Bülent KORUCU
Türkiye, bir hukuk devleti midir? Anayasamızın ikinci maddesi buna amir olduğu için normal şartlarda hiç teklemeden ve tereddüte imkân bırakmadan bu soruya evet dememiz gerekiyor.
“Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” maddesiyle anayasamız hukukun üstünlüğünü bir mecburiyet olarak önümüze koyuyor. Ne yazık ki bilhassa son dönemde yaşadıklarımızdan sonra hukuk devletinin var olduğunu iddia etmek pek mümkün değil. Hukuk devleti olmak, öncelikle yürürlükteki mevzuata -usulüne uygun şekilde değiştirilene kadar- uymayı şart koşuyor. Bunun yanında mevzuatın hem uygulayıcısı hem de diğer uygulayıcıların denetleyicisi olan yargının bağımsız ve tarafsızlığı olmazsa olmaz şartlardan. Yargı kararlarının bağlayıcılığı ve istisnasız uygulanması zorunluluğu da bu minvalde sayılır. Yukarıda saydığım ilkelerden bir tanesinin çiğnenmesi hukuk devleti olma özelliğini ortadan kaldırırken, ülkemizde ne yazık ki neredeyse tamamı ihlal ediliyor.
Son ihlal Anayasa Mahkemesi'nin dershanelerin kapatılamayacağı ve yasaklanmayacağına dair kararından sonra ortaya çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı, bağımsız akademisyenlerin uyarılarına kulak tıkayarak bile bile lades yaptı ve yasakçı kanunu çıkardı. Beklenen son gecikmeli de olsa geldi ve kanun iptal edildi. Bakan Nabi Avcı ve ekibi hâlâ bu çok açık ve tevile imkân tanımayan karara rağmen bildiğini okumaya çalışıyor. Oysa AYM kararları, kesin ve bağlayıcı. Anayasa 138. madde şöyle diyor: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Uymamak, hafifinden görevi suistimal ve görevi ihmal suçu oluşturur.
Ceza Kanunu madde 257 “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” diyor. Bakan ve müsteşarı dahil bütün kamu görevlileri AYM'ye karşı direnişlerinin cezası olarak asgari bu maddeden yargılanır. Mağdurların, hem idareye hem de kişilere karşı tazminat davası açma hakkı da saklı kalır.
Yargı kararlarına karşı sistematik, organize ve tekrarlayan direnişin ‘görevi kötüye kullanma' olarak geçiştirilemeyeceği de açık. Bu yolun sonu TCK 309'a kadar gidebilir. Anayasal düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs bile denebilir. Cebir ve şiddet şartı için ise Yargıtay içtihatlarında manevi cebir var. Buna zorlama bir yorum denilebilir. Doğru, fakat anayasal düzenin en önemli parçası olan yargı kararlarını yok farz etmenin o düzeni ortadan kaldıracağı ortada. Milli Eğitim Bakanlığı sadece AYM değil, yine bir yüksek mahkeme olan Danıştay'ın kararlarını da uygulamamak için sistematik direniş gösteriyor. Yerel mahkeme kararları da cabası. İdarenin bütün eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunu açık tutan anayasanın fiilen çöpe atılmasının önüne nasıl geçeceğiz? Bu can alıcı soru önümüzdeki günlerin en önemli tartışma mevzularından olacak.
Hukuk, mağduriyetler karşısında yegane sığınak ve biricik telafi imkânı. Bunu ortadan kaldırdığımızda anayasal düzenin sağlıklı işletilmesi mümkün olmayacak. Dershane meselesinin asıl önemli kısmı bu bence. AYM kararlarını uygulamayan bir yönetimin anayasaya ve diğer kanunlara riayetini nasıl temin edeceğiz? Mağduriyet demişken şunu da ihmal etmeyelim: Bir siyasi inat uğruna yüz binlerce öğrencinin, bu sektöre para yatırmış sermayedarın ve on binlerce öğretmenin içine düşürüldüğü belirsizlik halinin izahı yok. Böylesine bir inat ve kin, her türlü endişeyi haklı kılıyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.07.2016
4.02.2016
1.02.2016
23.02.2016
5.02.2016
2.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
15.01.2016
1.02.2016