Akın ÖZÇER
Geçen yazımda hükümetin Orta Doğu’ya yönelik olarak Sünnilik üzerinden mezhepçi bir politika izlediği, bu bağlamda Irak’ta merkezi hükümete başkaldıran IŞİD terör örgütüne destek sağladığı iddialarına değinmiştim. Eski bir Dışişleri mensubu olarak doğruluğuna ihtimal dahi vermediğimi belirttiğim, ayrıca çözüm karşıtlığıyla da kol kola girdiğine dikkat çektiğim bu iddiaların sonuç itibariyle dış politikanın AK Parti hükümetinin yumuşak karnı olduğu algısını güçlendirdiğine işaret etmiştim.
Bu bağlamda şu sorunun ciddi biçimde yanıtlanması gerektiğinin altını çizmiştim: “AK Parti hükümetinin Orta Doğu politikası, öteden beri izlediğimiz barış ve istikrardan yana geleneksel politikamızdan köklü bir sapma mı, yoksa bu amaca ulaşmak için toplumların demokrasi taleplerini önceleyen evrensel değerlere dayalı yeni bir yaklaşım mı?
Bu soruyu, dünyada barış ve istikrarın sağlanmasında en somut örneği oluşturan Avrupa’yı barış adasına dönüştürmüş olan çeşitlilik içinde birlik felsefesini göz ardı ederek yanıtlamak mümkün değil. İkinci dünya savaşının ertesinde filizlenen evrensel demokratik değerlere dayalı bu felsefe, özellikle iki kutuplu dünyanın tarihe karışmasıyla birlikte, Eski Kıta’da yüz yıllardır içinde farklı dil, din, mezhep ve kültüre sahip toplumları barındıran ülkeleri Avrupa Birliği çatısı altında bir araya getirmiş bulunuyor.
Sınırlarını eski sömürgeci devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda çizdiği ve bu nedenle kaçınılmaz olarak bazı Avrupa ülkeleri gibi içinde farklı dil, din, mezhep ve kültüre sahip toplumları barındıran ülkelerin bulunduğu Orta Doğu’da barış ve istikrarın güvencesini aynı felsefe oluşturamaz mı?
Bir sorunun bir başkasını çağrıştırdığı bu düşünce sistematiğini sürdürmeden önce belki de bugün demokrasiden pek nasibini almamış olan Orta Doğu’nun barış ve istikrarına hangi optikten bakıldığını hatırlatmakta yarar var.
Orta Doğu’da barış ve istikrar
Kabul etmek gerekir ki başta stratejik ortağımız ABD olmak üzere AB üyeleri dâhil büyük ülkeler, Orta Doğu bölgesine hâlâ Soğuk Savaş dönemi mantığıyla bakıyor. Bu mantığın en belirgin örneğini de Suriye’de görüyoruz.
Soğuk savaş mantığı bloklar arası denge, büyük ülkelerin etki alanlarına karşılıklı saygı ve buna bağlı olarak yönetimler temelinde iyi komşuluk ve dostluk ilişkileri ve içişlerine karışmama demekti. Soğuk savaş döneminde evrensel demokrasiye karşı “halk demokrasisi” kavramı da kabul görüyor olduğundan içişlerine demokrasi ve temel hak ve özgürlükler ekseninde müdahaleler hoş görülmezdi. Berlin Duvarı yıkılalı 25 yıl olduğu halde bu mantığın aradan geçen süre içinde değişmediği görülüyor ne yazık ki.
Yukarıda belirttiğim gibi Orta Doğu bölgesinde de Avrupa’da olduğu farklı dil, din, mezhep ve kültüre sahip toplumlar var. Ama Avrupa’da azınlık olan Müslümanlar burada çoğunlukta bulunuyor. Hristiyanlar ise azınlıkta. Dinler ve inançlar arasında hiyerarşik bir sıralama yapılamayacağı için ilke olarak çeşitlilik içinde birlik felsefesinin Orta Doğu’da da geçerli olması gerekiyor ama öyle değil.
Bunda kuşkusuz İslam’ı radikal köktenci açıdan yorumlayan grupların da rolü var. İsrail’in devlet olarak kurulmasına, büyük devletlerin sağladığı güvenlik şemsiyesine ve bu ülkenin güvenlik gerekçesiyle izlediği bazı kabul edilemez politikalarına tepki olarak tırmanan radikal İslam sonuçta bu dinin demokrasiyle bağdaşamayacağı gibi yanlış bir algının oluşmasına yol açmış durumda. Son olarak Mısır’da gördüğümüz gibi, toplumların demokratikleşme talepleri bu algı çerçevesinde radikal İslam’ın yaygınlaşması, barışçıl sokak gösterileri de terörizm olarak değerlendirilebiliyor. Bu optikten hareketle demokrasiyi inşa etme bahanesiyle yapılan askerî darbelere Soğuk Savaş optiğinden bakılarak göz yumulabiliyor.
Bu yaklaşım demokratik ülkeler ailesi bakımından kökten çelişkili olduğu kadar sürdürülebilir bir politika da değil. İletişimin gelişmesiyle giderek küçülen günümüz dünyasında bir veya birkaç bölgede demokratikleşmeyi destekleyen politikalar izlenirken, bir başka bölgede bunun tam tersini yapmak bir süre sonra fiilen de mümkün olmayabilir.
Bu noktadan hareketle, içinde farklı dil, din, mezhep ve kültüre sahip toplumları barındıran ülkelerin bulunduğu Orta Doğu’da da barış ve istikrarın güvencesini Avrupa’da olduğu gibi çeşitlilik içinde birlik felsefesinin oluşturduğu ve demokratik ülkeler ailesinin bu yönde politika geliştirmesi gerektiği sonucuna varıyoruz.
AK Parti hükümetinin dış politikası
Türkiye, öteden beri Avrupa’da farklı dil, din ve kültüre sahip toplumların, bu bağlamda Türk ve Müslüman azınlıkların yaşadığı Balkanlar bölgesine yönelik olarak evrensel demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini temel alan, dolayısıyla çeşitlilik içinde birlikilkesini savunan bir politika yürütüyor. Örneğin Jivkov’un son döneminde Bulgarlaştırma politikasının yarattığı krizde, daha sonra Eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinde, Balkanlar’daki etnik (Türk) ya da kültürel (Müslüman) farklılıkları olan grupların ilke olarak yaşadıkları ülkelerin toplumlarıyla farklılıklarını koruyarak bütünleşmelerini savunageldi.
Buna karşılık, aynı dönemde Orta Doğu bölgesinde komşularıyla iyi ilişkilerini yönetimler düzeyinde tutan ve toplumların demokrasi taleplerini göz ardı eden bir politika izleyegeldi. Balkan politikasıyla çelişen bu politika içeride Kürtlere yönelik baskı politikalarıyla ise bire bir örtüşüyordu. 90’larda İran ve Suriye yönetimleriyle kurulan üçlü istişare mekanizmasını bu politikalara örnek olarak göstermek mümkün.
Türkiye’nin “çifte standart” anlamına gelen Balkanlar ve Orta Doğu’ya yönelik çelişkili politikaları Batı’nın altını çizdiğim çelişkileriyle uyum içinde olduğunu ortaya koyuyor. Ama bu uyum Başbakan Erdoğan’ın “one minute” çıkışı ve Mavi Marmara olayı sonucu İsrail’le ikili ilişkilerin bozulmasıyla ortadan kalktı. Arap Baharı’na ve Suriye muhalefet cephesine verilen destek ve Mısır’daki askerî darbenin karşısında duruş, yeniden oluşturulan Orta Doğu dengelerinde Türkiye’yi Batı ekseninin dışında bıraktı.
Bu noktada temel sorumuza geri dönersek, AK Parti hükümetinin Orta Doğu politikası, öteden beri izlediğimiz barış ve istikrardan yana geleneksel politikamızdan köklü bir sapmaya mı işaret ediyor gerçekten?
Batı’nın Orta Doğu’da sürdürülebilir olmadığını ve temel felsefesi ile çeliştiğini vurguladığım toplumların demokrasi taleplerini göz ardı eden yönetimler düzeyinde istikrar arayışı temel alınırsa amaçta olmasa da yöntemde bir ayrışma olduğuna kuşku yok. Bu ayrışma nedeniyle AK Parti’nin bölgeye yönelik demokrasiyi önceleyen politikası İslamcıdan terör destekçisine kadar uzanan çeşitli sıfatlarla niteleniyor. Suriye’de muhalifler “terörist”, Mısır’da demokrasi talep edenler “İslamcı” sayıldıklarına göre bunda şaşırtıcı bir taraf yok.
Dışişleri’nin güçlü şekilde yalanladığı terör listemizdeki örgütlerden IŞİD’e destek veriliyor iddiasını da aynı çerçevede değerlendirmek gerekir. IŞİD’e desteğin de, mezhepçiliğin de Türkiye’ye kazandıracak bir şeyi olmadığı hükümet cephesinde bilinmiyor değil ki böyle bir eksende politika yürütülsün.
Kaldı ki Türkiye Suriye’de Baas rejiminin, Mısır’da Sisi darbesinin karşısında yer alıyorsa, bunun ilkeli bir duruş olduğu açık. Balkanlar’da olduğu gibi Orta Doğu’da da toplumların demokrasi taleplerini önceleyen bir dış politika, hükümetin yumuşak karnı olmaktan çok Batı’nın, hayati ekonomik çıkarları için olsa gerek, ilkelerini feda edebildiğini yansıtan bir aynaya benziyor aslında. Ve o aynada Schuman’ın, Monnet’nin, Adanauer’in, kısacası AB’nin kurucu babalarının ikisi dünya savaşı olmak üzere Fransa ile Almanya’yı üç kez karşı karşıya getiren amansız husumeti işbirliğine, yaşlı Avrupa’yı barış adasına dönüştüren barış felsefesinin gölgesi bile görünmüyor ne yazık ki.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Maduro’nun tartışmalı seçim zaferi
24.05.2018 - ETA artık yok
9.02.2018 - ETA makas değiştirirken
24.04.2018 - Brezilya’nın utancı
11.04.2018 - NATO’nun bozgundan hara-kiri ‘ye açtığı yelken
28.03.2018 - NATO’nun Afrin bozgunu
22.03.2018 - Macron nasıl bir reform peşinde?
15.03.2018 - Fransa’nın Suriye’de ne işi var?
1.02.2018 - Adalet Divanı ABD’yi nasıl mahkûm etmişti?
7.02.2018 - Brezilya darbesinde son aşamaya doğru
31.01.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
ufuk saka
Alaiddin ve Ahmet Muhtarın sözlerine 1 Mayıs öncesi Aydınlık ve Tercümanın yayınlarını da eklediğinizde 1 Mayıs katliamı daha iyi anlaşılır. 12 Eylül darbesi ile biten süreçte, MESS grevleri, örgütlenme ve TKPnin gelişimi düşünüldüğünde, "Katliamdan karlı çıkan kim?" sorusunu cevaplamak gerekir. Karlı çıkan "derin devletse", destekçisi Aydınlık, bazı gazete ve yazarlar da onların maşası olur. İGD, TKP 1 Mayıs 77nin mağdurudur, sanığı değil. Rauf Tamer ve Doğu Perinçekle de konuşmak gerek!
metin leblebici
nabi yağcının size tavsiyesi İNSAF İLE DÜŞÜNÜN
metin leblebici
otelin 4 ve 5 katını kirayanları tanıyorsunzdur herhalde.panzerlerle kitleyi kazancı yokuşuna sıkştıranlar da devletin adamları değil disk in yada tkp nin elamanlarımı el insaf
metin leblebici
haydar kutlu yani nabi YAĞCI yaptığı açıklamada,1 mayıs 1977 katilamının disk igd ve tkp ye yüklenmek istenmesinin kabul olabilir olmadığını açıklayarak çok sevdiğiniz TARAF TAN İSTİFA ETTİ
metin leblebici
halil berktayın zamanında içinde olduğu örgütü 1 mayıs 77 nin sorumlusu derin devlet ve konturgerilladır açıklamalarını niye zamanında tekzip etmemiştir.sayın igd genel başkanı ve sekreteriA.taş siz günlerde yönetici konumundaydınız geçmişinizle yüzleşin ve hesap verin çamurun izi nerden bakarsanız üzerinize bulaşacaktır.her fırsatta solu sosyalistleri eleştirme hastalığından kurtulun.nabi YAĞCI abiniz bile bu haberi gerekçe göstererek istifa etti.
metin leblebici
devrimcilikten sosyalislikten istifa işlemleri tamamlan beyler 1 mayıs 77 katilamını devletin kendisi bile derin devleti işaret ederken sizlewr devrimcilere yıkmaya çalışmanız ,yargılanmasını çok istediyiniz kenan evren ve zihniyetini bir anlamda aklamıyormu.yarın kenan evren savunmasında bunlar birbirini öldürüyordu bende yasaların bana verdiyi yetkilerle darbe yapmak zorunda kaldım derse sevinecekmisiniz.arkadaşlarınıza disk sekreterine kürsü sorumlusu sıtkı çoşkuna hiç mi saygınız yok.
FİRUZ TÜRKER
Solda en büyük çatışma Sovyet yanlısı çizgiyle Çin yanlısı çizgi arasında değil miydi? Bunu demek doğru değil. Evet en büyük zıtlık buydu ama bunu çatışma sözcüğüyle açıklamak yanlış anlamalara yol açabilir. Biz (İGD üyesi olduğum için böyle yazdım), Ülkücüler tarafından olduğu kadar diğer sol gruplar tarafından da saldırıya uğruyorduk. Bu saldırıların en çok uygulayıcıları da Maocu gruplardı. Bir çok okulda arkadaşlarımız bu gruplar tarafından okula alınmıyordu. Bu nasıl çatışmaydı (?)