Akın ÖZÇER
Oto-determinasyon, Türkçesiyle “kendi kaderini belirleme” Birleşmiş Milletler Yasası’nda sömürge altındaki halklara tanınan bir hak. Büyük Britanya ve Fransa gibi eski sömürgeci devletlerin Afrika başta olmak üzere denizaşırı topraklarının birçoğu bu haklarını kullanmak suretiyle 60’lı yıllarda ardı ardına bağımsızlıklarını kazandı. Dolayısıyla bu hakkı savunarak sömürgecilik yapmak ilk başta anlaşılır bir şey gibi görünmüyor. Britanya İmparatorluğu’nun Cebelitarık ve Malvina Adaları’nı kendi sömürgesi olarak ilelebet tutmak için geliştirdiği söz konusu “İngiliz tarzı komedi” hesaba katılmazsa elbette.
Büyük Britanya ile İspanya ve Arjantin’i karşı karşıya getiren bu iki sorunu geçen yıl ayrıntılı olarak Taraf’ta yazmıştım. “Kaya gibi sorun” başlıklı yazımı İspanya Kraliyet Ailesi’nin Kraliçe II. Elisabeth’in tahta çıkışının 60. yıldönümü törenlerine katılmamasının nedenini bu sorun oluşturduğu için kaleme almıştım. “Yüzyılların sorunu yeniden ısınıyor” başlıklı üç yazımı ise, Büyük Britanya ile Arjantin arasındaki 82 savaşının 30. yıldönümünde iki ülke ilişkilerindeki gerginleşmeden ötürü. Her iki sorunda da Büyük Britanya tutumunu BM Genel Kurulu’nun aldığı kararlara aykırı olarak değiştirmeye yanaşmadığı, zamana oynadığı için sürekli gerginlikler çıkıyor. Bunlardan sonuncusunu, Cebelitarık’la İspanya arasında denize bırakılan beton bloklarla başlayan ve sınırdaki sıkı kontrollerin oluşturduğu uzun kuyruklarla devam eden kriz oluşturuyor.
Cebelitarık’ta neler oluyor?
Cebelitarık özerk yönetimi –ki Kraliçe’nin atadığı bir Vali tarafından yönetilen bir denizaşırı Britanya toprağı (British oversea territory) sayılıyor- ihtilaflı körfez bölgesinde İspanyol balıkçıların avlanmalarını engellemek için birkaç hafta önce denize beton bloklar dökmeye başladı. İspanyol hükümeti 1999 tarihli balıkçılık anlaşmasına aykırı gördüğü bu uygulamaya misilleme olarak Cebelitarık’a giriş ve çıkışlarda sınır kontrollerini arttırdı. Bu nedenle sınır bölgesinde herkesi canından bezdiren uzun kuyruklar oluştu.
İngilizlerin Kaya, (The Rock) İspanyolların da “el Peñón” olarak adlandırdığı Cebelitarık aslında İspanyol toprakları içinde 4,8 km karelik bir yarımada (burun) ile onu karaya bağlayan 1 km karelik bir boğazdan oluşuyor. “Yanito” denilen halkının üçte ikisi Cebelitarık kökenli, yani 1925 yılından önce burada doğmuş olanlar ve ardılları. Bu kişiler İspanya’nın Andalucia (Endülüs) özerk yönetiminde yaşayanlarla aynı soydan geliyor. Nüfusun geri kalanını ise aralarında İngilizlerin de olduğu çeşitli kökenlerden gelen insanlar oluşturuyor. Cebelitarık’ta ayrıca 10 bin İspanyol vatandaşı çalışıyor. Bunların birçoğu sabah sınırı geçip akşam evlerine dönüyor. 30 bin insanın her gün Cebelitarık’a gidip geldiği tahmin olunuyor. Saatlerce süren kontrol kuyrukları da öncelikle bu insanları olumsuz yönde etkiliyor.
Cebelitarık’ta çalışan İspanyolları temsil eden ve kısa adıyla “Astecq” olarak bilinen derneğin Rajoy hükümetinin misilleme önlemlerine karşı sesini yükseltenlerin başında gelmesi tesadüf değil. Dernek Temsilcisi Manuel Marquez, Cebelitarık’la ilişkilerin gerginleşmesinden, kendi durumlarını olumsuz yönde etkileyebileceği düşüncesiyle kaygı duyuyor. O bakımdan Rajoy hükümetini halkın dikkatini ekonomik ve sosyal krizden başka konular üzerine çekmek için sorun çıkarmakla suçluyor.
Sorunu bu kadar basit şekilde açıklamak mümkün değil. Nitekim İspanyol hükümeti de geri adım atmak şöyle dursun, bu konuda daha sıkı önlemler almaya kararlı görünüyor. Dışişleri Bakanı José Manuel García Margallo önceki gün yaptığı açıklamada, “Moratinos döneminin tatil havasının bittiğini” söyleyerek, İspanya’nın gerekirse yasalarda değişiklik yapacağını ve “bu oyunun kurallarını değiştireceğini” vurguladı. Olası yasal değişikliklere örnek olarak da, Cebelitarık’a gidiş gelişler için 50 avro vergi konulabileceğini ve bu parayla hiç olmazsa avlanmaları fiilen engellenen balıkçılara tazminat ödenebileceğini söyledi. Margallo ayrıca denize beton blok atmanın çevreye verdiği zararın da altını çizdi.
İspanyol hükümetinin almayı tasarladığı önlemlerin bunlarla sınırlı olmadığı, konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne getirmeyi düşündüğü, ayrıca Genel Kurul’da da Büyük Britanya’ya karşı Arjantin’le işbirliği yapabileceği konuşuluyor. Britanya hükümeti de veto yetkisine sahip daimi üyelerden biri olarak yıllardır tekrar, tekrar sahneye koyduğu oyundan vazgeçmek niyetinde görünmüyor. Başbakan David Cameron sesini yükseltirken “HMS Illustrous” uçak gemisini güç gösterisi yapmak üzere Cebelitarık’a gönderiyor. Başbakanlık sözcüsü sorunu çözmek için ne gibi hukuki önlemler alınması gerektiğini değerlendirdiklerini açıklıyor. Bu arada Britanya medyasında İspanya karşıtı sesler yükseliyor. Londra’nın muhafazakâr Belediye Başkanı Boris Johnson, The Telegraph’taki pazartesi köşesinde “İspanyolların ellerini Cebelitarık’ın boğazından çeksin” diye yazıyor.
Görünen o ki Cebelitarık sorunu yeni bir siyasi krizin eşiğine gelmiş bulunuyor. Peki, bu sorun özünde nereden kaynaklanıyor?
Sorunun kısa geçmişi
Cebelitarık 1713 tarihli Utrecht Antlaşması ile İspanya tarafından, üzerinde hiçbir hukuki yetki ve kara sınırı tesis etmemesi kaydıyla sonsuza değin Büyük Britanya’nın kullanımına bırakılmış bir arazi. Ama antlaşmanın 10. maddesiyle Britanya’nın Kaya’yı bırakmak veya satmak istemesi halinde önceliğin İspanya’ya ait olduğu kayıt altına alınmış bulunuyor.
Büyük Britanya 1830 yılında Kaya’yı resmen sömürgesi ilân ediyor; ardından Kaya’yı karaya bağlayan boğazın bir bölümünü önce geçici, sonra kalıcı olarak ele geçiriyor. 1934 yılına gelindiğinde İspanya’nın tüm itirazlarına karşın bölgede bir de hava alanı inşa etmeye, iki yıl sonra pistini daha da genişletmeye başlıyor. Özetle Britanya, Utrecht Antlaşması’yla sahip olduğu araziyi emrivakile genişleterek sömürgesi olarak elinde tutuyor.
1963’de dekolonizasyon süreci gündeme geldiğinde, Franco İspanyası’nın hukuken ülkesinin bir parçası olduğu tezine dayanarak Cebelitarık’ı abluka altına aldığını görüyoruz. Britanya da yukarıda da belirttiğimiz gibi, Cebelitarık halkının (Malvina Adaları halkı gibi) kendi kaderini belirleme hakkının bulunduğunu öne sürmeye başlıyor. 1967’de düzenlenen bir referandumla bu hakkı emrivakile kullandırıyor. Halk o zaman ezici çoğunlukla Franco İspanyası’nın bir parçası olmak yerine Britanya kolonisi olarak devam etmeyi seçiyor. Üç yıl sonra benimsediği bir anayasayla bu defa kendi geleceğini belirleme hakkına anayasal olarak sahip bulunduğunu açıkça ilân ediyor.
Tarafların ve BM Genel Kurulu’nun tutumları
İspanya’nın bugünkü resmi tutumu, Utrecht Antlaşması’nın10. maddesine dayanıyor. Buna göre Britanya’nın kullanımına bırakılan bölgede halkın kendi kaderini belirleme ve olası bir bağımsızlık ilan etme hakkı İspanya’nın egemenlik haklarından öncelikli değil. İspanya kabul etmedikçe Cebelitarık’ın bağımsızlığı söz konusu edilemez. Kaldı ki Britanya’ya bırakılan topraklara daha sonra işgal yoluyla eklenmiş ve üzerine havaalanı inşa edilmiş alanlar da var ki İspanya bu alanlarla Kaya’nın karasuları üzerinde Britanya egemenliğini hukuken tanımış değil.
BM Genel Kurulu’nun 1960 tarih ve 1514 sayılı kararı İspanya’nın bu tutumunu destekliyor. Yeri geldikçe vurguladığım gibi kararın 6. maddesi, ilke olarak ülkelerin toprak bütünlüğünü kendi kaderini belirleme hakkının önünde tutuyor. Cebelitarık, eğer İspanya’nın bir bölgesi olsaydı ve halkı kendi kaderini kullanma hakkını kullanmak isteseydi, bu madde uyarınca buna cevaz verilmeyecekti.
Genel Kurul Cebelitarık’ı, İspanya’nın toprak bütünlüğünü zedeleyen bir İngiliz sömürgesi olarak kabul ediliyor. Kaya halkının, Malvina Adaları halkı gibi, kendi kaderini belirleme hakkı olmadığının ve sorunun ikili müzakerelerle çözülmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
Altı çizilmesi gereken bir başka husus, Büyük Britanya’nın kendi kaderini belirleme hakkını savunduğu Cebelitarık halkının aslında kendi vatandaşlarından oluşuyor olması. 1981 tarihli Vatandaşlık Yasası (British Nationality Act) Cebelitarık vatandaşlarına zaten 1983 yılından itibaren Britanya vatandaşlığı hakkını tanıyor; 2002’den bu yana Britanya vatandaşlığı bütün Cebelitarıklılara veriliyor. Aynı durum, köken itibariyle de Britanyalı olan Malvina Adalılar için de geçerli.
Büyük Britanya, kendi vatandaşları olan Cebelitarık ve Malvina Adaları halklarının kendi kaderlerini belirleme hakları olduğunu BM Genel Kurulu’nun aksi yöndeki kararlarına karşın inatla savunuyor. Halkları Britanya vatandaşı olan bölgelerin kendi kaderini belirleme hakkını savunmak bir tür sömürgecilik değil mi?
Bu soruya, “önemli olan insanların arzusu” yaklaşımıyla olumsuz yanıt vermek mümkün belki ama o zaman da Foreign Office’in tutarlılık bakımından Kıbrıs dâhil dünyanın birçok yerinde politikalarını gözden geçirmesi gerekmez mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018
15.03.2018
1.02.2018
7.02.2018
31.01.2018