Serdar KAYA
Türkiye’de, Sevr ve Lozan hakkındaki değerlendirmeler, ekseriyetle ideolojik kaygılarla şekillenir. Ülkede en güçlü ve belirleyici sese sahip olagelen resmî söylem, Sevr’i adeta bir yokoluşa denk tutarken, Lozan’ı ise büyük bir zafer olarak sunar. Bu iki büyük abartı, birbiri ile yakından ilişkilidir. Şöyle ki, Sevr ile Lozan arasındaki uçurum, Ankara rejiminin ve kurucusunun yegâne meşruiyet kaynağı durumundadır. Zira Sevr’in yokoluş, Lozan’ın ise kurtuluş olması, Ankara’nın (başta İstanbul olmak üzere) ülkenin geri kalanına, “Vatanı biz kurtardık” diyebilmesine ve kendisini ülkenin yeni sahibi ilan edebilmesine imkân tanır. Başarının bir Tek Adam’ın dehasına atfedilmesi ise, sözkonusu Tek Adam’ın halkı temsil etmeyen iktidarına meşruiyet kazandırma işlevi görür. Zira herkesi O’nun kurtarmış olması durumunda, herkesi yönetmenin de yine O’nun hakkı olduğunu iddia etmek kolaylaşacaktır.
Sevr ile Lozan arasındaki fark azaldığı ölçüde ise, böyle büyük iddialarda bulunmak zorlaşır. Bu nedenle, resmî söylem işin başından beri hem Sevr’in hezimetini hem de Lozan’ın başarısını abartarak bu iki anlaşma arasındaki farkı gerçekte olduğundan büyük göstermeye mecbur olagelmiştir.
İslami kesimin muhalefeti
Resmî söylemin bu abartılı iddialarına itirazlar, Cumhuriyet’in kuruluşundan (ve hatta öncesinden) bu yana ekseriyetle İslami kesimin içinden gelir. Lozan’ın Türkiye aleyhindeki maddelerini dile getiren ve anlaşmanın aslında bir zafer değil hezimet olduğunu vurgulayan bu itirazlar, bugün itibariyle İslami kesim içinde halen güçlüdür. Bu yaklaşıma göre, vatanı tek bir kişi değil, hep birlikte halk kurtarmış, ancak halkın başarısının karşılığı Lozan’da gerektiği ölçüde alınamamıştır. Çünkü, Türkiye’nin Lozan’da kabul ettiği pek çok önemli madde, ancak Sevr’dekilerin bir tekrarı olabilmiştir.
İslami kesimdeki bu yaklaşım resmî söylemin Lozan konusunda gözardı ettiği kimi gerçekleri isabetli bir şekilde vurguluyor olsa da, Lozan (ve genel anlamda ilgili dönem) hakkında objektif olmaktan uzaktır. Zira, resmî söylem her şeyi bir Tek Adam’ın başarısı olarak sunma adına Lozan’ı nasıl yüceltiyorsa, ilgili İslami söylem de Tek Adam propagandasına duyduğu tepkinin tesiriyle Lozan hakkında abartılı yergilerde bulunur. Yani burada sözkonusu olan, iki farklı grubun bir olayı iki farklı şekilde algılamasından ziyade, her iki grubun da gerçekleri (aralarındaki çekişmenin gerektirdiği şekilde) esnetme eğiliminde olmasıdır.
Bu eğilim, bir zihniyetin yansımasıdır ve dolayısıyla, tarafların başkalarına karşı sergiledikleri tavırlara da yansır. Hatta, Sevr ve öncesi sözkonusu olduğunda, taraflar ortak bir düşman karşısında aynı safta yan yana gelmiş olurlar ve Lozan konusunda birbirlerine karşı sergiledikleri sübjektif ve gerçekleri eğip büken tavrın bir benzerini, bu sefer birlikte İngilizlere yöneltirler. Neticede, ne spesifik olarak karşı tarafın taleplerini, ne de genel anlamda geçmişte yaşanan olayları doğru bir şekilde anlamlandırabilmeleri mümkün olur.
Sonsöz
Her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin tarihinde de çok sayıda olumsuz gerçeklik var. Ancak Türkiye’de bu olumsuz gerçeklikler karşısında takınılan yaygın tavırlar, rasyonel olmaktan çok uzak. Bu durum, Sevr için de geçerli. Tıpkı 1915, Dersim ya da bahsinden hoşlanılmayan pek çok diğer olay gibi, Sevr de analiz edilmek ve anlaşılmak istenen değil, resmî tarihin hakkında verdiği hüküm gereği hapsedildiği yerde kalması dilenen bir gerçeklik durumunda. Bu nedenle de, Sevr hakkında verilmiş olan hükmün yanlış olma ihtimali, (anlam dünyalarını alt üst edeceğini sezmelerinden ötürü) insanları korkutuyor.
Ne var ki, insanların bir gerçekliğe gözlerini kapamaları, o gerçekliğin niteliğini değiştirmiyor. Dahası, böyle bir devekuşu sendromu geliştiren insanlar, uzak durmaya çalıştıkları gerçeklikleri değil, kendilerini değiştiriyorlar. Şöyle ki, bütün dünyanın bildiği gerçekleri kendilerinden saklayan insanlar, bu tavrın kaçınılmaz bir sonucu olarak kendilerine ve tarihlerine yabancılaşıyor, sahte bir dünyada yaşamaya alışıyor ve gün gelip gerçekler kapılarını çaldığında ise çocukça tepkiler vermeye başlıyorlar. Bu durum kitlesel olarak yaşandığında ise, sürekli bir korku ve inkâr hâlinde yaşayan hasta bir toplum ortaya çıkıyor.
İçin için hep Sevr paranoyasıyla yaşamak, Sevr haritasının tasvir ettiği paylaşılmış Anadoluimgesinden ürkmek, ama Sevr’in gerçekte ne olduğunu, ne anlam ifade ettiğini bile bilmemek, bu türden acınası bir durum. İlgili haritanın gerçeği yansıtmadığından dahi haberdar olmamak ise, paha biçilemez.
(Devam edeceğim.)
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014