Ahmet TAŞGETİREN
Öncelikle “Adana mutabakatı” hadisesinin bir “Putin sürprizi” olduğuna işaret etmek gerekiyor. Sürpriz, bizim için. Çünkü o ana kadar gündemimizde bu konu yok. Mutabakat bizimle Suriye arasında olmuş ama 21 yıl önce imzaladığımız belge, 8 yıldan beri boğuştuğumuz bir arenada aklımıza gelmemiş.
Ne hissetmiştir Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’in konuşmasında “Adana mutabakatı” diye bir belgeden bahsedilince?
Dışişleri bu söz söylenir söylenmez herhalde harıl harıl mutabakat metnini bulmaya ve orada ne söylendiğine bakmaya çalışmıştır.
Rus Dışişleri’nin hafızası ve bizim Dışişlerimizin hafızası...
Adana mutabakatı hadisesinin, “dış politikanın neleri gerektirdiği, neleri zaruri kıldığı” noktasından da bakarak değerlendirilmesi lâzım.
İkinci konu, mutabakatın gündeme getirilmesinin Rus dış politikası için nasıl bir anlam taşıdığı hususudur. Belli ki ülkeler, başka ülkenin kara kaşı kara gözü için formül üretmezler. Suriye’de bir Rus politikası vardır ve Putin’in bu sürprizi de Türkiye’nin önüne bir imkan açıyor gibi yaparak, bizi kendi pozisyonuna uygun noktaya getirmektir. Öyle “uygun bir nokta” bizim için de uygun olabilir, olmayabilir onun için ‘yeme’ saldırmadan önce bir kere daha değerlendirme yapmak faydalıdır.
***
Süreci okursak:
* Mutabakat, Türkiye ile Suriye arasındadır. O gün Suriye’de Türkiye’nin muhatap kabul ettiği bir yönetim vardır. Evet, Öcalan ve PKK varlığı sebebiyle gerilim söz konusudur, iş Türkiye’nin askeri müdahale kararlılığını sergilemeye kadar varmıştır, ama işte buna rağmen bu mutabakat gerçekleşmiştir. Mutabakat iki ana maddeyi içermektedir: Bir, Suriye yönetimi PKK varlığına son verecektir, iki bunu başaramazsa Türkiye’nin Suriye topraklarında terör odaklarına karşı harekat yapma hakkı vardır.
* Mutabakat yeniden gündeme gelince neresinden tutulacağı sorunu ortaya çıkmıştır. Suriye’de Türkiye-Rusya (ve İran) paydaşlığı var. Ama farklar da var. Fark, özellikle Şam yönetiminin meşruiyyeti noktasında oluşmuş bulunuyor. Muhtemel ki Putin Türkiye’yi 1998 noktasına çekmek istiyor. Zımnen (acaba açıktan da söyledi mi?) diyor ki: Şam’la ilişkileri yenileyin. Onlar Türkiye’ye yönelik tehdidi bertaraf etme, olmadığı takdirde de Türkiye’nin askeri harekat yapmasını kabul sözü versinler.
* Türkiye mutabakatın, bir başka aktör tarafından olsa bile yeniden gündeme gelmesini önemsedi. Mutabakatın ikinci şıkkı, yani “müdahale hakkı”nı öne çıkardı. Cumhurbaşkanı şöyle dedi: “Mutabakat herhangi bir olumsuz gelişmede Türkiye’nin o topraklara girmesinin önünü açıyor” Mutabakat gündeme gelince “Ya Suriye yönetimini muhatap almak!” boyutunun sorulması kaçınılmaz olarak devreye giriyor. Orada ise (en azından şimdilik) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonları göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz” sözü var. Sonra şu ifadeler: “Birkaç ay bekler, sözler tutulmazsa güvenli bölgeyi biz oluştururuz. Bedeli olacaksa onu da ödemeye hazırız”
* Bunlar, Putin’le Moskova buluşmasından sonraki sözler. Sanki Putin’e “Adana mutabakatının içinin ancak böyle doldurulmasını kabul ederiz” der gibi bir çıkış. Henüz Putin’den ya da Rus diplomasisinden bir yorum gelmiş değil. Rusya Esed’den vaz mı geçecek, yoksa Türkiye Esed’e razı mı olacak, bu önümüzdeki günlerin cevaplayacağı bir soru. Tabii ABD devreden çıkmış değil. “Kürtler”konusu, kimi zaman PYD’yi örterek kimi zaman açığa çıkararak pazarlığa dahil.
* Şunu söyleyeyim: Dış politikada da (iç politikada olduğu gibi) bir günün çok uzun olduğunu gözlemliyoruz.
Maduro meselesi
Buradan bakınca “Biz Maduroyuz” kampanyalarını çok erken heyecanlar olarak gördüğümü belirtmek isterim. Venezuela, Chavez, Maduro okumaları “Demokrasi, seçilmişlik, darbe, dış müdahale” gibi tek düze bir hadiseyi sunmuyor. Amerika’nın bagajı olduğu gibi Maduro’nun da bagajı var. Birlikte görünülen Çin’in, Rusya’nın da bagajı var. Türkiye ile paralellik kurmak taşınamayacak imaj yükü de getirebilir. Biraz daha okuma derim ben. Devlet tavrını ortaya koyarken de. (Okumayan varsa dünkü Karar’da yer alan Yıldıray Oğur’un ‘Hepimiz -neyse ki- Maduro değiliz”başlıklı yazısı ile İsmail Kılıçaslan’ın Yeni Şafak’taki “Ne Maduro ne USA, tambağımsız Venezuela” yazısını okumalarını tavsiye ederim.)
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025