M.Şükrü HANİOĞLU
Türk basınında yeni bir anlam kazandırılarak sıklıkla kullanılan "bi'at" kavramı, otoriteye "şartsız, sorgulamadan gösterilen itaat"e atıfta bulunmaktadır. "Bi'at kültürü" ya da "bi'at basını" benzeri kavramsallaştırmalarla genellikle muhafazakâr yapılar ve siyasete yönelik eleştirileri dile getirmek için kullanılan bu deyim, toplumumuzda görülen itaat kutsaması ve kurum içi demokrasi eksikliğini muhafazakâr bir davranış biçimi olarak tanımlamakla kalmayarak onu dinle de ilintilendirmektedir.
Otoriterlik "bi'at" kaynaklı mı?
Tarih bilmemekle beraber, ona aşırı bir belirleyicilik atfeden modern Türk literatisi her konuda günümüzü açıklayabilecek "kökler" bulmaya çalışmakta, ancak bilgi sınırlılığı nedeniyle genellikle anlamsız ilişkilendirmeler yapmaktadır. Modern otoriterlik, cemaatçi örgütlenme, liderlik oligarşisi ve değişik toplumsal yapılarda görülen çoğulculuk eksikliğinin "bi'at" geleneğine dayandırılması da bu konudaki ilginç örneklerden birisidir.
"Satmak" anlamına gelen "ba'a" fiilinden türetilen bir kavram olan bay'a, siyasî otorite ile birey arasında "alım-satım" işlemindekine benzer bir "sözleşme" ilişkisi kurduğu için doğduğu dönem için oldukça demokratik bir kurumdur. Nitekim tarihçiler Medine'ye hicret öncesinde gerçekleştirilen ikinci "bi'at"ın (Bay'a el-'Akabah Sânî), kan bağı ve aşiret ittifaklarına değil "eşitlik, sosyal adalet, dayanışma" benzeri ilkelere dayalı bir devlet kurulmasına yol açan en önemli etkenlerden birisi olduğu konusunda hemfikirdirler.
"Bi'at"ın bilhassa ortaçağdaki uygulamada İslâm dünyasındaki despotik idareler ve "hikmet-i hükûmet" temelli siyasetleri meşrulaştırmak için kullanıldığı doğrudur. Buna karşılık modern dönemde İslâm dünyasındaki anayasacılık hareketi "bi'at"tan toplumsal sözleşme yaratma, idarecinin yetkilerini sınırlandırma aracı olarak yararlanmaya çalışmıştır. Osmanlı'da Namık Kemal'in başını çektiği bu hareket, yakın dönemde Abbas Mahmud al- Akkad gibi Arap ve Abdülali Bazargân benzeri İranlı entelektüeller tarafından "demokratik sözleşme" ve çoğulculuk temelli toplum kuramı yaratma amacıyla sürdürülmüştür. Bilhassa İran'daki tartışmada "bi'at" kuramı resmî ideolojinin vilâyât-ı fakih kuramı (yâni bir fıkıh âlimi ya da âlimler grubuna topluma nezaret vazifesi verilmesi) karşısında, sözleşmeye dayalı çoğulculuğun savunulması için kullanılmıştır.
Dolayısıyla modern dünyada farklı bir anlam yüklenilen bir kavramın ortaçağ dönemindeki uygulamasını göz önüne alarak, günümüz toplumunda otoriterliği muhafazakârlık ve dindarlıkla ilişkilendirme genel olarak "din"e özcü, özel olarak da İslâmiyete Oryantalist yaklaşımın neticesidir. Bunun ise ortaçağ feodal liderlerinin kilise ve üzerlerindeki lord ve krallara verdikleri bağlılık yeminlerine bakarak, günümüz Avrupası'ndaki otoriter eğilimleri anlamaya çalışmak benzeri, fazla da anlam taşımayan, bir yaklaşım olduğunun altı çizilmelidir.
Nitekim son dönem Osmanlı tarihi muhafazakâr ve dindarların muhalefet alanında, sembolik düzeye indirgenerek "kılıç kuşanma" benzeri seremoniler tarafından gölgelenen "bi'at" törenlerinin fazla etkisinde kalmadıklarını ortaya koymaktadır. II. Abdülhamid idaresine en ciddî eleştirileri yapanlar arasında ûlemanın önemli yer tutması, İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin merkez şubelerinden birisinin Hoca Muhyiddin Efendi'nin idaresinde çalışması, İstiklâl Harbi'ne muhafazakâr lider ve tabakaların ciddî destek vermesi, tasavvur edilen "muhafazakâr, dindar, bu nedenle de otoriteyi sorgulamayan," itiraz göstermeden "bi'at" eden birey tipinin fazla da anlamlı olmadığını ortaya koymaktadır.
Siyasî otoriterlik ve itaatin kaynakları
Bu söylediklerimiz modern Türk muhafazakâr siyaset ve örgütlenmelerinin "otoriter" eğilimleri olmadığı, "itaat"ı şiddetle eleştiren bir "sorgulama" kültürüne sahip bulundukları anlamına gelmez. Burada ifadeye çalışılan, söz konusu otoriterlik ve itaat kutsallaştırmasının "muhafazakârlık" ve kökleri ortaçağa giden İslâmî geleneklerin özcü yorumu üzerinden üretilmesinin anlamlı olmadığı ve bunların toplumda muhafazakârlığa indirgenemeyecek derecede kök salmış bulunduğudur. Nitekim yakın tarihimizin en "otoriter," "tartışmasız sadakat ve hizmet" bekleyen ve aidiyet talep eden ideolojisini yaratanlar muhafazakâr olmadıkları gibi "din"i de toplumsal gelişme önünde ciddî bir engel olarak görmüşlerdir.
Bu kök salmanın temel nedeni ise "bi'at kültürü" değil, "birey"in ortaya çıkmasına izin veren örgütlenmeler yaratılamamış olmasıdır. Cemaatçi örgütlenme (gemeinschaft) zannedildiği gibi muhafazakârlığa ve dindarlığa has bir yapılanma biçimi değildir. Bu açıdan bakıldığında kendisini "Türk Solu" olarak tanımlayan yapının da "cemaat" karakteri taşıdığı görülür. Benzer şekilde Kemalist örgütlenmeler de gerçekte hacimli "cemaat"lerdir.
Böylesi bir örgütlenme ise doğal olarak beraberinde "içe kapalı, dayanışmacı, otoriter," her üyeye yukarıdan aşağıya görev verilen ve "itaati kutsayan" topluluklar yaratmaktadır. Geçmişte İttihad ve Terakki Cemiyeti gibi bu özellikleri en aşırı boyutlarda ortaya koyan bir "cemaatçi" örgütlenmeyi üreten siyaset günümüzde de benzer yapıları şekillendirmektedir.
Toplumumuzda mevcut siyasî yapılarda Robert Michels'in tüm örgütlenmelerde varolduğunu ortaya koyduğu "liderlik oligarşisi"nin daha kuvvetle hissedilmesi ise Erken Cumhuriyet ile birlikte yaratılarak etkinliğini günümüze kadar sürdüren bir "lider kültü"nün varlığıdır. "Lider"e insanüstülük, "kurtarıcılık" benzeri niteliklerin atfedilerek tapınılan bir toplumda, siyasî kültür "liderlik"i kutsama, ona itaati siyaset yapma ile özdeşleştirme eğilimi taşımıştır. Bunun da muhafazakâr siyasetle sınırlı olmadığını belirtmek gereklidir.
Bu açıdan bakıldığında imparatorluğun çöküş dönemindeki Osmanlı siyasetinin, Cumhuriyet'e nazaran çok daha kurumsallaşmış olduğunun belirtilmesi gerekir. Nitekim İttihad ve Terakki Cemiyeti'nde Michels'in "oligarşinin tunç yasası" olarak nitelendirdiği türde bir liderler grubunun egemenliği söz konusu olmuşsa da "örgüt kültü" her şeyin üzerinde tutulmuştur. Buna karşılık İttihad ve Terakki'nin mirâsçısı CHP'de "liderlik" örgütü gölgelemiş ve "lider" değişimleri köklü siyaset değişimlerini de beraberinde getirmiştir.
Toplumumuzda "lidere itaat"in siyaset olarak mütalâa edilmesi ve kurumlarda çoğulculuğun yaşanmamasının muhafazakârlık ve dindarlığa indirgenmesi anlamlı değildir. Benzer şekilde Türkiye'de bireyin ön plâna çıktığı örgütlenmeler yaratılamaması, bu alanda "cemaatçiliğin" egemen olması da muhafazakârlık ve dindarlıkla sınırlı değildir. Bütün bunlar tarihî nedenlerden ziyade modern gelişmeler çerçevesinde açıklanabilecek olgulardır. "Bi'at" benzeri bir kavramın asırlar öncesine ait yorumlarının bu alanda açıklayıcı olabileceğini düşünmek ise fazlasıyla kuvvetli bir muhayyile gücünü gerektirmektedir.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018