Cemile Bayraktar
Kadın ve aile meselesi dünya üzerinden sadece belli coğrafyaların değil neredeyse tüm dünyanın meselesi… Ancak bu mesele olması gerektiği gibi gündemde tutulmak yerine, siyasetin öznesi olarak ele alınmak yerine, siyasileştirilerek, siyasetin nesnesi haline getirilerek ele alınıyor. Bunun yanı sıra pragmatik siyasi amaçlar için araçsallaştırılan kadın ve aile konusu, toplumsal değerler, milli şuur, gelenek ve din gibi toplumu kolayca duygusal, mantık dışı konuşmaya ve davranmaya iten olgular üzerinden konuşulduğu için de, aslında konuşulması ve çözümü istenmeyen bu mesele konuşuluyormuş gibi yapılarak konuşulmuyor, geçiştiriliyor, sorunların tespiti ve çözümü de haliyle mümkün olmuyor. Bir yandan siyasetin araçsallaştırdığı ve siyasetin kutuplaşma aracı haline getirdiği, diğer yandan muhatabı susturmak için toplumsal değerler ve din öne sürülerek, bu başlıklar altında ele alınan kadın konusu, kadın olmayan, içinde kadının fikri ve etkisi olmayan ve tercih hakkının olmadığı bir düzlemde ele alınıyor. Sonuç; siyasette daha az kadın, şiddet mağduru daha çok kadın, yıpranmış toplum, ayarları bozulmuş aile yapısı, toplumsal gerilimden fazla bir şey olmuyor. Bu nedenle siyasetten bağımsız olarak, kadın ve aile meselesini konuşmayı tercih ederim.
Gündem her ne kadar İstanbul Sözleşmesi üzerine kilitlenmiş olsa da sözleşme aşırı siyasi bir hal aldığı için, sözleşmeden değil, sözleşme üzerinden dönen tartışmalardan bahsetmek istiyorum. Yani aynı sözleşmeyi imzalamak ve sonra yürürlükten kaldırmaktan, sözleşmenin olması gerektiği gibi uygulanmamış olmasından, ortalama bir metin olan sözleşme üzerinden dinin, ailenin, kadının, çocuğunun, toplumsal değerlerin heder olabileceğine inanan bir akıl, zaten oldukça paralize olmuş, siyasileşmiş bir akıldır ve bu tip bir akılla bu denli geniş ve önemli bir konu konuşulamaz.
Her toplumun içerisinde, ki bu durum Batı ve Doğu arasında elbette farklılık arz etmektedir, bir takım bozulmalar, gayrı ahlaki çözülmeler, toplumun temeli olarak gördüğümüz ailenin çözülmeye başlaması gibi problemler mevcut. Farklılık aslında şuradan kaynaklanıyor; bazı toplumlarda bu sorunlar, yasalar üzerinden çözümlenmeye çalışılırken, bazı toplumlarda görmezden gelinirken, bazı toplumlarda toplumsal değerler ve din öne sürülerek çözümlenmiyor, üzeri örtülüyor, geçiştiriliyor yani sorun tespit dahi edilemiyor. Ya da sorunun çözümü sadece kadınlara havale ediliyor, sürekli olarak kabahatli olanın kadın olduğu iddia ediliyor, “namus” konusu kadına yükleniyor, aileyi koruma sorumluluğu sadece kadının göreviymiş gibi lanse ediliyor ama aynı zamanda sorun çözmesi, tüm mesuliyeti alması beklenen kadınların etki ve yetki alanı sınırlandırılıyor. Yani sorunun kendisinin kadından kaynaklandığı iddia ediliyor, sorunu çözmesi beklenenin kadın olduğu söyleniyor ama aynı zamanda kadın yok hükmünde bir muameleye tabi tutuluyor.
Kadın ve aile konusunda bir diğer problem toplumsal değerleri, dini koruma vazifesinin de kadın olduğu yönündeki anlayıştan kaynaklanıyor. Yani dinin yaşanması konusunda bir problem varsa kadın fitne, toplumda ahlaki bir sorun varsa kadın sorumsuz, ailede bir çözülme varsa kadın kabahatli ilan ediliyor. Bir kadın olarak olur da toplumsal değerler, ahlak, din üzerinden, içerisinden konuşmaya kalkarsanız bu kez de feminizm, sekülerleşme, ahlak dışı konum alma, toplumun değerlerine zarar verme üzerinden şeytanlaştırılıyorsunuz ve din dışı bir konuma itiliyorsunuz. Yani yine çıkış yok!
Tabi bir de kadına şiddet ve kadın cinayetleri meselesi var. Maalesef raporlar kadına yönelik şiddetin çoğunun eş, flört, aile bireyleri gibi yakın ilişki içerisinde olunan erkeklerden geldiğini söylüyor. Toplumun ve ailenin çözülmesinden kadının sorumlu olduğunu iddia edenlerin o muazzam mantık silsilesi içinde ilerleyen akılları; annelerinin babaları, ablalarının ve teyzelerinin enişteleri tarafından şiddete maruz bırakılmasına, öldürülmesine şahit olan çocukların yaşadıkları travmalar sonrasında toplum ve ailenin korunması gereken değerler olmadığını düşünmeye başladığından bihaber. Komşuları olan kadının, sınıf arkadaşlarının, iş arkadaşlarının eşleri tarafından sürekli şiddete uğradığına şahit olduğu için travmalar yaşayanların, aileye olan inançlarının kalmadığı, babalarından nefret ettikleri, evlenmekten uzaklaştıkları bir türlü görülmüyor. Dahası korunma talep eden ancak korunmayan ya da kadına yönelik şiddet sonrası adli kontrol ile serbest bırakılan, o serbestlik sırasında karısını öldüren kişilerin serbest dolaşıyor olmasının oluşturduğu hayal kırıklıklarının aslında aile, toplumsal değerler, ahlak için ne denli zarar verici olduğu bir türlü görülmüyor. O muazzam mantık silsilesi içerisinde ilerleyen akıllar için sorunun sebebi hala kadın.
Bir de dinin kadınlar nedeniyle zarar gördüğünü iddia edenler var ki, kendilerinden Allah’a sığınmak zorunda kalıyorsunuz. Bu tür anlayış için kadının, erkeğin sözünü dinlemesi gerektiği dinin birinci emri! Yani fırsat bulsalar “İlk emir ‘Oku!’ değil, ‘Kocana itaat et!’tir” diyecekler. Allah’tan ayet sabit de delile ihtiyaç duymuyoruz. Bu anlayışın empoze ettiği tezler şu şekilde; kadın fitnedir, kadının itaat etmeyeni fitnedir, toplumu, ahlakı, dini korumak sadece kadının görevidir ama bu kadar çok görevi olan kadının en önemli görevi bana/erkeğe itaat etmektir. Kadının sesi haramdır, pantolon giymesi ve erkeklerle aynı sınıfta öğrenci olması babası/kocası için utançtır, okuması caiz değildir, çalışması helal değildir. Haşa neredeyse “Allah kadını bana hizmet etsin diye yarattı” diyecek ama diyemese dahi buna sonuna kadar inanan bir amentüsü vardır. Elbette okumayacaksınız, öğrenmeyeceksiniz yoksa Allah’ın size verdiği haklardan bahsetmeye kalkarsınız, aslında din diye dayattıkları şeyin din değil kendi tahakkümlerini dayatma aracı haline getirilmiş söylemler olduğunu öğrenir ve öğretirsiniz… bunların hepsi en büyük korkularıdır ve bu korkularının hayata geçmemesi için kadınların, kendilerinin istediği ya da izin verdiği kadarıyla hayata katılmaları gerektiğini söylerler. Aslında kadın üzerinde haksızca bir tahakküm kurma istekleri gayrı meşru olduğu için bu arzuyu dinin emri diye meşrulaştırma çabalarının farkında olursunuz da kabusları gerçek olur diye her tür kadın hakkına, bu hakkı Allah vermiş olsa dahi karşıdırlar.
Tüm erkeklerin kadınların düşmanı olmadığı, kadına şiddet uygulamadığı ve şiddeti meşrulaştırmadığı, dini ve toplumsal değerleri bahane ederek kadını susturmadığı, bastırmadığı malum… aynı zamanda kadına şiddeti meşru, kadının kendisine itaatini zorunlu gören sorunlu anlayışlar için toplumsal ve dini değerler kullanılarak kadını baskılamak bir zorunluluk çünkü her gayrı meşru eylemlerini dini bahane ederek meşrulaştırmayı huy edinmiş durumdalar. Böylelerinden bizleri yalnızca ifade ettiğimiz düşüncelerimiz değil aynı zamanda bu sınırsızları sınırlaması gereken yasalar, sözleşmeler korur, en azından korumaya çalışır. Ancak aynı yasalar ve sözleşmeler, yine din, aile, toplumsal değerler bahane edilerek yürürlükten kaldırılırsa işte o zaman bu anlayış kendisine yayılacak daha çok imkan ve alan bulur.
Toplumu, dini, aileyi korumayı gerçekten ama gerçekten düşünen, önemseyen varsa, yel değirmelerine savaş açmak, kadınları tahakküm altına almak gibi gafletlerden kurtulmaları gerekiyor. Bu gafletlerden hızlı bir şekilde kurtulmanın gereğini izah etmek de takdir edersiniz ki kolay değil. Ve hatta mümkün bile değil. Bu nedenle din gibi aktif, kadın, aile ve toplum gibi ehemmiyetli meseleleri gündem edindiğini söyleyenler, ezberledikleri birkaç mantık hatalı anlayıştan elbette dönüp de gerçeklere bakmayacak ve gerçekleri görmeyecekler. Ancak gözlerini kapattıkları gerçekler çok yakın zamanda karşılarına dikilecek… Yani onların fantastik dünyasındaki gibi elle suni biçimde şekilleneceklerini sandıkları bir toplum yok, sınırsız itaat etmesini bekledikleri kadınlar yok, sormadan ve düşünmeden yaşayamayan bir genç nesil aslında yok. Bu realitelerden kaçmak ise artık mümkün değil. Nihayetinde bugün ertelemiş olsalar dahi yarından tezi yok yaşanan ortamdaki gerçekler karşılarına dikilecek ve istemeseler dahi dini, toplumu, ahlakı, kadını, aileyi korumanın yolunun yaşanan ortamdan bihaber olmakla mümkün olmadığını, kendilerini kendileri gibi dünyadan bihaber, oldukça cılız bir topluluk dışında kimsenin dinlemediğini, dine verilmeye çalışılan zararda payları olduğunu tecrübe edecekler. Çünkü yaşadığı atmosferin gerçeklerinden bağımsız olan hiçbir din olmamıştır, bunun sonucunda da yaşanan atmosferden bağımsız bir biçimde, üstelik vahye karşı olarak, tebliğ yapmaya kalkanların din adına yaptıklarını iddia ettikleri hiçbir şey maya tutmayacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024
21.07.2024
20.06.2024