M.Şükrü HANİOĞLU
Türkiye mega söylemler çerçevesinde toplumu dönüştürme gayretlerinin "siyaset" olarak kavramsallaştırıldığı bir toplumdur. "Nesil yetiştirme," bu çerçevede toplumsal mühendislik amaçlı "siyaset"in değişmeyen temel hedeflerinden birisi olmuştur. Bunun doğal neticesi olarak da toplumumuzda "eğitim;" bilgilendirme, değerlendirme ve analiz yeteneği geliştirme yerine bir "sosyalleştirme" ve "biçimlendirme/ yoğurma" faaliyeti olarak görülmektedir. Tek yönlü, sunduğu bilgi "tartışılmaz" ve okuyanları dönüştürmeyi hedefleyen ders kitapları da bu faaliyetin temel araçlarıdır.
"Tarih" eğitimi
Söz konusu araçların en önemlileri ise "tarih" ders kitaplarıdır. 1931'de yayımlanan dört ciltlik "tarih" serisinden beri geçmişte ne olduğunu "tek yönlü" biçimde aktaran ders kitaplarının içeriği en önemli tartışma konularımızdan birisidir.
1931'de hazırlanan tarih "müfredat"ının dünyanın oluşum ve gelişimini anlatan bölümleri organizasyon ve içerik olarak H. G. Wells'in The Outline of History kitabının kaynak gösterilmeden yapılan derlemesi niteliğindeydi. Tarih I, hayatın oluşumu ve insanın gelişimini Wells'in, popüler Darwinizmin önde gelen isimlerinden Ernest Haeckel'den aldığı rekapitülasyon tezine dayandırıyordu.
Tarih I, Wells'in, Haeckel'in talebelerinden birisi ve daha sonra da özel sekreteri olan Heinrich Schmidt'den ilham alarak yaptığı kronolojik tabloyu da Türk Tarih Tezi ile harmanlıyordu. Bu çerçevede inşa olunan "tarih" ise "kosmosun oluşumu"ndan başlayan ve "medeniyet kurucusu proto Türkler"in Orta Asya'da ortaya çıkışı ve bilgilerini değişik kıtalardaki toplumlara aktarması ile devam eden bir anlatımı benimsiyordu.
"Tarih" anlatımının diğer temel vurgusu 1919 sonrasındaki gelişmeler üzerine yoğunlaşıyor, Tarih IV, İstiklâl Harbi ile yeni ulus-devletin kuruluş ve gelişimini 1925-1926 tasfiyeleri sonrasında şekillenen iktidar ilişkileri, güçlü lider kültü ve resmî ideoloji etrafında açıklıyordu.
On yıl süre ile okutulan bu "tarih" resmî ideolojinin tarihe yaklaşımını da ortaya koyuyordu. Buna göre tarih bir "gerçeklik arkeolojisi" ve "pozitif bilimler" benzeri "tekil, tartışılmaz doğrular"ı ortaya koyan bir araştırma alanı olarak görülüyordu. Bu çerçevede inşa olunan tarih ise "lider"ler başta olmak üzere "kişilikler" üzerinden açıklanıyordu. Bunun neticesinde "yeni nesil" sadece binlerce yıllık bir süreçle eklemleştirilmiyor, yakın geçmişi de resmî ideolojinin temel tezleri etrafında değerlendiriyordu.
Söz konusu yaklaşımın bir diğer özelliği "kozmosun oluşumu," "insanların evrimi" benzeri dönemler sonrasında "tarih"in bütünüyle "kendi merkezli" bir anlatım çerçevesinde değerlendirilmesiydi. Bu dönemde dünyada neler olduğu, küresel gelişme ve değişimlerin ne gibi neticeler doğurduğu benzeri alanlarda son derece sınırlı ve "dolgu malzemesi" niteliğinde bilgi verilirken, "tarihimiz" bunlardan "soyut" olarak ve kişiler üzerinden inşa ediliyor, yakın geçmiş ise tümüyle kurucu lider kültü ile onun yakın arkadaşlarının katkıları çerçevesinde değerlendiriliyordu.
Seksen altı yıl sonra "tarih eğitimi"nde ciddî bir yaklaşım değişikliği yaşadığımızı söyleyebilmek zordur. Resmî ideolojinin değişimi "tarih"in, kosmosun nasıl oluştuğu, yaşam biçimlerinin nasıl evrildiği, dinlerin hangi toplumsal ihtiyaçlardan kaynaklandığı benzeri konuları "müfredat" dışı bırakmasına neden olmuş, ama bunun dışında anlatımın karakteri değişmemiştir.
Bu anlatım küresel gelişmelere kaba atıflarda bulunmakla yetinerek "tarih"i dünyadan kopuk, "kendi merkezli" biçimde ve "lider ve kişilikler" üzerinden açıklamakta, bunun neticesinde ise "özgün" ve "benzersiz" bir geçmiş inşa edilmektedir.
Ne yapmalı?
Dolayısıyla yeni taslaklar etrafında sürdürülen "Atatürk'ün çocukluğu" ile "İsmet İnönü'nün Lausanne barış görüşmelerinde savunduğu tezlerin" hangi genişlikte ele alınmasının gerekli olduğu tartışması "tarih"e yaklaşım açısından herhangi bir değişiklik getirmekten uzaktır.
"Tarih"i liderlerin "yaptıkları" bir faaliyete indirgeyen bu yaklaşım değişmedikçe Atatürk ve İnönü'ye yapılan atıfların azaltılarak yerlerine diğer kişiliklere, örneğin Kâzım Karabekir'e ait bilgilerin konulması farklılık yaratmayacaktır. Yakın tarihini "tarihselleştiremeyen" bir toplum için bu alanda yaklaşım değişimi gerçekleştirmenin zorluğu ortadadır. Ancak bunun alternatifi "yakın tarihin anlatılmaması" değildir.
Gerekli olan "müfredat kapsama alanı değişikliği" değil, "yaklaşım" farklılaşmasıdır. Türkiye'nin her şeyden önce düşünmeyen, analiz yapmayan ve ezberlediği "tartışılmaz doğrular"ı aktaran bireyler yetiştirmeye yönelik "ders kitabı" geleneğini sorgulaması gereklidir.
Üniversite düzeyinde dahi sürdürülerek öğrencilerin entelektüel gelişimini ciddî biçimde körelten "ders kitapları" yerine farklı görüşler içeren çalışmalardan yapılacak derleme ve okuma parçalarının kullanımı şüphesiz kapsamlı bir değişimi beraberinde getirecektir. Bu, tarihe yönelik farklı yaklaşım ve değerlendirmelerin de görülmesini, öğrencilerin bunlardan birisini "ezberlemek" yerine bunları karşılaştırmasını mümkün kılacaktır.
Bu yapılırken tarihin mümkün olduğu kadar geniş bağlamlarda ele alınması, kendi merkezli yaklaşımdan uzaklaşılması gerekmektedir. Yukarıdaki örneklerden yola çıkacak olursak, gerekli olan Atatürk'ün çocukluğunun değil onu doğuran entelektüel ve toplumsal ortamın değerlendirilmesidir. Buradan hareketle de onun nasıl "tarih yaptığı" yerine on dokuzuncu asır sonu dünya ve Osmanlı gerçekliğinin onu ve düşüncelerini nasıl şekillendirdiği ele alınmalıdır.
Benzer şekilde Lausanne Antlaşması'nı doğuran gelişmeler de Türk heyetine başkanlık eden İsmet İnönü üzerinden değil, I. Dünya Savaşı sonrası düzen, dünya dengesi, oluşturulan yeni Ortadoğu ve petrol paylaşımı benzeri küresel gelişmeler etrafında ele alınmalıdır. Bu yapılmadıkça "İnönü, Lausanne'da modern Türkiye'yi doğuran büyük bir zafer kazandı" ya da "İnönü, Lausanne'da günümüzde bile bedel ödememize neden olan yanlışlar yaptı" yargılarından birisinin "ders kitabı"nda yer alması herhangi bir farklılık yaratmayacaktır.
Tarihin oluştuğu bağlam içinde, farklı görüşleri kapsayacak, "çoğulcu" biçimde, yerellikten dünyayı açıklamak yerine küresel gelişmelerden hareketle yereli değerlendiren yöntemle ve kişiler değil toplumsal dönüşümler üzeriden inşa edilmesi "yeni nesil"in "yoğrulması"na katkıda bulunmaz. Ancak bunun daha fazla düşünen, analiz yapan ve "çoğulculuk"a saygı duyan "birey"ler yaratma alanında önemli farklılık yaratacağı şüphesizdir.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018