M.Şükrü HANİOĞLU
Türkiye'nin mevcut Suriye krizine yönelik siyasetine katılmamak, bu alanda farklı yaklaşımlar önermek mümkündür. Ama bunlar "Ortadoğu'ya bulaşmayalım" benzeri Oryantalist yargılar sığlığında olmamalıdır
Reyhanlı'da çok sayıda vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan saldırılar sonrasında Türk Oryantalizmi'nin sözcüleri "Türkiye'nin Ortadoğu'nun dışında kalması"nın gerekliliğine işaret eden söylemi yeniden gündeme getirdiler. Bu söyleme göre "yüzünü Batı'ya çevirmesi gereken" Türkiye, "Ortadoğu bataklığı"ndan uzak durmalıdır. Söz konusu söylem bunun "Cumhuriyet'in kurucu felsefesinin" gereği olduğunu da savunmaktadır.
Önemli olan bu söylemin, dış siyaset yapımı ya da bir ülke ile olan ilişki biçimini eleştirmenin ötesinde ırkçılığın sınırlarında bir yaklaşımı yansıtmasıdır. Bu söylem dile getirilirken Ortadoğu için "bataklık" metaforunun, bu coğrafyada yaşayanların nitelikleri olarak ise "kalleş," "pusucu," "entrikacı" benzeri sıfatların kullanılması bunu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Faili meçhul cinayetlere kurban giden binlerce kişinin cesetlerinin dahi bulunamadığı, gazetecilerin arabalarıyla havaya uçurulduğu, entelektüellerin bombalı paketlerle katledildiği, sağ-sol çatışmasında beş bin, düşük yoğunluklu iç savaşta kırk bin vatandaşın öldüğü bir ülkede "pusu kurma," "kalleşlik," "entrika" gibi "hiç bilmediğimiz ve Batılı kültür ve değerlerimize tamamen yabancı" niteliklerin anlamsız şekilde"bulaştığımız" Ortadoğu'dan gelebileceğinin savunulabilmesi, Türk Oryantalizminin yarattığı "Doğu" algısının ne denli içselleştirilebildiğini göstermektedir.
Beyaz Türk "Doğu"su
Osmanlı Batılılaşması geleneksel değerleri korumaya çalışan topluluklar ile yerleşik olmayan kültürlere yönelik önyargıların şiddetlenmesi neticesini doğurmuş; ancak bu belirli bir coğrafya, etnik köken ya da din ile ilişkilendirilen bir "Doğu" algısı yaratmamıştı. Örneğin, değişik bölgelerdeki Urban, Cebel-i Lübnan'daki Dürzîler, Arnavut Malisörler, Kürt ve Türkmen aşiretlerinin mensupları "vahşi" sıfatı kullanılarak aşağılanabiliniyordu. Ama bu Araplar, Arnavutlar, Kürtler ve Türklere yönelik bir Oryantalist yaklaşım doğurmuyor ve onların yaşadığı yerlerin "Doğu" olarak kavramsallaştırılmasına neden olmuyordu.
Cumhuriyet Batılılaşmasının bu alanda ciddî bir farklılık yarattığı şüphesizdir. Türk Tarih Tezi ile proto Türklerin Batı uygarlığının kurucusu olduğunun savunulması, Türkler dışındaki tüm "Doğu"ya Oryantalist bir gözle bakılması neticesini doğurmuştur.
Bunun neticesinde bilhassa Sağ Kemalizm, "miskin, cahil, âtıl, dil ve kültürleri ilkel, her türlü yeniliğe kapalı, hurâfat ve israiliyâta bağımlı" bir "Doğu"yu kendi antitezi olarak kavramsallaştırmıştır.
Bu açıdan bakıldığında Avrupa merkezli bir kavramsallaştırma olup, fazla anlam taşımayan "Ortadoğu," Türk Oryantalizmi için âdeta biçilmiş bir kaftan olmuştur. Bu kavramın tek sorunu Batı'nın Türkiye'yi de Ortadoğu'nun ayrılmaz bir parçası olarak görmesiydi. Türk Oryantalizmi bu sorunu Türklerin aslında yaşadıkları coğrafyaya ait olmadıklarını savunarak çözüyordu.
Bu çerçevede Türk Ocakları Mesâî Programı'nda (1926) da vurgulandığı gibi "Türk milletinin, Garb'ın Şark'daki mümessili" olduğu savunularak, "Şark'da Garb medeniyetini muzaffer kılan" Türk milletinin bu nedenle kültürel olarak ait olmadığı bir coğrafyayla özdeşleştirilmemesi talep olunuyordu. Onun kendisini çevreleyen "Doğu" ile kültürel ilişkisi yoktu. O Doğu'yu medenileştirme çabaları ise uygarlığı reddeden "Doğuluların" bâtıl inançlara bağlılığı sürdürmeyi tercih etmeleri nedeniyle başarısız olmuştu.
Coğrafyamızla ilişkimiz
Ancak savunulan "kültürel farklılık" tezine karşılık Cumhuriyet sonrasında "Ortadoğu" ile diğer alanlarda da herhangi bir ilişkimiz olmadığı, günümüzde yaşanan sorunların "Yeni Osmanlılık sevdası" nedeniyle bölgeye yeniden yönelmemizden kaynaklandığı iddiası doğru değildir.
Türk dış siyaset yapımının ideolojik değil pragmatik karakter taşıması Oryantalist gözlüklerle inşa edilen "Doğu"ya yönelik bir "yok sayma" yaklaşımının benimsenmesini önlüyordu. İddia edilenin tersine Türk dış siyasetinin "Ortadoğu'ya bulaşmama" benzeri bir yaklaşımı da olmamıştır. Türk dış siyaset yapımının uzun süre bağlı kaldığı düstûr "Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklarda taraf haline gelmekten kaçınma" idi. Bunun ise bir "bulaşmama" tavrını değil, bir"denge siyaseti"ni yansıttığı şüphesizdir.
Bu nedenle Türk Oryantalizmi "Ortadoğu"yu kendi "Doğu"su olarak kavramsallaştırırken, Türk diplomasisi İstiklâl Harbi yıllarından itibaren bu bölgeyi dış siyaset yapımının önemli hedeflerinden birisi olarak görmüştür.
Türkiye en büyük sınır anlaşmazlıklarını bu bölgede yaşamış, bölgedeki Avrupa kontrolü Musul krizinde aleyhine karar alınmasına neden olurken Hatay sorununun çözümünde ona fazlasıyla yarar sağlamıştır. 1926 Türk-Irak ve Türk-İran, 1928 Türk-Afgan anlaşmaları sonrasında 1937'de Türkiye, Afganistan, Irak ve İran tarafından Sâdâbad Paktı'nın hayata geçirilmesi ise Türkiye'nin "aman bulaşmayalım, bu ilkel Doğulular ne yaparlarsa yapsınlar" yaklaşımını benimsemediğini ortaya koyar.
Başka bir ifade ile Türk Oryantalizmi'nin yarattığı "Doğu"yu yansıtan "Ortadoğu" ile Türk dış siyaset yapımının"Ortadoğu"su farklı iki kavramsallaştırma olmuşlardır. Türk Oryantalizmi "Doğu"su olan Ortadoğu'yu Türkiye'nin antitezi olarak aşağılayabilir. Buna karşın Türk siyasetinin gerçek Ortadoğu'yu, yâni kendi coğrafyasını yok sayabilmesi mümkün değildir.
Ortadoğu'ya "bulaşmamak"
Bu çerçevede Türkiye Yunanistan'dan sonra en sorunlu ilişkisini Suriye ile sürdürmüştür. Hatay krizi ile başlayan sorunlar, soğuk savaş şartlarında bile tırmanmış, 1957'de iki ülke harbin eşiğine gelmiştir. Hafız el-Esed diktatörlüğü süresince de savaşa yol açabilecek büyük krizler ve sınıra asker yığmalar yaşanmıştır.
Dolayısıyla Beşşar el-Esed ile Arap Baharı öncesinde yaşanan kısa süreli balayının Türk-Suriye ilişkileri açısından olağandışı bir dönem olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Savunulanın tersine, Cumhuriyet'in kurucu felsefesi gereği ilişki kurmadığımız ve bu nedenle sorun yaşamadığımız bir komşumuzla savaş eşiğine gelinmiş değildir.
Türkiye'nin mevcut Suriye krizine yönelik siyasetine katılmamak ve onu eleştirmek mümkündür. Bu alanda farklı dış siyaset seçeneklerinin tartışılması ve önerilmesi de anlamlı olabilir. Ama bunların "Ortadoğu'ya bulaşmayalım"türünden ırkçı tonu baskın Oryantalist bir söylem çerçevesinde yapılması herhangi bir çözüm reçetesi sunmaz.
Oryantalist bir ifade olan "Ortadoğu" kavramsallaştırmasını ciddiye alırsak Türkiye'nin Ortadoğu'ya "bulaşmaması"mümkün olamaz. Çünkü Türkiye Ortadoğu'dadır. Onu ciddiye almazsak, sorun Türkiye'nin coğrafyasını reddetmesi talebine dönüşür ki, bunun tartışılması bile anlamsızdır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Unuttuğumuz savaş
19.11.2018 - İstiklâl Marşı’nı okuyarak ırkçılık mı yapıyoruz?
12.11.2018 - Otoriter ritüel ve söylemleri eleştirmek “Türklük” karşıtlığı mıdır?
5.01.2018 - “Temsilî demokrasi” krizinde Türkiye
29.10.2018 - “Millî irade-vesayet” kısır döngüsünü kırmak
22.10.2018 - Avrupa’da ne yükseliyor?
15.10.2018 - Ortadoğu Balkanlaşırken Ortadoğulu da Balkanlılaşıyor mu?
- “Sosyal medya”nın demokratikleştirici etkisi: Gerçekleşmeyen hayal
- “Liberal” düşmanlığının hedefi “liberalizm” mi?
24.09.2018 - Eğitimde reform “hukuk sorunumuz”u çözebilir mi?
16.09.2018
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Hrac Madooglu
AK Partiyi elestirmekten kacinmak icin yazilmis bir yazi gibi geldi bana. insallah yaniliyorumdur. Erdoganin her gun yaptigi ters isleri savunmak yorucu, yipratici bir is olsa gerek. Elestirilecek cok seyleri var, Erdoganin da AK Partinin de. Arasira elestiriyorsunuz ama cogunlukla ya susmayi, ya da bu yazinidaki gibi konuyla ilgisiz seyler yazmayi tercih ediyorsunuz. Kurtarin kendinizi bu cukurdan. Gunun birinde sizi de pisman eder bu hukumet. ABDdeki zencilerin durumu da 50 sene oncesine gore daha iyi ama icinde yasadigimiz domem icin hic de yeterli degil. Zencilerin %80i hala yoksulluk sinirinin altinda yasiyor o ulkede. Olum mahkumlarinin %84u zenci. Yetiskin zenci nufusunun %40inin en az bir sabikasi var. Zencilerin yogun olarak yasadigi yerlerde devlet okullarinin hali icler acisi. Zencilerde issizlik orani beyazlardan 5 kat yuksek...Liste uzayip gidiyor. NFL ve NBAdeki oyuncularin cogunun veya ABDnin Cumhurbaskaninin zenci olmasi bu gercegi degistirmiyor. Zenci nufusunun cok kucuk oraninin zengin veya basarili olmasi sizi aldatmasin.