Murat BELGE
“Konuşmak”la “yazmak” arasındaki fark. Biri oldukça hesaplı, ölçülü, öbürü oldukça hesapsız, kendiliğinden. Radikal’deki kendi mülâkatıma bakınca, “Kürtlere önü ilikli politika” diye kendi ettiğim sözün hiç kastetmediğim yerlere çekilebilir bir söz olduğunu görmüştüm. Sırrı telefonda bu konuyu da açtı. Bunun “Kürtler saygılı olmalı” anlamında olmadığını söyledim. Buna rağmen, o yoruma dayalı cümleler yazmaktan vazgeçmemiş.
Aslında o yazının kendinde de belli ama benim bu konuda özellikle son dönemde yazdığım birçok yazının ana fikri bu: Kürtler bu ülkenin onurlu yurttaşlarıdır. Onlarla, üstünde yaşadıkları topraktan vazgeçemediğimiz için değil, kendilerini sevdiğimiz için, birlikte yaşamak isteriz. “Birlikte yaşamak” isteğimiz, bu sevgi temelinde olduğu zaman meşrudur. Ayraç olarak PKK’yı alıp “İyi Kürtler/ Kötü Kürtler” diye ayrım yapmaktan vazgeçin. En apolitik ya da fikren PKK’ya en uzak Kürt de, Kürtler için canını veren insanlarının hakkında kötü konuşmaz. Bu bir erdemdir. “Onurlu” olmanın da göstergesidir. “Boynu eğik”le değil, “başı dik”le dost olmak isterim.
Aynı kelimelerle olmayabilir, ama bunlar özellikle şu son dönemde Kürt sorunu üstüne yazarken vurguladığım şeyler. Çünkü Türk tarafında olaya hiç böyle bakmayan çok sayıda insan olduğunu görüyorum. “Hâlâ ne istiyorlar?” diye konuşanlar. “Hak” sözkonusu olduğunda bunu “verme” yetkisine sahip olduğu varsayımı üstünden konuşanlar vb.
Bunlar hâlâ var, hâlâ çok. Benim o mülâkatta “pijamalı” sıfatıyla anlattığım da böyleleri. Bu bir “laubalilik”. Kendine çeki düzen vermek gereğini duymuyor, çünkü kendini her şeyin tartışılmaz efendisi gibi görüyor. Öyle olunca, kiminle konuşuyor, konuşurken ne diyor, bu dedikleriyle karşısındaki insanın duygularını incitiyor mu, neye yol açıyor... Bunlara da özenmiyor.
“İlikli olmak”la kastettiğim de bu durumun karşıtı. Her an kendinin de, karşısındakinin de bilincinde olmak. Uyanık ve hazırlıklı olmak. Düzgün ve titiz olmak.
Kürt politikası böyle bir politika olmalı, çünkü acıyı çeken taraf Kürt tarafı. Bir Türk “pijamalı” dediğin tarzda siyaset yapınca onun başına bir şey gelmiyor. Annesinin babasının, çocuğunun kardeşinin başına da bir şey gelmiyor. Ama Kürt siyasetçisinin yanlış bir adım atmasının sonuçları kendi halkı açısından ağır. Kurulması gerekli, kurulacağını da umduğum “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti”nde, bu nedenlerle; Kürt katkısının Türk katkısından daha önemli, daha öze ilişkin olacağını düşünüyorum.
Bugün işler böyle mi yürüyor? Hayır, pek de böyle yürümüyor. Ama böyle yürümemesi, bu potansiyeli ortadan kaldırmıyor. BDP’nin aldığı tavırlardan, yürüttüğü politikalardan ben kendi hesabıma birçok zaman mutlu olmuyorum, niçin olmadığımı da yazıyorum, anlatmaya çalışıyorum. Böyle bir eleştiri, elbette ki, BDP’nin ve temsil ettiği, etmeye çalıştığı kitlenin uzun vadeli mutluluğu içindir ve BDP’nin şimdi olduğundan daha başarılı olabilmesi içindir.
En temel nokta olarak, şu geçtiğimiz dönemeçlerden sonra, BDP’nin “protesto” ile kendini sınırlayan, yani “tepkisel” bir parti olmaktan çıkıp, dediğim o “Demokratik Türkiye” için proje üreten ve imkân buldukça uygulayan bir partiye dönüşmesini görüyorum.
Tabii bütün bu düşünceler, temenniler arasında, hükümetin ve iktidardaki partinin böyle hedeflerle hiç de uyumlu olmayan davranışları olduğunu görüyoruz, söylüyoruz. Bütün bu yıllarda “Türk tarafı”nda gördüğüm yanlışlıkların, eksikliklerin bayağı büyük bir miktarının iktidar partisinden de eksik kalmadığını şimdiye kadar pek çok sefer dile getirdim.
BDP’yi de eleştirdiğim gibi... Ne var ki, Kürtlerin “edepli” davranması, “alttan alması” gibi beklentilerim olmadı. Bunların, tam tersine, hiç sözkonusu olmaması gerekmiyor. Evet, siyaset baştan sona bir “esneklik sanatı”dır, alttan almayı gerektiren durumlar da olabilir, tersini gerektiren durumlar da olabilir, ama Türkiye’nin bugünkü durumunda birinci sorun, her türlü olumsuzluğun temeli olan, bazen açıkça telaffuz edilen, her zaman örtük gerçeklik gibi kabul edilen, “ast-üst” ilişkisinin, bu tür bir konumlanmanın, gerçekten ve içtenlikle ve kesinlikle ortadan kaldırılmasıdır.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025