir. Alevilik üzerinde egemenlerin yürüttüğü baskı politikasının toplumsal alanda da yansımaları olmuştur. Baskılardan ötürü ücra köylerde yaşamayı 'tercih eden' Alevilerin, şehre indiklerinde karşılaştığı muamelelere ya da hâlâ bazılarının devam ettirdiği 'Alevinin pişirdiği aş yenilmez' anlayışı çerçevesinde Alevileri süfli görme anlayışına bakılırsa ne demek istediğim daha rahat anlaşılabilir.
Cumhuriyetle beraber, Osmanlı egemenliğinde nispeten serbest bırakılan dinsel örgütlenmelerin hepsine el konulması, sıkı bir kontrol ve baskıya mahkûm edilmesi süreci eskisinden daha beter bir paradigmaya işaret etmektedir.
Cumhuriyet rejimi, farklı pratiklerle de olsa Aleviliği, gayrimüslimliği ve Kürtlük gibi diğer etnisiteleri dışlayarak içlemiştir. Laik, Sünni ve Türk kimliğiniyse içleyerek dışlamıştır. Yani ilk grubu yok ederek veya yok sayarak rejimin tebaası kılma yoluna girmiş; ikinci grubuysa rejimin kendilik tanımına payanda kılarak tanımış, bu tanıma tehdit oluşturabilecekleriyse yine muhtelif yöntemlerle (idam, sürgün, vb.) bertaraf etmiştir. Alevi açılımının başladığı günlerde Aleviler tarafından en çok dillendirilen talebi hatırlarsak kastım daha iyi anlaşılır sanırım: "Devlet, Aleviliği tanımlamasın."
Hâlbuki cumhuriyet rejimi, 89 yıldır Sünniliği tanımlamakta, tahdit etmekte, denetime tâbi tutmakta ve şekillendirmektedir. Alevi açılımıyla beraber, devlet bir nevi paradigma değişikliğine giderek Aleviliği de 'içleme' yoluna girdi.
Ancak bizim devlete elini veren kolunu kaptırıyor malum. O yüzden laikliğin amorf bir yorumuna tekabül eden devlet, sadece Aleviliği tanımakla yetinmek istemiyor; tanımlamak da istiyor; aynı zamanında Sünniliğe de yaptığı gibi. Ve ne yazık ki tüm mirasına devlet tarafından el konulmuş olmasına rağmen bunu içselleştirdiğinden halinden memnun yaşayan, Diyânet'in varlığına, tekke ve zaviyelerinin yasadışı olmasına, devletin el koyduğu Müslüman vakıf mallarına dair ses çıkarmak aklına gelmeyen, neden Gazze bombalanırken hutbede Yeşilay Haftası'nı dinlediğini sorgulamayan bir kamuoyunun Alevi versiyonunu üretebileceğini düşünüyor. Ancak egemen Sünni İslâm anlayışına zeval gelmemesi bağlamında doğrusu zorlanıyor. Cemevleri tartışması bunun bir yansımasıdır.
Aleviler de Sünniler de devletin gerçekten seküler bir forma bürünmesini samimiyetle istemiş olsalardı, devleti çözüme beraberce zorlayabilirlerdi. Ama hayır. Bir yandan Sünniler, Diyânet'in kendi inançlarını koruyan ve hatta yer yer tahkim eden olumlu bir kurum olduğunu düşünerek var olmasını destekliyorlar. Aleviler de devletin inançlardan elini çekmesi ilkesi doğrultusunda Diyânet'in lağvını savunup, diğer yandan halkın inanışları çerçevesinde yüz yıllardır var olan tekke ve zaviyelerin devlet tarafından yasa dışı kılınmaya devam edilmesini savunuyorlar.
Diyânet devletten özerkleşmedikçe, tekke ve zaviyeler kanunu ilga edilmedikçe cem evleri tartışması Aleviler ile Sünniler arasında ruhsal bir kopuş yaratmak isteyenlerin işine gelmeye devam edecektir.
Allah, Alevi-Sünni tüm kullarını istikâmet üzere kılsın; bizlere biraz da tutarlılık nasip etsin.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019