Murat BELGE
"Arena" kelimesi dünyaya Roma medeniyetinden miras kalmış bir kelime. Aslında "harena"dan geliyor ve bu kelimenin anlamı "kum." "Arena"nın özellikle akla getirdiği şeylerde bu "kum" kavramının ilgisini kurmak zor; ama biraz düşününce, arenada yapılacak işlerin amfiteatrın ortasındaki kum dökülmüş bölgede yapıldığını akıl edebiliriz. Evet, kelimenin etimolojisi ortalık yerdeki kumlu alana dayanıyor.
Ama bugün kazandığı çağrışım ve anlamlarla "arena" kelimesi bu ilk anlamdan iyice uzaklaşmış. Romalılar "amfiteatr" denen yapı tipini Yunan medeniyetinden, Yunan sitesinden öğrendiler ama onların tiyatro merakını sürdürmediler. Askerî başlangıcı olan Roma bu yapı tipini de askerî içerikli sayılacak türden eğlence biçimlerine ayırdı. Roma arenalarının sunduğu başlıca eğlence "gladyatör dövüşü" idi. "Glad" ya da "clad" çeşitli Hint-Avrupa dillerinde "kılıç" anlamı taşır. Biri kılıç ve kalkan, öbürü de üçlü bir kargı ve bir ağla silâhlı (ağı rakibini sarıp hareketsizleştirmek için kullanılıyordu) iki kişi "arena"ya çıkıp savaşıyordu. Bilindiği gibi, biri öbürünü etkisiz hale getirince dönüp locasındaki imparatora bakıyor ve onun vereceği işarete göre öldürüyor ya da serbest bırakıyordu.
Arenaya silâhlı bir adamla bir vahşi hayvanın çıkarılması biçimini alan bir "oyun" da vardı. Bu, belki de İspanya'daki boğa güreşinin atasıydı.
Tabii, yaygın hikâye, Hıristiyanların arenada aç aslanlara yedirilmesidir. Bu sıradan bir olgu olarak kabul edilir ama aslında pek doğru bir bilgi değildir. Tersine gidip "böyle bir şey olmadı" demek de çok doğru olmayabilir; ama böyle bir gelenek kurulmadı. Böyle bir olay varsa da ikiyi üçü geçmez. Neron birçok Hıristiyanı Roma yangınına yol açtıkları için öldürttü (aslanlara yedirmeden). O sırada Colesseum henüz yapılmamıştı.
Hıristiyanlıkla ilgisi olmadan bazı suçluların vahşi hayvanların önüne atılması (bunlar "etyemez" yaban domuzu da olabilir) şeklini alan bir "idam yöntemi" vardı. Yöntem bazı Hıristiyanlara da uygulanmış olabilir. Ama bunu yaygın bir ceza olarak anlatanlar, Konstantin dinleri serbest bıraktıktan sonra yazan Hıristiyanlar olmuştur.
Her halükârda, "arena"nın vahşi hayvanla bir ilgisi yoktur. Kelime kendisi "kum"dan gelmiş, ama daha sonra "zorlu bir fiziksel mücadele"nin geçtiği yer anlamına gelmeye başlamıştır. Bugünün dünyasında pek çok yerde "spor"la ilgili yerler, tesisler için kullanılmasının nedeni de budur.
Bu arada, "stadyum" kelimesi de, zaten ses yapısından anlaşıldığı gibi "öz Türkçe" bir kelime falan değildir. Aslı Yunanca'dır ve bir uzunluk ölçüsünü anlatır ("stad"). Yunanca "-ion" ve bunun Latince'si "-ium" yer anlatır; Arapça'da "-iye" gibi. Yani, örneğin "Selimiye", "Selim yeri"; "Byzantium" ya da "Byzantion", "Bizans'ın yeri" gibi. Onun için, "dilsel arılık" bakımından "arena" yerine "stadium" demenin (ya da tersinin) bir anlamı yoktur.
"Kafeterya", İspanyolca'dan türeme bir kelimedir. Ama İspanya İspanyolcası değil, Latin Amerika İspanyolcası. Bir tür "lokanta"yı anlatır: Garson çalışmayan, müşterilerin bir tezgâhtan yemek istedikleri, yemekleri kendilerinin alıp muhtemelen tepsilere koyarak masalara götürdüğü bir lokanta tipi. İlk çıktığı yer Meksika olabilir. Hemen Amerikan İngilizce'sine geçmiştir. Ne olduğu bilinmeyen "-teria"nın "kendi kendine" anlamına geldiği düşünülmüş, dolayısıyla çeşitli "-teria"lı kelimeler türetilmiştir (bookateria dahil). Oysa bu Fransızca "ci" anlamına gelen "tiére"den alınmıştır ("cafetiére", yani "kahveci").
"Club" İngilizce'de "sopa", "asa" gibi anlamlar taşır ve bugün "kulüp" dediğimiz anlamı nasıl edinmiştir, bilinmez. Ama 1700'lerin ikinci yarısında bu anlamı kazanmıştır. Belirli bir amaçla bir araya gelmiş insanların kurduğu ve yalnız onlara ve onların uygun bulduğu kimselere hizmet veren bir yer demektir. Bu hizmet, en çok yeme-içme biçiminde görülür. Bir buluşma, görüşme yeri, yani bir "lokal" olabilir. Geçici olarak bir "otel" hizmeti verebilir vb. Üyelik denen ilişki biçimini getirir. Tabii bunların uzantısı olarak "spor kulübü" de olabilir.
Fransızca'da café (başka Avrupa dillerinde de var). İngilizce'de "coffee-house", örneği Çekçe'de "kavarna", Arapça "kahve"den tüketilmiş, kahvenin içildiği mekânları anlatan kelimelerdir. Kahvenin Avrupa'ya gelişinin zamanı ve biçimi kesinleşmemiştir. Bir söylenti, ikinci Viyana kuşatmasının bir Osmanlı hezimetiyle sonuçlanmasından sonra terk edilen karargâhta bulunan kahve çuvallarının, bu işi bilen birinin verdiği talimat doğrultusunda Viyana'da içilmesiyle başlamıştır. Bir başka söylenti Paris'te Procope adında bir İtalyan'ın açtığı ilk kahveyi anlatır.
Avrupa'nın bir "şerbet" geleneği yoktu ve alkolsüz içki pek bilinmiyordu. Onun için kahve çabuk popülerleşti ve 18. yüzyılda kahvehaneler hızla yayıldı.
Burada da kahvehanelerin bir varkalma mücadelesi olmuştur. İlk örnekleri Kanunî zamanında görüldüğü, ilk yasakların da o sıralarda başladığı söylenir. Dördüncü Murad'dan sonra yasaklama eylemi tavsamıştır.
"Kıraathane" daha sonra kullanılan bir terim olsa gerektir. Matbaa öncesi çağlarda "kıraat" edilecek malzeme bulunduran kahvehane türünden bir kurum düşünemiyorum. 18. yüzyılda Avrupa'da olduğu gibi, insanlar gazete ve kitap okumak için de kahvelere gitmeye başlayınca bu kavram ya da terim ortaya çıkmış olmalı.
Yani saydığım bu kurumlar farklı zamanlarda ve farklı koşullarda doğmuş ve yaşamış farklı işlevleri yerine getirmiş-hâlen de getirmekte. Yani haftanın dergilerini okumak için kafeteryaya ya da imambayıldı yemek için kıraathaneye gidilmiyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025