Akın ÖZÇER
Oto-determinasyon, Türkçesiyle “kendi kaderini belirleme” Birleşmiş Milletler Yasası’nda sömürge altındaki halklara tanınan bir hak. Büyük Britanya ve Fransa gibi eski sömürgeci devletlerin Afrika başta olmak üzere denizaşırı topraklarının birçoğu bu haklarını kullanmak suretiyle 60’lı yıllarda ardı ardına bağımsızlıklarını kazandı. Dolayısıyla bu hakkı savunarak sömürgecilik yapmak ilk başta anlaşılır bir şey gibi görünmüyor. Britanya İmparatorluğu’nun Cebelitarık ve Malvina Adaları’nı kendi sömürgesi olarak ilelebet tutmak için geliştirdiği söz konusu “İngiliz tarzı komedi” hesaba katılmazsa elbette.
Büyük Britanya ile İspanya ve Arjantin’i karşı karşıya getiren bu iki sorunu geçen yıl ayrıntılı olarak Taraf’ta yazmıştım. “Kaya gibi sorun” başlıklı yazımı İspanya Kraliyet Ailesi’nin Kraliçe II. Elisabeth’in tahta çıkışının 60. yıldönümü törenlerine katılmamasının nedenini bu sorun oluşturduğu için kaleme almıştım. “Yüzyılların sorunu yeniden ısınıyor” başlıklı üç yazımı ise, Büyük Britanya ile Arjantin arasındaki 82 savaşının 30. yıldönümünde iki ülke ilişkilerindeki gerginleşmeden ötürü. Her iki sorunda da Büyük Britanya tutumunu BM Genel Kurulu’nun aldığı kararlara aykırı olarak değiştirmeye yanaşmadığı, zamana oynadığı için sürekli gerginlikler çıkıyor. Bunlardan sonuncusunu, Cebelitarık’la İspanya arasında denize bırakılan beton bloklarla başlayan ve sınırdaki sıkı kontrollerin oluşturduğu uzun kuyruklarla devam eden kriz oluşturuyor.
Cebelitarık’ta neler oluyor?
Cebelitarık özerk yönetimi –ki Kraliçe’nin atadığı bir Vali tarafından yönetilen bir denizaşırı Britanya toprağı (British oversea territory) sayılıyor- ihtilaflı körfez bölgesinde İspanyol balıkçıların avlanmalarını engellemek için birkaç hafta önce denize beton bloklar dökmeye başladı. İspanyol hükümeti 1999 tarihli balıkçılık anlaşmasına aykırı gördüğü bu uygulamaya misilleme olarak Cebelitarık’a giriş ve çıkışlarda sınır kontrollerini arttırdı. Bu nedenle sınır bölgesinde herkesi canından bezdiren uzun kuyruklar oluştu.
İngilizlerin Kaya, (The Rock) İspanyolların da “el Peñón” olarak adlandırdığı Cebelitarık aslında İspanyol toprakları içinde 4,8 km karelik bir yarımada (burun) ile onu karaya bağlayan 1 km karelik bir boğazdan oluşuyor. “Yanito” denilen halkının üçte ikisi Cebelitarık kökenli, yani 1925 yılından önce burada doğmuş olanlar ve ardılları. Bu kişiler İspanya’nın Andalucia (Endülüs) özerk yönetiminde yaşayanlarla aynı soydan geliyor. Nüfusun geri kalanını ise aralarında İngilizlerin de olduğu çeşitli kökenlerden gelen insanlar oluşturuyor. Cebelitarık’ta ayrıca 10 bin İspanyol vatandaşı çalışıyor. Bunların birçoğu sabah sınırı geçip akşam evlerine dönüyor. 30 bin insanın her gün Cebelitarık’a gidip geldiği tahmin olunuyor. Saatlerce süren kontrol kuyrukları da öncelikle bu insanları olumsuz yönde etkiliyor.
Cebelitarık’ta çalışan İspanyolları temsil eden ve kısa adıyla “Astecq” olarak bilinen derneğin Rajoy hükümetinin misilleme önlemlerine karşı sesini yükseltenlerin başında gelmesi tesadüf değil. Dernek Temsilcisi Manuel Marquez, Cebelitarık’la ilişkilerin gerginleşmesinden, kendi durumlarını olumsuz yönde etkileyebileceği düşüncesiyle kaygı duyuyor. O bakımdan Rajoy hükümetini halkın dikkatini ekonomik ve sosyal krizden başka konular üzerine çekmek için sorun çıkarmakla suçluyor.
Sorunu bu kadar basit şekilde açıklamak mümkün değil. Nitekim İspanyol hükümeti de geri adım atmak şöyle dursun, bu konuda daha sıkı önlemler almaya kararlı görünüyor. Dışişleri Bakanı José Manuel García Margallo önceki gün yaptığı açıklamada, “Moratinos döneminin tatil havasının bittiğini” söyleyerek, İspanya’nın gerekirse yasalarda değişiklik yapacağını ve “bu oyunun kurallarını değiştireceğini” vurguladı. Olası yasal değişikliklere örnek olarak da, Cebelitarık’a gidiş gelişler için 50 avro vergi konulabileceğini ve bu parayla hiç olmazsa avlanmaları fiilen engellenen balıkçılara tazminat ödenebileceğini söyledi. Margallo ayrıca denize beton blok atmanın çevreye verdiği zararın da altını çizdi.
İspanyol hükümetinin almayı tasarladığı önlemlerin bunlarla sınırlı olmadığı, konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne getirmeyi düşündüğü, ayrıca Genel Kurul’da da Büyük Britanya’ya karşı Arjantin’le işbirliği yapabileceği konuşuluyor. Britanya hükümeti de veto yetkisine sahip daimi üyelerden biri olarak yıllardır tekrar, tekrar sahneye koyduğu oyundan vazgeçmek niyetinde görünmüyor. Başbakan David Cameron sesini yükseltirken “HMS Illustrous” uçak gemisini güç gösterisi yapmak üzere Cebelitarık’a gönderiyor. Başbakanlık sözcüsü sorunu çözmek için ne gibi hukuki önlemler alınması gerektiğini değerlendirdiklerini açıklıyor. Bu arada Britanya medyasında İspanya karşıtı sesler yükseliyor. Londra’nın muhafazakâr Belediye Başkanı Boris Johnson, The Telegraph’taki pazartesi köşesinde “İspanyolların ellerini Cebelitarık’ın boğazından çeksin” diye yazıyor.
Görünen o ki Cebelitarık sorunu yeni bir siyasi krizin eşiğine gelmiş bulunuyor. Peki, bu sorun özünde nereden kaynaklanıyor?
Sorunun kısa geçmişi
Cebelitarık 1713 tarihli Utrecht Antlaşması ile İspanya tarafından, üzerinde hiçbir hukuki yetki ve kara sınırı tesis etmemesi kaydıyla sonsuza değin Büyük Britanya’nın kullanımına bırakılmış bir arazi. Ama antlaşmanın 10. maddesiyle Britanya’nın Kaya’yı bırakmak veya satmak istemesi halinde önceliğin İspanya’ya ait olduğu kayıt altına alınmış bulunuyor.
Büyük Britanya 1830 yılında Kaya’yı resmen sömürgesi ilân ediyor; ardından Kaya’yı karaya bağlayan boğazın bir bölümünü önce geçici, sonra kalıcı olarak ele geçiriyor. 1934 yılına gelindiğinde İspanya’nın tüm itirazlarına karşın bölgede bir de hava alanı inşa etmeye, iki yıl sonra pistini daha da genişletmeye başlıyor. Özetle Britanya, Utrecht Antlaşması’yla sahip olduğu araziyi emrivakile genişleterek sömürgesi olarak elinde tutuyor.
1963’de dekolonizasyon süreci gündeme geldiğinde, Franco İspanyası’nın hukuken ülkesinin bir parçası olduğu tezine dayanarak Cebelitarık’ı abluka altına aldığını görüyoruz. Britanya da yukarıda da belirttiğimiz gibi, Cebelitarık halkının (Malvina Adaları halkı gibi) kendi kaderini belirleme hakkının bulunduğunu öne sürmeye başlıyor. 1967’de düzenlenen bir referandumla bu hakkı emrivakile kullandırıyor. Halk o zaman ezici çoğunlukla Franco İspanyası’nın bir parçası olmak yerine Britanya kolonisi olarak devam etmeyi seçiyor. Üç yıl sonra benimsediği bir anayasayla bu defa kendi geleceğini belirleme hakkına anayasal olarak sahip bulunduğunu açıkça ilân ediyor.
Tarafların ve BM Genel Kurulu’nun tutumları
İspanya’nın bugünkü resmi tutumu, Utrecht Antlaşması’nın10. maddesine dayanıyor. Buna göre Britanya’nın kullanımına bırakılan bölgede halkın kendi kaderini belirleme ve olası bir bağımsızlık ilan etme hakkı İspanya’nın egemenlik haklarından öncelikli değil. İspanya kabul etmedikçe Cebelitarık’ın bağımsızlığı söz konusu edilemez. Kaldı ki Britanya’ya bırakılan topraklara daha sonra işgal yoluyla eklenmiş ve üzerine havaalanı inşa edilmiş alanlar da var ki İspanya bu alanlarla Kaya’nın karasuları üzerinde Britanya egemenliğini hukuken tanımış değil.
BM Genel Kurulu’nun 1960 tarih ve 1514 sayılı kararı İspanya’nın bu tutumunu destekliyor. Yeri geldikçe vurguladığım gibi kararın 6. maddesi, ilke olarak ülkelerin toprak bütünlüğünü kendi kaderini belirleme hakkının önünde tutuyor. Cebelitarık, eğer İspanya’nın bir bölgesi olsaydı ve halkı kendi kaderini kullanma hakkını kullanmak isteseydi, bu madde uyarınca buna cevaz verilmeyecekti.
Genel Kurul Cebelitarık’ı, İspanya’nın toprak bütünlüğünü zedeleyen bir İngiliz sömürgesi olarak kabul ediliyor. Kaya halkının, Malvina Adaları halkı gibi, kendi kaderini belirleme hakkı olmadığının ve sorunun ikili müzakerelerle çözülmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
Altı çizilmesi gereken bir başka husus, Büyük Britanya’nın kendi kaderini belirleme hakkını savunduğu Cebelitarık halkının aslında kendi vatandaşlarından oluşuyor olması. 1981 tarihli Vatandaşlık Yasası (British Nationality Act) Cebelitarık vatandaşlarına zaten 1983 yılından itibaren Britanya vatandaşlığı hakkını tanıyor; 2002’den bu yana Britanya vatandaşlığı bütün Cebelitarıklılara veriliyor. Aynı durum, köken itibariyle de Britanyalı olan Malvina Adalılar için de geçerli.
Büyük Britanya, kendi vatandaşları olan Cebelitarık ve Malvina Adaları halklarının kendi kaderlerini belirleme hakları olduğunu BM Genel Kurulu’nun aksi yöndeki kararlarına karşın inatla savunuyor. Halkları Britanya vatandaşı olan bölgelerin kendi kaderini belirleme hakkını savunmak bir tür sömürgecilik değil mi?
Bu soruya, “önemli olan insanların arzusu” yaklaşımıyla olumsuz yanıt vermek mümkün belki ama o zaman da Foreign Office’in tutarlılık bakımından Kıbrıs dâhil dünyanın birçok yerinde politikalarını gözden geçirmesi gerekmez mi?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025