Yıldıray OĞUR

“Hedef alarak, sivil altyapıya saldırılar açıkça savaş suçudur. Kış gelirken erkeklerin, kadınların, çocukların suyunun, elektriğinin ve ısınmasının böyle kesilmesi tam bir terör eylemidir. Ve bunu böyle adlandırmamız gerekiyor.”
Bu sözler Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e ait.
Ama yeni değil.
19 Ekim 2022’de Avrupa Parlamentosu’nda Rusya’nın Ukrayna işgali üzerine yaptığı konuşmada söylemişti.
Aynı konuşmada “Ne kadar uzun sürerse sürsün sonuna kadar Ukrayna’nın yanında duracağız” da diyen AB’nin bir numaralı ismi, aynı sözleri geçen hafta Hamas’ın saldırısının ardından gittiği Kudüs’te Netanyahu’nun yanında İsrail için de tekrarladı:
“İsrail’in kendini savunma hakkını da tamamen destekliyoruz. Avrupa bu trajedide İsrail’in yanındadır.”
von der Leyen, kont bir aileden gelen, babası Avrupa Konseyi’nde yöneticilik yapmış süper beyaz elit bir Alman. Hristiyan Demokrat, beş çocuk annesi.
Ama Rusya’nın 3 yıllık işgal sırasında öldürdüğü sivil Ukraynalı sayısına, Gazze’de son bir haftada ulaşılmış olması onun Almanlıktan gelen mahcubiyet duygusuyla AB dış politika şefi Borrell’i bile kızdıran aşırı İsrailciliğini bir utanma duygusuna dönüştürmeyi başaramadı.
En son “Hamasçı içeriklere” karşı internet yasaklarından bahsediyordu.
O “Hamasçı içerikler” Hintli İngiltere İçişleri Bakanı’nın dediği gibi bazen bir Filistin bayrağı bile olabiliyor. Kuran yakmanın ifade hürriyeti olarak kutsandığı kıta Avrupa’sının iki başkenti Paris ve Berlin’de Filistin’e destek eylemi yasaklandı. Hatta ısrar ederseniz polis copu bile yiyebilirsiniz.
Batı demokrasinin İsrail katliamları karşısında bulabildiği çare, uzun süredir içinde debelendikleri iptal kültürünün, wokeisimin pro-İsrailci bir versiyonundan ibaret.
Bu yasaklarla kendilerine benzeyen İsrailli sivillerin ölümü karşısında duydukları büyük dehşet anında zamanı dondurup, Mısırlı komedyen Bassam Yusuf’un yüzlerine vurduğu “ölümleri sıradanlanmış ama öldürdükçe geri dönen Filistinlilerin” beyaz kefenler içinde gömüldükleri toplu mezarlarını, dondurma kamyonlarında saklanan cesetlerini, anne babası az önce ölmüş dirayetli çocukların konuşmalarını, çocuğunun parçalarını poşete koymuş babaları, kilise önüne konmuş onlarca cenazeyi görmüyorlar.
AB’nin bir numaralı isminden sonra Demokrat ABD Başkanı Biden, İngiltere’nin ilk Hintli Başbakanı Sunak İsrail’e koşup desteklerini bildirdi.
Onlar Netanyahu’nun kolları arasında İsraillerle yas tutarken, Filistinlileri yarı hayvan gören Savunma Bakanı’nı teselli ederken, Gazze’deki ölü sayısı İsrail’de ölenlerin toplam sayısının 3 katına çıkmıştı bile.
Üstelik bu rakamlar Hamas ya da İslami Cihad’ın propagandası değil, Birleşmiş Milletler’in rakamları.
BM, dün İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanında son 24 saat içinde 307 Filistinlinin öldüğünü açıkladı.
BM rakamlarına göre İsrail’in Filistin bölgesine savaş ilan etmesinden bu yana ölenlerin sayısı da en az 1.524’ü çocuk ve 1.444’ü kadın olmak üzere 3.785’e ulaştı.
Bu rakamlara dünkü sayılar, mesela Kilise saldırısında ölen 30 kişi dahil değil.
Filistinliler karşı tarafta bir empati hissi uyandırmak için çaresizce kiliseden yıkım görüntülerini, Ortodoks adetleriyle tütsülenen beyaz kefenler içindeki Hristiyan Filistinlilerin cenazelerini gösteriyor.
Ama karşı tarafta Batılı liderler düzeyinde bir kaş bile hareket ettirebilmiş değiller.
İsrail’in Batı’nın meşru ve haklı gördüğü saldırılarında ölen sivil sayısı, İsrail’in bu saldırıları başlatmasına neden olan Hamas saldırısında ölen sivil sayısının en az 5 katına ulaştı.
Mısırlı ünlü komedyen Bassam Yusuf’un İngiliz sağcı, pro-İsrail spiker Piers Morgan’a sorduğu gibi, “bu intikamın alınmış olması için gereken exchange rate kaçtır?”
Kaç İsrailliye karşı kaç Filistinli öldürülürse rövanş alınmış olunacak?
Yusuf, yayında bu “exchange rate”in tablosunu sallıyordu.
Tablo İsrailli insan hakları kuruluşu B’B’Tselem’in son 23 yıllık istatistikleriydi.
Bu istatistiklere göre İsrail ordusu, mevcut saldırıdan önce, 2000 yılından bu yana Gazze’de bin 741’i çocuk ve 572’si kadın olmak üzere 7779 Filistinliyi öldürdü.
Rakamlara göre Hamas’ın son saldırısına kadar bu 23 yılda öldürülen İsrailli sayısı ise 308.
Bütün insanlar biricik ve değerli.
Ama rakamlar arasındaki büyük uçurum iki eşit gücün mücadelesiyle karşı karşıya olmadığımızı gösteriyor.
O yüzden iki eşit güç varmış gibi davranmak, barışseverlik, adalet, hakkaniyet değil tam tersine hakkaniyetsizlik hatta derin bir ahlaksızlık.
Ama ABD ve AB, üstelik ABD’de Demokratlar, AB’de insan hakları, demokrasi sopasıyla dolaşan komiserleri günlerdir bu ahlaksızlığı gözlerimizin önünde yapıyor.
Filistin’de şiddet 7 Ekim’de başlamış, ilk sivilleri Hamas öldürmüş gibi davranıyorlar, Hamas’ı IŞİD’le bir tutuyorlar. Sanki El Fetih olimpiyat köyü basmamış, sivil öldürmemiş gibi iyi ve kötü Filistinli ayrımları yapıyorlar.
BM’nin bile işgal dediği bir işgal, dünyanın en büyük hapishanesi olduğunu herkesin kabul ettiği Gazze, her yıl öldürülen onlarca sivil, sınıra yürüyüş gibi en sivil eylemlerin bile İsrail terörüyle nasıl kan banyosuna döndüğü hiç umurlarında değil.
New York Times ve Financial Times’ın eski tecrübeli savaş muhabiri Chris Hedges, neden Hamas’ın son saldırısının, İsrail’in uzun süreli katliamlarından daha fazla Batılı gözlere acı ve vahşi geldiğini de çok iyi anlatmış:
“İsrail, Gazze’ye saldırısının ardından Hamas savaşçılarına ait bin 500 ceset bulduğunu açıkladı. Bu sayı bin 300 İsrailli kurbandan daha fazla. Ölen Hamas savaşçılarının neredeyse tamamının Gazze toplama kampında doğmuş ve İsrail tarafından kurulan güvenlik bariyerlerini aşana kadar açık hava hapishanesinin dışını hiç görmemiş genç erkekler olduğundan şüpheleniyorum. Hamas savaşçıları, İsrail’in teknolojik ölüm cephaneliğine sahip olsalardı, öldürme eylemlerini daha etkin bir şekilde gerçekleştirebilirlerdi. Ama sahip değiller. Taktikleri, İsrail’in onlarca yıldır kendilerine karşı kullandığı taktiklerin daha kaba saba versiyonları.”
Hedges bu kez olan korkutucu farkı da çok iyi tespit ediyor:
“İsrail, Filistinlilere nefretin, savaşın, ölümün ve yok etmenin ilkel ulumasıyla iletişim kurmayı öğretti. Ama benim en çok korktuğum şey, İsrail’in Gazze’ye saldırısı değil. Asıl korktuğum, İsrail’in soykırıma varan katliamına göz yuman ve kontrol edemeyeceği bir şiddet döngüsünü hızlandıran uluslararası toplumun suç ortaklığı.”
Çünkü bu suç ortaklığının sonucu İsrail-Filistin meselesinin yeni bir episodu olmaktan ibaret kalmayacak.
Batılı liderler, Ortadoğu’nun ortasına Batı’nın büyük suçu yüzünden kurulmuş İsrail’in yüksek hatırı için bölgedeki ve kendi ülkelerindeki milyonlarca Müslümanın gururu kırmaktan, kalbini incitmekten çekinmiyorlar.
Bu tarihi yanlış tercih, sivil cesetler arasındaki seçmecelik Müslüman ve Doğu toplumlarının Batılı olan her şeyden hızla uzaklaşması, demokrasi, insan hakları gibi değerlerin onları kötüleyenlerin dediği gibi göreceli hale gelmesi ve kötü bir doğulu otoriter milliyetçi tepki olan “Batı’nın çifte standartları” sözünün haklı çıkmasına neden olacak.
Batı’nın bu coğrafyada ve Müslüman dünyadaki zaten kötü olan imajı biraz daha yıpranacak. Rusya ve Çin’e alan açılacak.
Biden’la görüşmeyi reddeden Ürdün Kralı, Mısır devlet başkanı bunun ilk işaretleri.
Batı ve Doğu arasındaki kültürel uçurum açılacak. Batı’nın kendi içinde şimdiden başlamış tartışmalar bu uçurumun Batı siyaseti içinde de bir iz bırakacağını gösteriyor.
ABD seçimlerini sonucunu bile belirleyebilecek bir yeni zemin ortaya çıkabilir.
Tabii bu kültürel uçurum Türkiye’yi de etkileyecek.
Batı zaten uzun süredir Türkiye’de bir demokrasi çıpası olmaktan uzaklaşmıştı. Bu saatten sonra AB ve ABD’den gelecek demokrasi tavsiyelerinin önünde artık bir Gazze çifte standardı engeli de var.
Ve toplumun çok büyük bir kesiminin hak vereceği bir savunma olacak bu.
AK Parti, İslamcılar, mültecilerle meselesini, hakkında hiçbir fikirleri olmayan Filistin gibi 75 yıllık bir adaletsizliğe yansıtan bazı laiklerin, laik milliyetçilerin ve bazı liberallerin İsrailciliği ya da Arap karşıtlığı da onları iyice marjinelleştirmekten başka bir işe yaramayacak.
Gazze’deki Batılı devletlerin aldığı pozisyon, Türkiye’deki demokratların, demokrasi ve hukuk derdi olanların kendilerine Batı’dan başka referanslar ve güvenceler bulma ihtiyacını daha da artıracak.
Batı referansıyla demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapmak artık daha da az ikna edici olacak.
White Man’s Burden, Rudyard Kipling’in 1899’da yayınladığı ünlü eserinin adıydı. “Beyaz adam”ın gayri-medeni, vahşi dünyayı medenileştirme sorumluluğunu anlatıyordu. Ama artık beyaz adamın önyargıları, kültürel kodları temsil ettiği demokrasi ve insan hakları değerlerinin üzerine bir yük olmaya başladı. Gazze faciasıyla Türkiye’deki demokratların üzerindeki beyaz adamın yükü arttı, daha da artacak.
Gazze’de yaşananların dünyada ve Türkiye’de yarattığı büyük tahribatını henüz görmüyoruz ama yıllar sürecek bir güvensizlik ateşi harlandı ve pek sönecek gibi değil.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025