Kerem ALTAN
Bundan aşağı yukarı iki yıl kadar önce, Taraf Gazetesi’nden ayrılmadan yaklaşık bir-iki ay evvel hiç alışık olmadığım bir şey başıma gelmişti.
AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu arıyordu ve o gün yayımlanan, Anayasa değişikliğinin Erdoğan’ın başkanlık hayallerine heba edileceğini anlatmaya çalışan “Zor Olan Başkanlık Değil” başlıklı yazımla ilgili konuşmak istiyordu.
Tam da Burhan Kuzu’nun Avrupa Birliği raporunu televizyonda yerlere fırlattığı günlerdi.
Zaten ben de söz konusu yazıda Kuzu’nun bu “içten gelimsel dışa vurumsal” tepkisine kısaca değinmiştim.
Fakat Kuzu’nun zahmet edip beni aramasının nedeni başkaydı.
Öncelikle kendisiyle ilgili olan maddi bir hatayı düzeltti, ardından da “Biz bu Anayasa değişikliğini ne pahasına olursa olsun en kısa zamanda yapacağız” şeklinde özetlenebilecek bir “sohbete” girişti benimle.
Kuzu’yla bu “ilginç” görüşmemizin yaşandığı tarihte Anayasa çalışmaları çoktan başlamış fakat o güne kadar dişe dokunur bir gelişme yaşanmamıştı.
Kuzu bu “tıkanıklığın” sorumlusu olarak muhalefet partilerini gösteriyor ve değişimin önündeki engelin özellikle Erdoğan’ın başkanlık hesaplarıyla hiçbir ilgisinin olmadığını savunuyordu.
Kendisini anladığımı ima eden bir takım sesler çıkartmış, herhalde Kuzu’yu “Şu hayatta ne kadar saf insanlar var” dedirtecek kadar şaşırtan itirazlarda bulunmuş ve sonunda da pes edip “hepimiz için en hayırlısı” mesajıyla konuşmayı tamamlamıştım.
Aradan iki yıla yakın zaman geçti.
Bu hafta başında ülkenin geleceğini derinden etkileyecek bir gelişme yaşandı ve çok uzun zamandır itiş kakış arasında devam eden Anayasa çalışmaları, Uzlaşma Komisyonu Başkanı Cemil Çiçek’in “Bu komisyonun, sıfırdan bir anayasa yapamayacağı kanaatindeyim” çıkışıyla durdu.
Bakmayın her şeye burnunu sokmaya bayılan Başbakan’ın bu konuda hiç olmadığı kadar soğukkanlı ve sessiz durduğuna. Normal şartlarda çoktan meydan meydan dolaşıp “Anayasa’yı değiştirmeyenler darbecidir” diye bağırması gerekiyordu ama bu defa kim bilir hangi nedenle üzerinde durma gereği duymadı bu konunun.
Törenlerle açılan demokratikleşme paketini yeterli bulmayanları diline dolayan Başbakan’ın Anayasa çalışmalarının durma noktasına gelmiş olmasından hiç rahatsız olmaması ya da her önüne geleni darbeci ilan etmesine rağmen ülkesini hala 12 Eylül darbesinin ürünü olan bir Anayasa ile yönetmekten gocunmaması neyle açıklanabilir?
Barış süreci ve yeni Anayasa süreci benzer zamanlarda başladı ve benzer bir şekilde ilerliyor. Anayasa’yı bekleyen sonu gördükçe süreçle ilgili soru işaretlerinin artmasından endişe etmek kötümser bir tahmin mi olur?
Eşitlikten, kardeşlikten ve barıştan bahsetmeye bayılan Başbakan’ın bu “hayalleri” söz verdiği halde devletin “DNA”sına bir türlü işleyememesinin faturasını yine sadece bu ülkenin insanları mı ödeyecek yoksa Başbakan da hesaba ortak olacak mı?
Eminim Kuzu’nun bu sorulara da ilginç cevapları vardır.
Numaram aynı.
On iki yıllık iktidarlarında neden şu darbe anayasasını bir türlü değiştirmediklerini anlatmak isterse, aynı şaşkın mırıltıları çıkararak kendisini dinlemeye hazırım.
O anlatsın, ben de iki yıl sonra bu yazıyı bir daha yayınlayayım.
Ahmet Kaya, Fatih Altaylı ve Başbakan
Bir sonraki yazıya daha çok var. O nedenle bazı konulara tadı kaçmadan değinmekte de yarar var.
Başbakan’ın Ahmet Kaya suistimaliyle başlayan “linç gecesi” tartışması, olayın kahramanlarının da doğası gereği deyim yerindeyse “yapış yapış” devam ediyor.
Başbakan Kaya’yı kurnaz siyasetine alet etme, o utanılacak gecede orada bulunanlar ise kendilerini aklamanın peşinde.
Elbette söylenecek çok şey, hatırlatılacak çok detay var o geceyle ilgili.
Fakat bu “tartışma” başladığından beri, “Ulan hepiniz oradaydınız” diyerek Ahmet Kaya’nın ölümünden bile kendine oy toplama peşinde olan Başbakan’a, “Parayı veren Ahmet’i alır” diye bir yazı yazan Fatih Altaylı ile uzun zamandır devam ettirdiği “stratejik ortaklığı” hatırlatmak istiyorum.
Ahmet Kaya’yı bu kadar “seven ve önemseyen” birinin Ahmet Kaya’yı yazılarıyla linç etmeye çabalayan şaibeli insanlarla olan ilişkisini anlamakta zorlanıyorum.
Belki de hiç anlamaya çalışmamak en iyisi.
Bazı konuları anlamaya çalışmak bile insanı kirletebilir çünkü.
John Lennon: Bir başkadır benim memleketim
Gelelim “memleketim” şarkısından “imagine” çıkarmaya çalışanlara.
Öncelikle kardeşlik şarkısı diye kabul ettirmeye çalıştığınız “memleketim” şarkısı faşistliğin marşıdır.
Kendisini bu ülkenin sahibi sanan aklı karışmışlar ne zaman ülkeye sahip çıkılması gerektiğine kanaat getirse “Bir başkadır benim memleketim” diye inlemeler başlar.
“Türkiye Türklerindir” demenin başka bir yoludur o şarkı.
Ve o akşam birkaç kişinin dışında orada bulunan herkes bu şarkıya boğazları yırtılırcasına eşlik etmiştir.
Şimdilerde ne derseniz deyin, ne kadar çırpınırsanız çırpının o geceyi ve insanları ölüme sürgün eden “memleket” aşkınızı asla unutturamayacaksınız.
İdris Bal’ın başına gelenler
Tam yazı bitti derken beni de yakından ilgilendiren bir gelişme yaşandı ve AKP Kütahya Milletvekili İdris Bal ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi.
“Ben demiştim” denilmesini sevmem ama bu haberden sonra fark ettim ki bu cümleyi başkası söyleyince rahatsız oluyormuşum.
O yüzden göğsümü gere gere “ben demiştim” demenin tam sırası. Üstelik kanıtıyla beraber.
Buyurun… Tarih 14.08.2013: “Başkanlığını AKP Kütahya milletvekili Prof. Dr. İdris Bal’ın yaptığı Avrasya Global Araştırmalar Merkezi’nin hazırladığı ‘Taksim Olayları Analizi’ başlıklı raporla ilgili haberleri gördüğümde ilk aklıma gelen şey, “Büyük geçmiş olsun İdris Bal” demek oldu.
İzin verirse Bal’a yaptığı hatayı söyleyeyim.
Dürüst davrandı.
Dürüst olmanın AKP’li siyasetçilere ve AKP’li medyaya yasak olduğunu unuttu.
Büyük paralar kazanan AKP medyasının neden bunca yalan söyleyip, bunca komplo teorisi uydurduğunu, çuvallayan her teoriden sonra neden hiç utanmadan yenisini piyasaya sürdüklerini sorgulamadı.
Sadece AKP’li siyasetçilerle AKP’li medyanın görebildiği o gizli mürekkeple yazılmış ‘yalan söyle canımı ye’ kuralını gözden kaçırdı.
Şimdi ona ne söyleyeceklerini tahmin edebiliyorum:
‘Madem dürüst davranacaktın niye bizim partiye geldin?’”
Aslında bu zamana kadar iyi dayandı Bal. Önceleri görmezden geldiler, sonra medyaya talimatlar vererek susturmaya çalıştılar. Sonunda başa çıkamayacaklarını anlayınca da işi partiden ihraca kadar götürdüler.
Ne diyelim, üç ay önce söylediğimizi tekrarlayalım: “Büyük geçmiş olsun İdris Bal.”
AKP’de dürüst olmaya çalışmanın bedeli bu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları


































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014