Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Commedia all’inglese: oto-determinasyon hakkıyla sömürgecilik
15.08.2013
2327

 Oto-determinasyon, Türkçesiyle “kendi kaderini belirleme” Birleşmiş Milletler Yasası’nda sömürge altındaki halklara tanınan bir hak. Büyük Britanya ve Fransa gibi eski sömürgeci devletlerin Afrika başta olmak üzere denizaşırı topraklarının birçoğu bu haklarını kullanmak suretiyle 60’lı yıllarda ardı ardına bağımsızlıklarını kazandı. Dolayısıyla bu hakkı savunarak sömürgecilik yapmak ilk başta anlaşılır bir şey gibi görünmüyor. Britanya İmparatorluğu’nun Cebelitarık ve Malvina Adaları’nı kendi sömürgesi olarak ilelebet tutmak için geliştirdiği söz konusu “İngiliz tarzı komedi” hesaba katılmazsa elbette. 

Büyük Britanya ile İspanya ve Arjantin’i karşı karşıya getiren bu iki sorunu geçen yıl ayrıntılı olarak Taraf’ta yazmıştım. “Kaya gibi sorun” başlıklı yazımı İspanya Kraliyet Ailesi’nin Kraliçe II. Elisabeth’in tahta çıkışının 60. yıldönümü törenlerine katılmamasının nedenini bu sorun oluşturduğu için kaleme almıştım. “Yüzyılların sorunu yeniden ısınıyor” başlıklı üç yazımı ise, Büyük Britanya ile Arjantin arasındaki 82 savaşının 30. yıldönümünde iki ülke ilişkilerindeki gerginleşmeden ötürü. Her iki sorunda da Büyük Britanya tutumunu BM Genel Kurulu’nun aldığı kararlara aykırı olarak değiştirmeye yanaşmadığı, zamana oynadığı için sürekli gerginlikler çıkıyor. Bunlardan sonuncusunu, Cebelitarık’la İspanya arasında denize bırakılan beton bloklarla başlayan ve sınırdaki sıkı kontrollerin oluşturduğu uzun kuyruklarla devam eden kriz oluşturuyor.

Cebelitarık’ta neler oluyor?

Cebelitarık özerk yönetimi –ki Kraliçe’nin atadığı bir Vali tarafından yönetilen bir denizaşırı Britanya toprağı (British oversea territory) sayılıyor- ihtilaflı körfez bölgesinde İspanyol balıkçıların avlanmalarını engellemek için birkaç hafta önce denize beton bloklar dökmeye başladı.  İspanyol hükümeti 1999 tarihli balıkçılık anlaşmasına aykırı gördüğü bu uygulamaya misilleme olarak Cebelitarık’a giriş ve çıkışlarda sınır kontrollerini arttırdı. Bu nedenle sınır bölgesinde herkesi canından bezdiren uzun kuyruklar oluştu.

İngilizlerin Kaya, (The Rock) İspanyolların da “el Peñón”  olarak adlandırdığı Cebelitarık aslında İspanyol toprakları içinde 4,8 km karelik bir yarımada (burun) ile onu karaya bağlayan 1 km karelik bir boğazdan oluşuyor. “Yanito” denilen halkının üçte ikisi Cebelitarık kökenli, yani 1925 yılından önce burada doğmuş olanlar ve ardılları. Bu kişiler İspanya’nın Andalucia (Endülüs) özerk yönetiminde yaşayanlarla aynı soydan geliyor. Nüfusun geri kalanını ise aralarında İngilizlerin de olduğu çeşitli kökenlerden gelen insanlar oluşturuyor. Cebelitarık’ta ayrıca 10 bin İspanyol vatandaşı çalışıyor. Bunların birçoğu sabah sınırı geçip akşam evlerine dönüyor. 30 bin insanın her gün Cebelitarık’a gidip geldiği tahmin olunuyor. Saatlerce süren kontrol kuyrukları da öncelikle bu insanları olumsuz yönde etkiliyor.

Cebelitarık’ta çalışan İspanyolları temsil eden ve kısa adıyla “Astecq” olarak bilinen derneğin Rajoy hükümetinin misilleme önlemlerine karşı sesini yükseltenlerin başında gelmesi tesadüf değil.  Dernek Temsilcisi Manuel Marquez, Cebelitarık’la ilişkilerin gerginleşmesinden, kendi durumlarını olumsuz yönde etkileyebileceği düşüncesiyle kaygı duyuyor. O bakımdan Rajoy hükümetini halkın dikkatini ekonomik ve sosyal krizden başka konular üzerine çekmek için sorun çıkarmakla suçluyor.

Sorunu bu kadar basit şekilde açıklamak mümkün değil. Nitekim İspanyol hükümeti de geri adım atmak şöyle dursun, bu konuda daha sıkı önlemler almaya kararlı görünüyor. Dışişleri Bakanı José Manuel García Margallo önceki gün yaptığı açıklamada, “Moratinos döneminin tatil havasının bittiğini” söyleyerek, İspanya’nın gerekirse yasalarda değişiklik yapacağını ve “bu oyunun kurallarını değiştireceğini” vurguladı. Olası yasal değişikliklere örnek olarak da, Cebelitarık’a gidiş gelişler için 50 avro vergi konulabileceğini ve bu parayla hiç olmazsa avlanmaları fiilen engellenen balıkçılara tazminat ödenebileceğini söyledi.  Margallo ayrıca denize beton blok atmanın çevreye verdiği zararın da altını çizdi.

İspanyol hükümetinin almayı tasarladığı önlemlerin bunlarla sınırlı olmadığı, konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne getirmeyi düşündüğü, ayrıca Genel Kurul’da da Büyük Britanya’ya karşı Arjantin’le işbirliği yapabileceği konuşuluyor. Britanya hükümeti de veto yetkisine sahip daimi üyelerden biri olarak yıllardır tekrar, tekrar sahneye koyduğu oyundan vazgeçmek niyetinde görünmüyor. Başbakan David Cameron sesini yükseltirken “HMS Illustrous” uçak gemisini güç gösterisi yapmak üzere Cebelitarık’a gönderiyor. Başbakanlık sözcüsü sorunu çözmek için ne gibi hukuki önlemler alınması gerektiğini değerlendirdiklerini açıklıyor. Bu arada Britanya medyasında İspanya karşıtı sesler yükseliyor. Londra’nın muhafazakâr Belediye Başkanı Boris Johnson, The Telegraph’taki pazartesi köşesinde “İspanyolların ellerini Cebelitarık’ın boğazından çeksin” diye yazıyor. 

Görünen o ki Cebelitarık sorunu yeni bir siyasi krizin eşiğine gelmiş bulunuyor. Peki, bu sorun özünde nereden kaynaklanıyor?  

Sorunun kısa geçmişi

Cebelitarık 1713 tarihli Utrecht Antlaşması ile İspanya tarafından, üzerinde hiçbir hukuki yetki ve kara sınırı tesis etmemesi kaydıyla sonsuza değin Büyük Britanya’nın kullanımına bırakılmış bir arazi. Ama antlaşmanın 10. maddesiyle Britanya’nın Kaya’yı bırakmak veya satmak istemesi halinde önceliğin İspanya’ya ait olduğu kayıt altına alınmış bulunuyor.  

Büyük Britanya 1830 yılında Kaya’yı resmen sömürgesi ilân ediyor; ardından Kaya’yı karaya bağlayan boğazın bir bölümünü önce geçici, sonra kalıcı olarak ele geçiriyor. 1934 yılına gelindiğinde İspanya’nın tüm itirazlarına karşın bölgede bir de hava alanı inşa etmeye, iki yıl sonra pistini daha da genişletmeye başlıyor. Özetle Britanya, Utrecht Antlaşması’yla sahip olduğu araziyi emrivakile genişleterek sömürgesi olarak elinde tutuyor.

1963’de dekolonizasyon süreci gündeme geldiğinde, Franco İspanyası’nın hukuken ülkesinin bir parçası olduğu tezine dayanarak Cebelitarık’ı abluka altına aldığını görüyoruz. Britanya da yukarıda da belirttiğimiz gibi, Cebelitarık halkının (Malvina Adaları halkı gibi) kendi kaderini belirleme hakkının bulunduğunu öne sürmeye başlıyor. 1967’de düzenlenen bir referandumla bu hakkı emrivakile kullandırıyor. Halk o zaman ezici çoğunlukla Franco İspanyası’nın bir parçası olmak yerine Britanya kolonisi olarak devam etmeyi seçiyor. Üç yıl sonra benimsediği bir anayasayla bu defa kendi geleceğini belirleme hakkına anayasal olarak sahip bulunduğunu açıkça ilân ediyor.

Tarafların ve BM Genel Kurulu’nun tutumları

İspanya’nın bugünkü resmi tutumu, Utrecht Antlaşması’nın10. maddesine dayanıyor. Buna göre Britanya’nın kullanımına bırakılan bölgede halkın kendi kaderini belirleme ve olası bir bağımsızlık ilan etme hakkı İspanya’nın egemenlik haklarından öncelikli değil. İspanya kabul etmedikçe Cebelitarık’ın bağımsızlığı söz konusu edilemez. Kaldı ki Britanya’ya bırakılan topraklara daha sonra işgal yoluyla eklenmiş ve üzerine havaalanı inşa edilmiş alanlar da var ki İspanya bu alanlarla Kaya’nın karasuları üzerinde Britanya egemenliğini hukuken tanımış değil.

BM Genel Kurulu’nun 1960 tarih ve 1514 sayılı kararı İspanya’nın bu tutumunu destekliyor. Yeri geldikçe vurguladığım gibi kararın 6. maddesi, ilke olarak ülkelerin toprak bütünlüğünü kendi kaderini belirleme hakkının önünde tutuyor.  Cebelitarık, eğer İspanya’nın bir bölgesi olsaydı ve halkı kendi kaderini kullanma hakkını kullanmak isteseydi, bu madde uyarınca buna cevaz verilmeyecekti.

Genel Kurul Cebelitarık’ı, İspanya’nın toprak bütünlüğünü zedeleyen bir İngiliz sömürgesi olarak kabul ediliyor. Kaya halkının, Malvina Adaları halkı gibi, kendi kaderini belirleme hakkı olmadığının ve sorunun ikili müzakerelerle çözülmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

Altı çizilmesi gereken bir başka husus, Büyük Britanya’nın kendi kaderini belirleme hakkını savunduğu Cebelitarık halkının aslında kendi vatandaşlarından oluşuyor olması. 1981 tarihli Vatandaşlık Yasası (British Nationality Act)  Cebelitarık vatandaşlarına zaten 1983 yılından itibaren Britanya vatandaşlığı hakkını tanıyor; 2002’den bu yana Britanya vatandaşlığı bütün Cebelitarıklılara veriliyor. Aynı durum, köken itibariyle de Britanyalı olan Malvina Adalılar için de geçerli.  

Büyük Britanya, kendi vatandaşları olan Cebelitarık ve Malvina Adaları halklarının kendi kaderlerini belirleme hakları olduğunu BM Genel Kurulu’nun aksi yöndeki kararlarına karşın inatla savunuyor. Halkları Britanya vatandaşı olan bölgelerin kendi kaderini belirleme hakkını savunmak bir tür sömürgecilik değil mi?

Bu soruya, “önemli olan insanların arzusu” yaklaşımıyla olumsuz yanıt vermek mümkün belki ama o zaman da Foreign Office’in tutarlılık bakımından Kıbrıs dâhil dünyanın birçok yerinde politikalarını gözden geçirmesi gerekmez mi?         

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar