Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Yılmaz Güney’in bir filminde senaryo gereği rehin alınan zengin bir aileye, Yılmaz, bir adet ekmeğin ve bir kilo zeytinin fiyatı nedir diye bazı sorular soruyor ve bu sorulara verilen cevapların doğruluğuna veya yanlışlığına göre para cezası kesiyordu.
Fakat senaryo bu ya, soruların neredeyse tamamı, bir burjuva ailenin ilgileneceği ve cevaplayabileceği türden sorular olmaktan uzaktı; nereden bakarsanız bakın burjuva hayat standartları olan bir aileye sorulup ta cevap alınabilecek sorular değildi ve bu manada şikeli sorulardı.
Peki, böyle bir sahneye neden gerek duymuştu Yılmaz Güney?
Güney galiba burjuvaların, ne ekmeğin, ne zeytinin fiyatını dahi bilmeden ülke gerçeklerinden bihaber yaşayıp gittiklerini, seyirciye göstermeyi amaçlıyordu. Böylece sanat yoluyla hem insanları güldürmek, hem de o günün Türkiye’sinde yaşanan sınıf perspektifli siyasi mücadeleye, sanat yoluyla katkı sunmak istiyordu.
Karı-koca iki burjuvaya sorulan sorulardan biri, Midyat İlçesi’nin nerede olduğuyla ilgiliydi ki, maalesef rehin alınanlar bu sorunun cevabını da bilmediler. Midyat kelimesini hayatlarında ilk kez duymuşlardı. (Böylece, burjuvaların memleketi tanımadıklarını da anlamış oluyoruz!)
Değerli okurlar, içinizden sadede gel dediğinizi duyar gibi oluyorum, uzun bir giriş oldu, ama sebepsiz ve faydasız değil kesinlikle.
Çünkü, yazıya ben de Midyat gibi Güneydoğu’da yer alan bir ilçeyle, Siverek’le başlayacaktım.
Ama bazı okurlar Siverek’i ilk kez duyuyor olabilirler ve bu Siverek de neyin nesi diye merak ederler diye Midyat’a dair bu hoş anekdotu yazayım istedim.
Biliyorsunuz artık Midyat’ı tanımayan kalmadı sayılır. Dizi filmlerin çoğuna ev sahipliği yapıyor. Süryanilerin canlarını zor bela kurtarıp terk ettikleri, haraç mezat satılan Süryani evlerinde çekiliyor en iyi diziler.
Gelelim Siverek’e.
Siverek, her ne kadar bazı Sivereklilerin hoşuna gitmese de, Urfa’nın bir ilçesi. Diyarbakır’a çok yakın.Mehmet Uzun, Yılmaz Güney gibi sanatçı-yazarlarla, Necmettin Büyükkaya gibi Kürt hareketinin önde gelen isimleri Sivereklidir. (Necmettin, 24 Ocak 1984’te Diyarbakır Cezaevinde öldürüldü.)
Susurluk kazasından sağ kurtulan Sedat Bucak da bu ilçeden ve Bucak Aşireti’nin lideridir.
PKK, Bucaklara 12 Eylül’den önce savaş açtı ve Siverek o tarihten sonra ikiye bölündü.
Şimdi asıl konuya girelim.
Bir Siverekliye sokakta yürürken, arkadan yaklaşan bir kamyon çarpmış.
Siverekli devrildiği yerden şöyle bir doğrulmaya çalışmış, gözlerini kamyon şoförüne dikmiş ve şöyle demiş:
–Zarar ziyanın var mı abi?
Hadi gerilere gitmeyelim, kafalar karışmasın, devletin istihbarat örgütlerinin kullandığı canavar kamyonlar, kırk yıldır halkın arasına dalıp çıkıyor..
Taksim 1 Mayıs katliamı, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas katliamları bu plakasız ve şoförü belli olmayan kamyonların halkın arasına sürülmesiyle gerçekleşti.
Askerî darbelerden ve muhtıralardan önce, bu kamyonlardan bol bol kullanıldı.
Diyarbakır cezaevine dalıp çıktı bu kamyonlar.
Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta Alevilerin arasına daldı..
12 Eylülün yolunu açtı.
Sonrasında Kürt savaşını başlattı..
İnsanlar sokak ortasında infaz edildi, evlerinden alınıp kaçırılanlar bir daha geri dönemediler.
Ama her nedense yerlere devrilen, yıkıldığı yerden bir daha kalkıp belini doğrultamayan, katliamlarla telef olan, devletin istihbarat örgütlerinin kullandığı kamyonların altında ezilen, evlatlarını kirli bir oyuna kurban veren halkın zarar-ziyanını sormak kimsenin aklına gelmedi.
Hep, ölüm kamyonlarını halkın arasına sürenlerin zarar-ziyanını konuştu Türkiye.
Şimdi de aynı şeyi yapıyor medya. Otuz yıldır, bulunduğu noktadan bir adım geri atmıyor. Devletin ve MİT’in uluslararası itibarı, yani prestiji, zarar-ziyanı konuşuluyor.
MİT’e soruşturma krizi üstüne söylenmeyen bir şey kalmadı pek. Krizin başladığı gün yapılan tartışmalarda yok yoktu doğrusu. Sadece Cemaat ve AK Parti hükümeti arasındaki “muazzam çatışma” bazı analizcilerin aklına gelmemişti, ya da gelmesine rağmen bu büyük hakikati gizlemeyi amaçlamışlardı ki, onu da Taraf’tan bir yazar kardeşimiz hatırlattı.
Bu eksiklik de böylece giderilir artık. Böylece, MİT’e başlatılan soruşturma nedeniyle, devletin tam da bu hassas dönemde uğradığı zarar ziyanı artık cemaati de hesaba katarak tartışabiliriz!
Her taşın altından o çıktığına göre, belli olmaz ölüm kamyonlarını kullanan birkaç sürücü de cemaatin içinden çıkar belki!
Bakarsınız bir gün, Diyarbakır cezaevinin iç güvenlik amiri Yüzbaşı Esat’ın veya Yeşil’in cemaat mensubu olduğunu öğreniveririz!
Değil mi ki, biz zarar ziyanın var mı diye, halka değil, bu ülkeye gerçek zararı vermiş o kamyonu kullanan şoförlere soruyoruz hâlâ..
İstihbarat örgütlerinin zararını, prestij kaybını nasılsa telafi edecekler, merak etmeyin. Yasayı değiştirirler, kadroları yenilerler filan.
Bunun bir maliyeti de yoktur.
Ama ya katliam gibi yaşanan dönemlerin maliyeti, o ne olacak?
İstihbarat örgütlerinin kullandığı kamyonların çarptığı insanlar, ve bugün toprağı kazdıkça kemikleri ortaya çıkan insanlar neden kimsenin aklına gelmiyor?
Bu tartışmalarda asıl sorulması gereken buydu oysa.
Ama böyle bir sorunun Türkiye’yi geçmişe götürmesi ve geçmişin hesabının sorulması istenmiyor.
Halkın arasına dalan kamyonları kullananlar bugün de direksiyona oturmak ve asıl şoförler olmak için ölümüne mücadele ediyorlar.
MİT-JİTEM, Emniyet yeni çatışmıyor. Bu çatışma otuz yıldır var. Bu çatışmadan kim zarar gördü?
Zarar ziyanı olan kim?
En çok zarar veren Yeşil gibi “elemanları” bugün dahi savunmaktan kaçınmayan JİTEM’den transfer eden, Mehmet Eymür mü zarar etti?
Bin operasyon yöneten Mehmet Ağar mı?
O operasyonlara onay veren MGK mı?
Yoksa o ölüm ve infaz kararlarını sessizce onaylayan ve gerçeği halkından gizleyen sivil hükümetler mi?
Kürt alanındaki kapışmanın, tatlı rantların cazibesine ve ihtirasına kapılmış ve bu ihtiras uğruna kendi içinde dahi infazlar yapmaktan kaçınmayan MİT-JİTEM ve Emniyet’in istihbaratçıları, bürokratları mı zararlı?
O ölüm kamyonları halkın arasına dalıp çıkarken, bugüne kadar, Kürt ve Türk siyasi hayatının vitrininde her nasılsa kalabilmiş, statülerini korumayı bilmiş kimseler mi zarar etti?
Geçiniz..
İstihbarat örgütlerinin çatışmasından zarar gören halkın kendisidir, ama ne yazık ki, halkın içindeki kurbanların durumu daha da içler acısı..
Kurbanla oynamak böyle bir şey işte..
Onlara olup biten her şey, AKP-Cemaat’in bir oyunu, bir iktidar çatışması olarak gösteriliyor.
İnanıyorlar..
Ölüm kamyonlarının şoförleri, imalatçıları, hatta bağlı oldukları istihbarat örgütleri çok değişti, ama hâlâ gelip kurbanların arasına dalmaya devam ediyorlar.
Kurbanlar da, maalesef kendisine kamyon çarpan Siverekli hemşerimizin sorduğu sorunun bir adım ilerisine gidip, tarihlerine ve uğradıkları felaketlere dair sorularını çoğaltmayı ve hesap sormayı bilmiyorlar.
Sivereklinin sorusuna takılıp kalmış gibiler; ve insana, kendisine çarpan kamyon şoförüne dönüp “Bir zarar-ziyanın var mı abi?” diyen Sivereklinin o naif ama kendine zararlı halini hatırlatıyorlar..
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 2071’ E DOĞRU: TÜRKLER V KÜRTLER..
7.10.2012 - Vur kendini dağlara! Vur kendini Maxmur’a!
3.09.2012 - Kürt aydınının trajedisi (2)
1.09.2012 - Kürt aydınlarının trajedisi (1)
30.08.2012 - Roj baş hevaller!
27.08.2012 - Bu savaş kimin için
25.08.2012 - Zulmedene benzemek ve suskunluk
23.08.2012 - Ruh sağlığım gayet yerinde
20.08.2012 - Ali Fikri Işık
18.08.2012 - Yoksa, Aygün ‘devletin iyi Kürdü’ mü
16.08.2012
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
































































































Ad Soyad Giriniz...
senmalmısın şaka şaka
adna bal
yokkki