Oya BAYDAR
Adaletin bozuk terazisi masumları suçlu, suçluları masum diye tartarsa herkes mağdur olur. Mağdurdan isyancı militan yaratmak kadar sahte kahraman yaratmak da kolaydır.
Ordunun darbeci geleneğiyle hesaplaşma ve Cumhuriyet oligarşisinin vesayetçi iktidarını geriletme teşebbüsü olarak başlayan Ergenekon ve Balyoz davaları sosyolojik, hukuksal ve etik derslerle doluydu. Balyoz davasında yeniden yargılamanın gündeme geldiği ve her iki davanın sanıklarının tahliye edildiği şu günlerde, konu üzerinde bir kez daha düşünmekte yarar var.
Bu ülke, demokrasinin yerleşip gelişmesinin önünde başlıca engel olan askerî darbelerden çok çekti. Tarihsel, toplumsal, ideolojik nedenlerle, kendilerini ülkenin gerçek sahibi ve “adam edilmesi gereken” halkın efendisi gören asker-sivil Cumhuriyet kadroları, kendi doğruları, kendi toplum modelleri dışında kalan ve mutlak iktidarlarını tehdit eden her türlü muhalefete karşı darbe silahını kullandılar. 27 Mayıs darbesi, “Yeter! Söz milletindir” diyerek iktidara gelen Demokrat Parti’ye karşıydı. 12 Mart 1971 darbesi antiemperyalist sol harekete (ve hazırlanmakta olan sol Kemalist darbe teşebbüsüne) karşıydı. 12 Eylül 1980 faşist darbesi, yükselen işçi hareketine, sosyalist harekete, ayak sesleri duyulan Kürt hareketine ve İslamî kesimlere karşı CİA güdümlü bir darbeydi. Postmodern darbe diye de adlandırılan 28 Şubat müdahalesi vesayetçi rejimin mağduru geniş halk kitlelerine dayanan siyasî İslamın yükselişini engellemeyi amaçlıyordu. Darbeci-vesayetçi odaklar, 2002’de iktidara gelmesini engelleyemedikleri AKP’nin önünü kesmek, toplumdaki kıpırdanmayı, dipten gelen değişim dalgalarını durdurmak için 2003’ten itibaren çeşitli önlemler almaya çalıştılar. Bu dönemde bir değil birçok darbe planı, niyeti, teşebbüsü olduğunu; bu planların uygulanmasına ortam hazırlamak, ülkeyi kargaşa ortamına sürüklemek için karanlık odaklarca her çeşit provokasyonun yapıldığını bilmeyen, duymayan, şahit olmayan yoktur. Üstelik bunlar günlüklerle, notlarla, özel toplantılardaki konuşmalarla, pekçoğumuzun tanık olduğu fütursuz sohbetlerle, bizden misin, katılır mısın yoklamalarıyla, daha sonra ortaya çıkan, yalanlanamayacak kadar açık ve sağlam delillerle de belgelenmiştir.
Şimdi kimse çıkıp da bize, ülkenin ve hepimizin kaderine kast etmiş bu pisliklerin hayalden, düzmeceden, komplodan ibaret, ordunun ve vesayetçi oligarşinin ise demokrasi sütünden çıkmış ak kaşık olduğu mavalını okumasın. Kimse hafızanın unutkanlığına güvenip bu ülkedeki darbeci geleneği, vesayetçi zihniyeti aklamaya çalışmasın.
Son zamanlarda yürütülen, bu davalarda elebaşı olarak yargılanan omzu kalabalıkların, darbelere ortam sağlamak için (özellikle Ergenekon davasında) cinayetten bile kaçınmayan üst düzey Gladyo şeflerinin ve emirlerindeki mafyacı çetelerin masumiyet ve mağduriyetleri üzerine kurulu algı operasyonu, davaların hukuk kurallarını ve adalet duygusunu çiğneyerek sürdürülmesinin beklenen sonucudur.
Kötü araçlarla iyi amaca varılmıyor
1950’den bu yana bütün darbeleri yaşamış, kişisel olarak da acısını çekmiş biri olarak darbeciliğin, müdahaleciliğin, vesayetçiliğin yargılanacağı, sivilleşmeye doğru adım atılacağı umuduyla, söz konusu davaların açılmasını baştan beri destekledim. Desteğim sadece kişisel, duygusal nedenler yüzünden değildi. Siyaset dışı bırakılmış, ikinci sınıf yurttaş (paşalardan birinin tabiriyle sözde vatandaş) sayılmış, inançları, kültürleri, dilleri, özgürlükleri, hakları inkâr edilmiş geniş halk kitlelerinin “biz de varız” kıpırdanışlarını, kabaran haklı isyanlarını, toplumun sırtına 80 yıl önce geçirilmiş gömleğin artık dar geldiğini, dikişlerinin patladığını görüyordum. Türkiye’nin; demokrasiyi ve özgürlükleri sadece kendisi için değil herkes için isteyen ama’sız gerçek demokratlarının hayali: şeffaf, demokratik, hukuğa dayalı, çoğulcu, eşitlikçi bir yönetimdi. “Devlet, bağırsaklarını temizleyecek, demokrasinin önündeki engeller kalkacak” umudu belirmişti. Bir avuç muazzaf veya emekli yüksek rütbeli subayın; adalet tarihine geçecek bir hukuk ayıbı olan “367 oy” kararının mucidi anlı şanlı yüksek yargı mensuplarının ve emirlerindekilerin hepimizin kaderine, hem de silah gücüne dayanarak hakim olması kabul edilebilir değildi.
Bundan sonrası hepimizin gözleri önünde cereyan etti: Davalar, soruşturmalar, tutuklamalar hukuk ve adalet dışı bir seyir izledi, yargılama her vicdanlı insanı isyan ettirecek uygulamalarla sürdü, sapla saman birbirine öylesine karıştı ki, davaları benim gibi baştan desteklemiş olanlarda bile soru işaretleri belirdi ve kuşkular giderek derinleşti. İddianameler geldiğinde sapla samanın içinden çıkılmayacak kadar karıştırıldığını, doğru yanlış her şeyin bir çuvala dolduruluğunu gördük. O sıralarda yazdığım bir yazıda: “Bu davaların görüldüğü mahkemeler sanki kendi davalarını sabote ediyorlar, hakkaniyet ve adalet duygusunu zedeleyerek gerçek suçluları kamu vicdanında aklıyorlar” mealinde bir cümle yazmıştım. Bu gün varılan sonuç aynen öyle oldu.
Ara başlıktaki cümleme dönersem: İyi, doğru, haklı, temiz bir amaca kötü, yanlış, haksız, pis araçla varamazsınız. Sahte delil üreterek, yalancı şahit kullanarak, hukuksuzluk yaparak adaleti sağlayamazsınız. Adalet dağıtmakla görevli olanlar, hukuk yerine kendi izledikleri amaç doğrultusunda, intikamcılığa başvururlarsa, adaleti araçsallaştırırlarsa varılacak nokta budur: Gerçek suçlular mağdur kahramanlara dönüşür/dönüştürülür. Kötü ve pis yöntem, yola çıkarken belirlenen amacın kendisini de zedeler ve kirletir.
Kullanışlı aptalları kim kullandı?
Bence Ergenekon ve Balyoz davaları, yeniden görülecek bile olsa, bu davalarda yargılanan ve derin devlete bağlı elebaşılar hariç büyük çoğunluğu masum ve mağdur olan sanıklar açısından aslında bitmiştir. Bundan sonra yargı süreci büyük ihtimalle sönümlenecek, kimseyi tatmin etmeyen, netlik kazanmayan sisli puslu bir hava içinde unutturulacaktır.
AKP amacına ulaşmış, önündeki engelden kurtulmuştur ama Türkiye darbeci-vesayetçi zihniyetle hesaplaşamadığı gibi, bu zihniyetin bir kısım taşıyıcıları kamu vicdanında mağdur konuma getirilerek iade-i itibar etmişlerdir. Davaları, -bencileyin- darbeciliğe karşı demokrasi ve sivilleşme adına desteklemiş olan demokratlarla postunu kurtarmak ve iktidarını pekiştirmek peşindeki AKP’nin ve Cemaat’in amaçlarının farklı olduğu iyice ortaya çıkmıştır. Şimdi, Cemaat-AKP savaşında AKP’nin yanında saf tutanlar, bütün kötülükleri Gülen Cemaati’ne yükleyip kandırıldık, kullanıldık diye dövünürken “bizi kim kullandı” sorusunu da sormak durumundadırlar.
“Kullanan” Cemaat değil o dönemde aralarından su sızmayan, domuz top olmuş AKP-Cemaat koalisyonudur. Şimdi Ergenekon-Balyoz davalarının savcıları hakimleri hakkında dava açılmasını teşvik eden, binlerce dava açılacağını söyleyerek cadı avı “müjdeleyen” Tayyip Erdoğan ve kurmayları, kandırılmış değil kandıran taraftadır. Onlar kimimizin kuşkulandığı, kimimizin gerçekten saflıkla doğru saydığı her şeyin aslını en baştan biliyorlardı. Sahteciliğin de, hukuksuzluğun da, davaların amaçtan saptırıldığının da farkındaydılar, hatta teşvikçi ve destekçiydiler. Yok böyle değil de, AKP kadroları ve cin akıllı başkanları gerçekten aldatılıp kandırılmışsa, durum daha da vahim demektir. Böyle basiretsiz, istihbaratsız, sorumsuz, neler döndüğünün farkına varamayan, iktidar uğruna her türlü şeytanî ittifaka girmekten çekinmeyen bir siyasal kadroya ve onun başındaki kişiye memleket nasıl emanet edilebilir? Bugün kullanıldıklarını söyleyen ve suçu başkalarına atanların yarın yine birileri tarafından kullanılmayacaklarının teminatı nedir?
Beyaz sayfa açmaktan başka çare yok
Derin toplumsal-siyasal dönüşüm süreçlerinde siyasî-ideolojik davalar her zaman gündeme gelir. En adil, en doğru kararlarla sona erse bile, toplumun bir kesiminde haksızlığa uğramışlık duygusu, burukluk, hayal kırıklığı yaratır. Öte yandan; halka, demokrasiye, ülkeye, insanlığa karşı gerçekten suç işlemiş olanların, kendi kitleleri tarafından kahramanlaştırılmaları da sürecin parçası olur. Balyoz davasının, yeniden yargılanmak üzere tahliye edilen kimi sanıklarında gördüğümüz, kendini bu hallere düşürenlerden intikam almaya yeminli “mağdur kahraman” havası, insanî açıdan bakıldığında anlaşılabilir bir durumdur ama toplumdak gerginliği artırmaktan, cepheleşmeyi körüklemekten başka işe yaramaz.
Hem (bu davalarda sayıları bir hayli fazla olan) masumların mağduriyetine, hem de darbeci-vesayetçi zihniyetten sahte kahramanlar yaratılmasına engel olmak için en doğru çözüm (faili meçhuller, cinayetler, vb. adî suçlar dışında) bir genel siyasî af gibi geliyor bana. Gerçek masum ve mağdurları, bu arada KCK davalarından yargılanan ve ne yazık ki yine ayrımcılık uygulanarak Balyoz sanıklarına sağlanan tahliye ve yeniden yargılanma gibi haklardan yararlandırılmayan Kürt siyasîlerini de rencide etmemek için, af değil, beyaz sayfa açmak diyebiliriz buna. Zaten af sözkonusu olduğunda, kimin kimden af dilemesi gerektiği de epeyce karışık bu ülkede.
AKP’nin maksadı, kendi günahlarını eski ortaklarına yükleyip cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birkaç oy daha fazla almaktan ibaret değilse, Kürt siyasi hareketini de kapsayan bir siyasî af, daha doğru deyimle beyaz sayfa açmak, hem toplumu rahatlatacak hem de darbecilerden sahte kahramanlar yaratılmasının önüne geçecek bir çözüm olabilir.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024