Orhan MİROĞLU
Başbakanın grup toplantısında üstünde önemli durduğu, ‘Türkiyelilik’ ve ‘makbul vatandaşlık’ kavramları, aslında bugünkü siyasi mücadelenin yaşandığı temel çelişki alanını açıklıyor. Türkiye, AK Parti iktidarıyla beraber, bulunduğu coğrafyada yer alan ülkelerin hemen hiçbirinin başaramadığı bir şeyi başardı. Türkiye, ortalık kan revanken, mezhep ve etnik çatışmalar coğrafyamızda her türlü kötülüğün kol gezmesine yol açıyor ve şiddetten başka bir şey üretmiyorken, ortak bir kimlik etrafında bir arada yaşamanın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu keşfetti. Yarin yanağına ilk aşkın heyecanıyla dokunmak gibi bir şeydi bu. Alternatifi ise kimlik adına ölmeye ve öldürmeye devam etmekti. Bugün ortak bir aidiyet olarak bir Suriyeli, bir Iraklı kimliği maalesef yok, aslında yokmuş zaten, olmadığını oluk gibi kan aktıktan sonra görebiliyoruz. Ama bir Türkiyeli kimliği hep vardı, orada bir yerde keşfedilmeyi bekliyordu, lakin farkında değildik. Çünkü herkes bu ülkenin makbul Türkiyelisi değil ‘makbul vatandaşı’ olmanın mücadelesini veriyordu. Makbul vatandaş olmak, siyaseti ve toplumsal statüyü belirliyor ve Türkiyelilik kimliğini görünmez kılıyordu. Bir ülkeye ait olma hissi, sağlam bir aidiyet duygusu yaratır. Allah aşkına bugün kim Ankara’nın sadece Türklerin ve kim İstanbul’un, İzmir’in, Mersin’in, Antalya’nın sadece ‘makbul vatandaş’ olma yolunda kendini helak edenlerin şehri olduğuna inanabilir? Bu şehirler ve bütün Türkiye, Türkiyelilerin değil midir? İşte aşağı yukarı geri dönüş için koşullar çok uygun hale geldi. Peki çatışma yıllarında, yurdundan, yaşadığı topraklardan zorunlu göç nedeniyle gelip büyük şehirlere yerleşen üç milyona yakın Kürdün kaçta kaçı geri döndü? Muhtemelen % 3 bile değildir. Korucu korkusu, devlet korkusu şu bu, hiçbiri yok artık. Büyük korucu ailelerin bazıları Hakkari’den Mardin’e varıncaya kadar BDP’ye oy verdi, BDP ve korucu aileler arasında barış sözleşmeleri, anlaşmaları filan oldu. Ama bu, hiçbir şekilde geriye dönüşlere yansımadı. Mersin’de yaşayan Kürt kendi toprağından elbette kopmuş değil, ama kendisini ait hissettiği topraklar artık doğup büyüdüğü topraklardan da ibaret değil. Diyarbakır’da Dicle’nin, Mersin ve Antalya’da, Akdeniz’in kıyısına oturmak, demli bir çay içip Dicle’nin durgun sessiz sularına ve Akdeniz’in deli dalgalarına karışmak arasında bir fark kalmadı artık. Kürtler’in ve Türklerin yan yana, bir arada oturduğu mahallelerde hafta sonu yapılan her yeni evlilikle beraber kanımız, canımız birbirine karışıp gidiyor. Entegrasyon, hiçbir ülkenin öyle kolayca başaramayacağı ilginç bir siyasi ve tarihi vaka haline geldi. Hadi bakalım Kürtlere özel statü deyip duralım. Yaşadığımız hayatın özel statülere bakan bir karşılığı yok ki? İster Alevi, ister Türk, ister Kürt, ister Sünni, ister Ermeni, ister Süryani, ister Çerkez, Boşnak, Arnavut, hepimizin geleceği ve kaderi ‘makbul vatandaşlıkları’ yeniden akla getirmeyecek olan, eşit, adil ve tek bir statüde yatıyor. Bu da Başbakanın vurguladığı Türkiyelilik kimliği ve statüsünden başka bir şey değildir. Ama yaşadığımız deneyimi, yani , aynı vakayı, Hewlêr (Erbil)/Bağdat, Şam/Kamışlo, Mahabat/Tahran bağlamında göremiyoruz ve belki yüzyıl sonra bile göremeyeceğiz.
***
Bana biri AK Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın en önemli siyasi başarısı nedir diye soracak olsa, cevabım şu olur: AK Parti, bütün farklı ve çeşitli kimliklerimize rağmen bizi barış içinde bir arada tutacak olan kimliğin Türkiyelilik üst kimliği olduğunu, bu kimliği koruyamazsak, diğer kimliklerimizin barış içinde bir yaşamı sürdürmeye yetmeyeceğini gösterdi. Göstermekle yetmedi-kuşkusuz bu fikri savunan çok sayıda aydınımız hep vardı bizim ve hala da var- siyasi bir pratik olarak hayata geçirdi. AK Parti, Türk, Kürt, Alevi Boşnak, Ermeni, Süryani, Sünni, Rum, Mıhellemi (Bu da nereden çıktı diyeceksiniz ama, benim bir yanım Mıhallemi’dir bir yanım Kürt, ayrı mevzu, sonra anlatırım) bütün kimliklerin yarattığı hapishanelerden, zincirlerden kurtulmanın yolunu gösterdi, ‘makbul vatandaşı’ özenilmesi gereken bir kimlik olmaktan çıkarırken, Türkiyelilik kimliğini özgürleştirdi. Birbirlerinden beslenen iki akım olarak, Türk milliyetçileri, Kürt milliyetçilerini, birbirlerinin tez ve anti tezi olan Kemalist-Laik kesim ve İslamcılar, işte bu akımlar, bunlar birbirlerini anlamak, tanımak ve bilmek istemedi. Tekçi bir siyasi modelde buna gerek de yoktu aslında. Hepimiz Türk ve Müslüman’dık. Siyaset Türk-İslam sentezi içinde kalınarak yapılabilen bir şeydi. Bu belirlenmiş siyasi alanın dışına çıkan, iflah olmuyordu zaten. Derken Türkiye öyle bir mucizevi değişim sürecine girdi ki, Kemalist-laik kesim medyası, burjuvazisi, beyaz Türküyle filan kendini birden bu değişim sürecinin karşısında buldu. Türk aydınının ve hatta Kürtlerin de yıllarca düşündüklerinin aksine, değişim dediğimiz hadise İslamcılardan başladı. İslamcılar değişti ve değiştirdi. On yılda kimin hangi siyasi paradigması varsa, bu paradigmalar paramparça, ‘makbul vatandaş’ kimliği tuzla buz oldu. Birileri şimdi bu dağılan parçaları bir araya getirip, Ekmeleddin Bey’i aday gösterdiler. Ekmeleddin Bey’in adaylığı, ‘makbul vatandaş’ olma mücadelesini sürdürme yolunda tezahür etmiş bir adaylıktır. Yani, makbul vatandaşlığı, cumhuriyetin kuruluş yıllarında, mümkün hale getirmiş, Türk-İslam sentezine geri dönüştür. Bu geri dönüşe bakıldığında, ne Kemalistlerin, ne Türk milliyetçilerinin bir itirazı var, aksine, bu iki grup Türk-İslam sentezine geri dönüşün temel ittifak güçleri olarak görülüyorlar. Türk-İslam sentezine geri dönüşün adayı, Ekmeleddin Bey’in babası ‘makbul vatandaş olmayı kabul etmediği için veya makbul vatandaşlığa uygun bulunmadığı için, Ekmeleddin Bey bu ülkede değil Mısır’da doğdu. Trajediye bakın ki, Ekmeleddin Bey, şimdi makbul vatandaş olma mücadelesi verenlerin adayı oldu. İşte size tarihin en zor sorunsalı.. Sanatçılarımız, İngilizce konuşan birini buldular mı, kendi ülkelerinin geleceğinden duydukları endişeleri, paylaşıp duruyorlar.. ‘Kış Uykusu’ndan uyanamadılar bir türlü. Uyansalar ve kasabaya sığınmış aydınların bunalımını anlatmaya kısa bir mola verseler, asıl ‘makbul trajedilerimizden’ süzülüp gelecek olan filmleri izlemek ve romanları okumak, kim bilir ne keyifli olurdu..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2016
13.04.2016
11.04.2016
10.04.2016
8.02.2016
6.02.2016
5.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
30.03.2016