Yıldıray OĞUR
Hüseyin Çapkın, 1971’de polis olmuş, 1984’te il emniyet müdürlüğüne getirilmiş, 47 yıllık bir polis, 34 yıllık bir emniyet müdürüydü. 17/25 Aralık operasyonları onun İstanbul Emniyet Müdürü olduğu dönemde yapıldı. 17/25 Aralık’tan sonra görevden alındı. Eylül 2016’da tutuklandı, iki ay sonra tahliye edildi. Haziran 2017’de tekrar tutuklandı. Hakkında düzenlenen iddianamede “Anayasayı ihlâl", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ve TBMM'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve FETÖ üyeliğiyle suçlandı ve üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor.
Şahin Alpay, 1960’ların sonundan itibaren Maocu hareketin içinde yer almış, 1980’den sonra sosyal demokrat bir çizgiye kaymış, Cumhuriyet, Milliyet gazetelerinde çalışmış, ünlü Entelektüel Bakış sayfasını yönetmiş, 2002’den sonra da Zaman gazetesine yazılar yazmış 74 yaşında bir yazar. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra diğer eski Zaman yazarlarıyla birlikte tutuklandı. Hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet isteyen iddianamede delil olarak 17/25 Aralık döneminde Zaman gazetesinde yayınlanmış altı köşe yazısı gösteriliyor.
17/25 Aralık sürecinin tezgahlandığı İstanbul Emniyeti’nin müdürü olarak müebbetle yargılanan Hüseyin Çapkın’la, 17/25 Aralık’a destek veren altı köşe yazısı nedeniyle müebbetle yargılanan Şahin Alpay, mahkemede çok benzer ifadelerle kendilerini savundular.
Çapkın“17 Aralık’a kadar FETÖ’nün ne tür bir çılgınlık yapacağını kimsenin bilmesi mümkün değildi. Bundan sonra bile çılgınlık sınırı tahmin edilemedi ki 15 Temmuz yaşandı” dedi.
Şahin Alpay ise “15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle Zaman’da yazdığım için de pişmanlık duyuyorum. Bu hareketin karanlık yüzünü göremediğim için fena halde yanıldım” dedi.
Ama mahkemeler her ikisinin de tahliye taleplerini sürekli reddettiler.
Ta ki 18 Aralık 2017 gününe kadar.
O gün Çapkın’ın yargılandığı davanın duruşmasında tanık olarak kürsüye eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar çıktı. Çapkın için "Son derece mazbut, muhafazakar ve dürüst bir insandır. Mesleki anlamda da fevkalade başarılı hizmetleri oldu. Hakkında hiçbir olumsuz duyumumuz olmadı. Benim tanıdığım Hüseyin Çapkın böyle alçaklıkları art arda sergileyen bir örgüte müzahir olacak bir yapıya sahip değil” dedi.
Bu kefaletten bir gün sonra Hüseyin Çapkın tahliye edildi.
Bir ay sonra, 11 Ocak 2018 akşamı ise Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru hakkını kullanan Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın tutuklu yargılanmasında “hak ihlali” olduğuna kararı verdi. Karar mahkemenin sayfasında yayınlandı. Ama yargılandıkları mahkeme her ikisinin de tahliye taleplerini reddetti.
(Anayasa Mahkemesi’nin yargılamanın esasına girdiği eleştirilerini anlamak da zor. Uzun tutuklulukla ilgili bireysel başvuruda esasa girmeden ihlal olup olmadığı nasıl anlaşılabilir? Bu karara şerh koyan Sezer dönemi atanmış mahkeme üyelerinin de oy verdiği 2013’teki Balbay kararında da, benzer kararlarda da esasa girilmişti.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/12/20131213-10.pdf.
AİHM’den çıkan ihlal kararlarında da esasa giriliyor. Mahkemenin daha önce can Dündar hakkında verdiği kararla Dündar’ın kaçmasını sağladığı iddiası da safsata. Dündar hakkında yurtdışı çıkış yasağı koymayan mahkeme. Tahliye olduktan sonra 4 ayda beş kez yurtdışına gidip ülkeye dönmüş. En son gidişinde ise (darbeye 10 gün kala) kalmış. )
Peki, 17/25 Aralık’ı yapan komiserlerin amiri Hüseyin Çapkın’ı tahliye eden, ki haklı bir karar bu, mahkemeler, o 17/25 Aralık üzerine sadece yazı yazmış, 533 gündür tutuklu yargılanan 74 yaşındaki Şahin Alpay’ı neden tahliye etmemekte ısrar ediyor?
Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararına göre “prediyabet, koroner arter, hiperlipidemi, hipertansiyon, hiperürisemi, multinodüler guatr, uyku apnesi, kalp damarlarında ve beyne giden damarlarda tıkanıklık rahatsızlıkları bulunan, geçen hafta anjiyo geçiren Şahin Alpay’ın hakkında tutuklu yargılandığı iddianamedeki iddialara bakalım.
İddianamede, Şahin Alpay için üç müebbete gösterilen tek delil Zaman gazetesinde Aralık 2013 ile Mart 2014 tarihleri arasında yayınlanmış altı adet köşe yazısı. İddianamede bu altı köşe yazısı dışında aleyhte başka hiçbir delil yok. Bu altı yazıdan en yenisinin tarihi de 29 Mart 2014. Yani henüz Hüseyin Gülerce’nin Zaman’da yazdığı zamanlar bunlar. Ve daha başka isimlerin...
İddianamede aynı davadan yargılanan Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan Mümtazer Türköne’ne için suçlama şu: “...medya organlarında görev yapan köşe yazarlarının; başlıklarının ve yazılarından seçilen kısımların 'cımbızla çekilip' alınmadığı, konjonktürel ve tarihi perspektifle bakıldığında bu yazılardaki ifadelerin 'mecaz' ya da 'metafor' olarak izah edilmeyeceği, genel olarak operasyonların ve arınma sürecinin devam ettiği dönemlerde kaleme alınan yazılarda Hükümete sadece muhalefet yapılmadığı veya eleştiri yöneltilmediği; görünürde suç unsuruna rastlanılmayan yazılarında dahi basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullandıkları ya da ön hazırlık niteliğinde yazılar yazdıkları...”
Ama “Görünürde suç unsuruna rastlanılmayan” yazılarda bile suç unsuru bulan iddianamede Şahin Alpay’ın üçer müebbet istenen altı yazısından dördünün sadece başlıkları vardı.
Neyse ki Anayasa Mahkemesi, kararında üç müebbet istenen bu altı yazıyı tek tek bulup incelemiş. Aynı dönemde başka gazetelerde de benzerleri çıkmış, 17/25 Aralık operasyonlarına destek veren ve hükümetin tutumunu eleştiren yazılar bunlar. (Bugün değil, o gün güçlü oldukları günlerde bu sütunlarda da sık sık eleştirdiğimiz yazılar.)
http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Content/pdfkarar/2016-16092.pdf
21 Aralık 2013 tarihli "Din Savaşıymış", 28 Aralık 2013 tarihli "Erdoğan ile Batı Arasında", 8 Şubat 2014 tarihli "Evet, suç da ceza da şahsidir", 1 Mart 2014 tarihli "Bu millet bidon kafalı değildir" ve 29 Mart 2014 tarihli "Çıkar yol Erdoğansız hükumet" başlıklı yazılarla ilgili savcılığın ortak suçlaması epey müphem: “algı mühendisliğine katkıda bulunmak.”
24 Aralık 2013 tarihli "Cumhurbaşkanı Seyirci Kalamaz" başlıklı yazı içinse başka bir suçlamada bulunmuş savcı: “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaşananlara seyirci kalmaması gerektiğini vurgulayarak kurumlar arasında çatışma yaratmayı hedeflemiştir.”
Yani bugünkü gazetelerde cuma namazı çıkışı 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı açıklamaları kaleme almış bütün yazarlara yapılabilecek bir suçlama bu.
İddianamede yazarları “darbeye zemin hazırlamak”la suçlayan ve lehte delil toplamayan savcıya karşı, Anayasa Mahkemesi lehteki delillere de bakmış ve Şahin Alpay’ın savunmasından bir başka yazısını kararına koymuş. Darbeden bir gün önce 14 Temmuz 2016 günü Zaman’ın devamı olarak çıkan Yarına Bakış gazetesindeki “Muhalafetin Sefaleti” başlıklı yazısı şöyle:
“Ulusalcılar' askeri vesayete dönüş çağrıları yapıyor olabilirler. Ne var ki, bu ülkede askeri vesayet uzun yıllar denendi; neticede bugün karşı karşıya olduğumuz faciayı hazırladı. Tek çıkış yolumuz otokrasiye karşı özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi için mücadele. Bir umut hala, AKP içinde partinin 'fabrika ayarlarına' (parti programına) dönü; için başlatılabilecek bir diriliş hareketi."
Yarın yapılacak darbeyi bilen veya destekleyen bir yazarın yazısına pek benzemiyor.
(Şahin Alpay’la ilgili Anayasa Mahkemesi kararından sonra sosyal medyada dolaşan, 2015 tarihli bir FETÖ kanalında yaptığı “''Fethullah Gülen İslam dünyasının en barışçıl din adamı. Siz kim oluyorsunuz? Fethullah Gülen'e terörist diyecek kim oluyorsunuz yahu?'' dediği konuşma iddianamesinde yer almıyor. Yani mahkemede “FETÖ’nün karanlık yüzünü göremediği için duyduğu pişmanlığı” anlatan Alpay bu konuşması nedeniyle yargılanmıyor. Ayrıca herhalde “Fethullah Gülen’in gerçek yüzünü zamanında görememek” diye bir suç kimsenin işine gelmez. Her zaman bunu daha önce gördüğünü söyleyen birileri çıkabilir çünkü. Bu durumda bu konuşmanın benzerini 4 yıl önce Meclis’te Adalet Bakanı olarak yaptığı için eleştirilen Bekir Bozdağ’ın haklı savunmasını herkes kendisi için tekrarlayabilir: “Ben o konuşmayı inanarak yaptım. Şimdi yaptığım konuşmaları da inanarak yapıyorum. Çünkü o dönemde Fetullahçı terör örgütünün suç, ihanet şebekesi olduğuna dair bir bilgim yoktu. Ne zaman bir terör örgütü, ne zaman suç örgütü ve ihanet şebekesi olduğunu gördüm ondan sonra çok net konuşurum.”)
Ama darbeyi önceden bildiği ve darbeden bir gün önce de televizyonda bunu ‘subliminal’ mesaj vererek ima ettiği iddiasıyla tutuklanan, 478 gündür tutuklu yargılanan, Şubat ayındaki duruşmada hakkında istenen müebbet hapis cezasıyla ilgili karar verilecek bir başka sanık hakkında da karar verdi Anayasa Mahkemesi: Mehmet Altan.
http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Content/pdfkarar/2016-23672.pdf
Herkesin İkinci Cumhuriyet tarifiyle tanıdığı, bildiği, bir zamanlar Star’ın başyazarlığını yapmış, Çetin Altan’ın oğlu bir ekonomi profesörü Mehmet Altan. FETÖ’cü olmadığına Mehmet Ağar bile kefil olabilir. Son 4-5 yılda yazdıkları, onlara karşı yazdıklarımız üzerine artık konuşmaya gerek yok.
Hakkındaki iddialara bakalım.
Mehmet Altan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak, örgüt yöneticisi ve üyesi olarak yargılanan Ekrem Dumanlı, Emre Uslu, Osman Özsoy gibi isimlerin yer aldığı 17 kişilik bir iddianamede “örgüt adına suç işlemek iddiasıyla” yargılanıyor. Haklarında müebbet hapis cezası isteniyor. Mahkemeleri Şubat ayında kararını açıklayacak.
Bu torba iddianameye üçünün sokulmasının sebebi ise 14 Temmuz 2016 günü Can Erzincan Tv’de Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın her Perşembe yaptıkları ve o hafta Ahmet Altan’ı konuk ettikleri Özgür Düşünce isimli programda söyledikleri.
Oraya geçmeden önce, hem iddianamenin hem de Anayasa Mahkemesi’nin kararının niteliği hakkında net bir fikir sahibi olmak için, Mehmet Altan aleyhine iddianamede yer alan ve savcının önemle üzerinde durduğu bir delil üzerine Anayasa Mahkemesi’nin değerlendirmesini okuyalım.
Bu delil 2010 tarihinde başyazarı olduğu Star gazetesinde yazdığı “Balyoz’un Anlamı” adlı bir yazı:
"Balyoz'un Anlamı" başlıklı yazı ise ulusal ölçekte yayın yapan Star gazetesinde yayımlanmıştır. Anılan gazetenin FETÖ/PDY'nin yayın organlarından biri olduğuna dair iddia bulunmamaktadır. Öte yandan anılan yazının yayımı 201O yılında gerçekleşmiştir. Soruşturma makamlarının bu dönemde FETÖ/PDY'nin bir suç örgütü olduğuna ve bunun kamuoyunca bilindiğine dair bir tespit ve iddiası mevcut değildir.”
Eğer Nazlı Ilıcak da Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapsaydı, Ilıcak’ın darbeciliğine iddianamede gösterilen şu delil de mahkeme üyelerinin dikkatinden kaçmazdı:
“Şüphelinin 12 Eylül askeri darbesinden önce 1978 yılında sıkıyönetim ilan edilmesine açıkça destek verdiği, dönemin Tercüman gazetesinde yayınlanan 17/12/1978 tarihli yazısında "13 ilde sıkıyönetim yürürlüğe girdi. Huzura susamış milletimiz yürekten sesleniyor: Merhaba asker..." şeklinde söylemde bulunduğu, darbeye zemin hazırlayan medyanın önemli unsurları arasında bulunduğu.”
İddianamede Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın FETÖ ile ilişkisi için bulunan tanıklar da FETÖ’nün eski yöneticilerinden Nurettin Veren ve iddianamenin ilk bölümünde FETÖ’nün kumpasları anlatılırken yazısı örnek gösterilen Hüseyin Gülerce.
İlk tutuklama gerekçelerinde şöyle denmişti:
“...birlikte darbe çağrışımıyla subliminal mesaj içeren söylemlerde bulundukları, bu söylemler kapsamında Türkiye Cumhuriyetini ve Cumhurbaşkanını tehdit ettikleri, darbenin gerçekleşeceğini beyan ettikleri, darbe girişimini terör örgütünce fikir ve eylem birliği içerisinde olmadan bilmelerinin ve bunu bir gün önce kamuoyu algısını şekillendirecek biçimde beyan etmelerinin mümkün olmayacağı, hiçbir demokratik düzende darbe girişimini desteklemenin veya darbeyle seçilmiş hükumeti tehdit etmenin basın veya ifade hürriyetiyle açıklanamayacağı, bu şekilde darbe girişiminde bulunan terör örgütü mensubu bir asını asker şahıslarla birlikte iştirak halinde atılı suçları işledikleri anlaşılmıştır.”
“Darbe çağrışımıyla subliminal mesaj verme” iddiasındaki “subliminal” kelimesinden iddianamede vazgeçti savcılık.
Anayasa Mahkemesi ise ‘subliminal darbe propagandası yapıldı’ denen 2 saat 32 dakikalık programın, savcılık iddianamesindeki eksik dökümünü değil, kendi yaptırdığı dökümü esas alarak şu değerlendirmeyi yapmış:
“Başvurucunun sarf ettiği sözlerin içeriği ve bağlamı , anılan sözler öncesinde ve sonrasında diğer konuşmacılar ile başvurucu tarafından dile getirilen hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; bu sözlerin -tereddütsüz bir şekilde- darbe çağrısı olarak nitelendirilmesi ve başvurunun bunları ertesi gün gerçekleşecek olan darbe teşebbüsünü bilerek kamuoyunu buna ha ırlamak amacıyla söylediğinin kabul edilmesi zordur. Aksi durumda kullanılan sözlere, objektif bir gözlemcinin verebileceği anlamın ötesinde anlamlar yüklenmesi sonucu doğabilir. Nitekim programdaki konuşmalarda Hükumetin iki yıl sonra yapılacak seçimlerde veya seçim öncesinde iktidar partisinden bir kısım
milletvekilinin bir başka siyasetçiyle birlikte yeni bir parti kurması sonucunda değişebileceğine yönelik öngörülerde bulunulmuştur.”
2 saat 32 dakikalık programda bildiğimiz görüşlerini tekrarlıyor, siyasi analizler ve tahminler yapıyorlar, hiç de yarın darbe olacağını biliyor gibi bir halleri de yok. Nazlı Ilıcak aralarda, kanalın 20 Temmuz’dan itibaren Hotbird üzerinden yayın yapacağını duyuruyor. 2019 seçimi tahminleri yapılıyor, Meral Akşener’in şansı değerlendiriliyor. Darbe iması yaptıkları söylenen konuşmalarda konu sonunda hükümeti izleyen ve harekete geçebilecek yapı olarak Ergenekon’a bağlanıyor. Ahmet Altan EMASYA, illerde askerleri mülki yetkiler veren düzenlemeleri darbelerin önünü açtığını söyleyerek, hükümeti uyarıyor.
Programın tamamının videosu için
https://www.youtube.com/watch?v=GYe1GRGQMWY
(Programda darbeyi bildikleri ya da ima ettikleri iddia edilen, sosyal medyada 1.20 saniyelik montajlı bir versiyonu dolaşan bölümün tam dökümü ise şöyle;
Ahmet Altan: Sadece aletle mi dinlediler demek istiyorum. İnsan unsuru yok mu? ... Oralarda kim olduğunu biz biliyor muyuz? ... Bu ülkenin zirvesinde bir sürü tuhaf adam dolaşıyor ... Onların kim olduğunu kimse biliyor mu? Kim onlar? Kimler? Ya sadece tamam dinlediler biliyorlar ama sadece dinleyerek mi biliyorlar? Ondan da çok emin değilim. Ama şu var: Ben seni biliyorum ben seni tanıyorum. Ne halt ettiğinin bütün kayıtları bende var. Almanya da Amerika da bunu söyledi. Burda çok tehlikeli şeyler var. Sadece iç hukukumuza göre eğil uluslararası hukuka göre de suçlar var ve bunların ne zaman gündeme geleceği ne olacağı hiç belli değil. AKP'liler için de hakikaten üzülüyorum
Mehmet Altan: Ayriyeten tabi buradan bir parantez açmak lazım, sadece teknoloji ile mi dinlediler? Yanındaki kimler dendiği vakit, yani bir devlete birisi hakim olamaz. Eğer birisi, hukuk dışı bir şekilde seçilmiş birisi, hukuka uygun olarak o devleti yönetebilir ama hukuk dışı bir anlayışı suç işleyerek bir devleti ele geçirmeye kalkacağını sanmak. Eğer o devlet var olmaya devam edecekse, bu bir gaflettir ve Türkiye Devletinin içinde de muhtemelen bütün bu gelişmeleri ş dünyadan daha fazla belgeleyen, izleyen bir başka da yapı var. Yani onun ne zaman torbadan yüzünü karacağını, nasıl çıkacağı da belli değil. Yani işte köşkü kurdum diyorsun, bu köşk de senin
Ahmet Altan: Noluyor
Mehmet Altan: Etrafındaki adamlar
Nazlı Ilıcak: Kaç masraf acaba, o kadar çünkü para yetmiyor.
Mehmet Altan: Neyi gözetliyor? Kimin adına yani? Ne zaman ne olacağı, padişah mülkün sahibi, muhalefeti yok. Bütün bu kavgalar aslında devlet içi kavgalar. Çünkü devleti ele geçirmeye kalktığın vakit; bir metabolizmayı yok etmek istiyorsun. Eee .. o metabolizmanın da kendi refleksleri var. O refleksi gösterecek unsurlar nedir? Bunları yok edemezsin. Edersen, o zaman zaten devlet ve toplum yok olur. Bu olmayacaksa etmen mümkün eğil. Peki onun unsurları ne? Gözetleyeni kimler?
Ahmet Altan: Bence burası çok tehlikeli bir yerdir. Türk Devleti çok tehlikeli bir devlettir. Çok buzul gibi, çok yavaş, çok ağır kımıldar. Ama daima kımıldar, daima hareket eder ve bir kere kayıtlarına seni aldıktan sonra bir daha seni bırakmaz. Bence AKP 'yi de Erdoğan 'ı da çoktan devlet kayıtlarına aldı . Bütün kayıtlarda bulunuyor. Ayrıca ne kadar doğru bunu bilmiyorum, bunu doğru olarak söylemiyorum fakat okuduklarımıza göre ki; ya anlamadılar Ergenekon'dan epeyce adam şu anda sarayın danışmanı olarak o Beştepe denilen yerde dolaşıp duruyor.
Nazlı Ilıcak: Ne faydası var böyle? Bunu niye alıyor? Bu kadar güveniyor mu hakikaten yoksa?”
***
Ahmet Altan: Ama şunun böyle korkunç tehlikeleri var, Türkiye’de gerçekleşmiş askeri darbelerin önünü açan gelişmeler her ne ise, Erdoğan bugün aynı kararları vererek o yolları teker teker açıyor. Yani şehirlerin yönetiminde mesela generallere sivillerden öncelik tanıyan bir yasa çıkarttı. İsterse general şehri yönetecek. Bu EMASYA denilen planı bir daha canlandırdı. Ayrıca sen eğer askerlerin yargılanmasını izne bağlarsan eee adam darbe hazırlığını çok daha rahat yapar. Yani kim yargılayack ki darbe yaparsa? Çok daha rahat bu işler kolay her türlü...)
Ama bütün bu ayrıntıların, delillerin, hukuki değerlendirmelerin pek çok kişi için pek bir kıymeti harbiyesi yok.
Çünkü Şahin Alpay, Mehmet Altan için hüküm iddianamelerindeki delillerden değil, onlar hakkındaki kanaatlere bakılarak veriliyor.
Kimi “şu yazısı için yargılanmayacak mı yani” diye soruyor, bazıları 17/25 Aralık- 15 Temmuz arasında aldıkları pozisyonlara kızıp hüküm veriyor, kimi taa Merve Kavakçı’yla Meclis’e geldiği günden beri Nazlı Ilıcak’a kızgın, bir diğeri İkinci Cumhuriyet dediği için Mehmet Altan’tan nefret ediyor, pek çoğu Taraf’ın manşetleri için Ahmet Altan’a öfkeli, bazıları Fethullah Gülen’i gözü kapalı övdüğü tv konuşması için Şahin Alpay’ın hapiste kalmasını savunuyor...
En az 40 yıldır Türkiye’de bir sürü konuda pozisyon almış, söz söylemiş, tartışma yaratmış, bu isimler hakkında herkesin haklı haksız bir kanaati olması doğal. Ama bu insanlar kendileriyle ilgili kanaatlerle değil, iddianamelerdeki suçlamalar ve aleyhlerine gösterilen delillerle yargılanıyorlar.
Onlarla olan fikri, siyasi kavgaların yeri bu yargılamalar değil. Ayrıca hiçbir fikri kavga savcılık eliyle kazanılmaz.
Türkiye’de hukuk alanında çok ciddi eksikler var. Ve bu eksiklerin hiçbiri Themis Hanım’ın ecnebi olmasıyla ilgili değil Alev hanım. Ama Türkiye’de hiç var olmayan bir hukuk türü var; karşı olduğumuz insanların hukuku.
Düşman olarak bellediğimiz, fikirlerini, pozisyonlarını beğenmediğimiz, varlıklarına karşı olduğumuz insanların hukuku. Neredeyse onlar insan değil, türümüzün devamı için yok edilmeleri gereken neandertaller. Onlara karşı hukuku geçtik, hiçbir ahlaki sorumluluk da duymuyoruz.
Yoksa 74 yaşında geçen hafta anjiyo olmuş, altı köşe yazısı için 533 gündür tutuklu yargılanan bir yazarın, tutuklu değil tutuksuz yargılanması gibi basit bir hakkın ülkenin en üst yargı kurumu tarafından tanınması karşısındaki bu tahammülsüzlüğün hukuken bir açıklaması yok.
74 yaşında bir yazarın 533 gün sonra tutuksuz yargılanmasını istedi diye Anayasa Mahkemesi’ni ezip geçmenin de mantıklı bir açıklaması yok.
Anayasa Mahkemesi delillere ve kanunlara bakarak kararını verirken, onun kararını görmezden gelerek tutukluluğun devamına karar veren yerel mahkemeler kanaat notlarını kullandılar.
Günün sonunda ortaya çıkan ve pek iç açıcı olmayan denklem şu oldu;
Mahkemeler için Mehmet Ağar’ın kefilliği büyüktür Anayasa Mahkemesi’nin kararından...
Bu denklemden çıkacak kanaat notu kimseye sınıf geçirmez...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları






































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025