Alper GÖRMÜŞ
Altı muhalefet partisinin, “etkin ve katılımcı bir yasama, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim, tarafsız ve bağımsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem inşa etme kararlılığı” ile bir araya gelmesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu otoriterleşme buhranından çıkması yolunda şu an için elimizde olan, üzerine titrememiz gereken en önemli âlet…
Liderler, yayımladıkları açıklamada “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmek ortak ve öncelikli hedefimizdir” dedikten sonra önlerine bir hedef daha koyduklarını ilan etti: “Bu hedefe ulaşabilmemiz için sürecin nasıl işleyeceğinin ve bu süreçte ülkemizin nasıl yönetileceğinin yapıcı bir şekilde planlanması gerekmektedir. Bu nedenle geçiş sürecinin yol haritasının çalışılarak üzerinde mutabık kalınması ve vatandaşlarımızla paylaşılması konularında da uzlaşıya vardık.”
Bu ikinci vurgu, cumhurbaşkanlığının kazanılmasından sonra yeni sisteme geçene kadar ülkenin nasıl yönetileceğine dair kafalarda oluşan belirsizliği giderme amacını taşıyor. Bu çok önemli, çünkü bu eksiklik insanların kafasında “bu partiler iktidara geldiklerinde parlamenter sisteme geçiş hazırlığından başka bir şey yapmayacaklar mı” gibi bir kuşkuya ve büyük bir muğlaklığa yol açıyordu.
Şimdi anlıyoruz ki, muhalefet partileri, ülkenin hangi temel ilkeler ve politikalar doğrultusunda yönetileceğine dair bir mutabakata da varacak ve bunu ilan edecek.
Muhalefetin ortak hareketini desteklemek ve teşvik etmek; iyimser ve pozitif olmak yönündeki temennilere ben de katılıyorum. Fakat ortaya çıkacak mutabakat metninin ülkede gerçekten çoğulcu-özgürlükçü bir düzenin tesis edilmesi hususunda inandırıcı da olması gerekiyor ve bunun için iyimserliğin, pozitifliğin yetmeyeceği ortada. Bu çerçevede, moral bozmadan, üsluba dikkat ederek, muhalefet partilerinin bugüne kadar eleştiri konusu olmuş fakat ilerleme katedilememiş konularda net sözler vermeye zorlanmaları gerekiyor.
İktidara gelmeden önce, iktidara geldikten sonra
Muhalefet konumundayken eleştiri konusu yapılan ve değiştirileceği vaat edilen kimi ilişki biçimlerinin ve kurumların, iktidara geldikten sonra iktidarını sürdürmenin bir aracı olarak kullanılması, Türkiye siyasetinin en berbat veçhelerinden biri… Demokratik siyasi hayatın aleyhine işlese de, iktidarını uzatmanın araçları olarak işlev gördükleri için bu ilişki biçimleri ve kurumlar zamanla yönetenlerin gözünde ‘meşru’ bir içerik kazanıyor. İktidarın tabanı da genellikle oportünist bir algıyla iktidara getirdiği partiye itiraz etmiyor ve sistem zaman içinde yozlaşıyor.
Muhalefet partilerinin bu konularda somut, kendilerini bağlayan kararlar alması ve bunları ilan etmesi gerekiyor.
Burada koalisyonların demokratik yönü de ortaya çıkıyor. Tek parti iktidarları, iktidara geldikten sonra verdikleri sözlerin hilafına davranabilir ve bu -yukarıda söylediğim nedenle- tabanları dahil bir sorun teşkil etmeyebilir; dediğim gibi bu zaten Türkiye siyasetinin en temel vasıflarından biri. Fakat çok partili bir idarede verilen sözlerin unutulması o kadar kolay olmayacaktır; unutmak isteyenin karşısına unutmak istemeyen çıkacak, altına imza attıkları ortak protokolü hatırlatacaktır.
İhale Kanunu, yargı, medya, Siyasi Partiler Kanunu
Gazeteci Gürkan Zengin, altılı toplantıdan iki gün önce YouTube’da yayımladığı videoda liderlerin demokrasiye dönmeyi gerçekten isteyip istemediğine dair dört kriter öne sürdü ve bazı sorular sordu. Başka kriterler de öne sürülebilir, fakat bunlar bana da temel olarak göründüğü için burada dikkatinize sunmak istedim.
Gürkan Zengin’e göre, muhalefetin ekonomi alanında iyi kadroları var ve mevcut iktidarın ekonomideki irrasyonel yönetimini tersine çevirip ekonomiyi hale yola koyabilirler. Fakat Türkiye onlardan başka bir şey daha bekliyor:
“Türkiye onlardan bazı temel başlıklarda mutabık olmalarını ve o temel başlıkların da hayata nasıl geçeceğini anlatmalarını bekliyor. (…) Dört konu var ki bu milletin ne düşünüyorsunuz, ne yapacaksınız, nasıl yapacaksınız ve hangi takvimle yapacaksınız sorularına cevap alması gerekiyor.”
Gürkan Zengin’in dört başlıktaki konuşmasını kısaltarak aktarıyorum:
İhale Kanunu: Bunlardan biri Devlet İhale Kanunu’dur. Devlet İhale Kanunu bütün iktidarların üzerinde oynadığı, sürekli oynadığı, iğdiş ettiği bir kanundur. Ve Türkiye’de siyasetin finansmanı, gayri meşru işler ve ilişkiler bu ihale kanun üzerinden, bununla oynanarak yapılır. Bu hükümet 194 kez değiştirmiştir bu kanunu. Neden yapıyorlar bunu? Öncekiler neden yaptıysa bunlar da o nedenle yapıyorlar. Her ihalede kendilerine yakın olan birtakım gruplara, kişilere, şirketlere -hani diyorlar ya yandaş- o ihaleyi verebilmenin yollarını arıyorlar da o yüzden yapıyorlar. (…) Peki, siz muhalefet bloku, iktidara geldiğinizde nasıl bir Devlet İhale Kanunu getireceksiniz? Şeffaf, şöyle böyle; bu laflara milletin karnı tok. İhale kanununuz nerede? Metin olarak, madde madde ortaya koyun, deyin ki bizim ihale kanunumuz budur ve biz bu kanunla beş yıl boyunca hükümet edeceğiz. Avrupa Birliği’nin tek bir ihale kanununa tâbi olduğunu biliyor muydunuz? Tek bir kanun var, bütün ülkeler aynı kanunu uyguluyor ve bu kanun değişmiyor. Bizim muhalefet bloğumuz neden bizim ihale kanunumuz budur ve değişmeyecektir demiyor? Hatta bunu Anayasa’ya ek madde olarak koysunlar ve böylece değiştirilmesini zorlaştırsınlar, millete güven telkin etsinler. Bakalım parlamenter sisteme geçiş protokolünde devlet ihale kanunundan bir kelimeyle söz edilecek mi?
Yargı bağımsızlığı: Siz iktidara geldiğinizde yargı bağımsızlığını ne yönde, nasıl, ne şekilde temin edeceksiniz? Bakın, mevcut anayasanın 138. maddesinde şöyle ifadeler var:
“Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar, Anayasa’ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz…”
Bir sonraki maddede de hâkimlik ve savcılık teminatı başlığı altında şu ifadeler var:
“Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasa’da gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek veya diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.”
Yeterince sağlam gibi görünüyor, kuvvetli kelimelerle şu yapılamaz bu yapılamaz… Ama öyle mi oluyor? Öyle olmuyor. Niye öyle olmuyor? Çünkü hâkimin kürsü güvencesi ve coğrafi güvencesi yoktur. Şurada okuduğumuz maddelerde hâkim şuradan şuraya tayin edilemez, diyor mu? Demiyor. Maaşı, özlük hakları kesilemez ama İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de aldığı maaşı Mardin’de, Şırnak’ta da alabilir.
Muhalefet bloku bize yargı bağımsızlığını nasıl temin edeceğini ifade etsin, izah etsin, madde madde göstersin istiyoruz. Zaten böyle düzenlemeler var; olmayan şeyleri getirin ve lütfen anayasal güvenceye bağlayarak getirin. Yarın bir gün bir torba kanunun orasına burasına ilave edeceğiniz bir maddeyle ortadan kaldıracağınız düzenlemeler şeklinde getirmeyin.
Siyasi Partiler Kanunu: Biz hâlâ kendi vekillerimizi seçemiyoruz. Genel başkanın inhisarında, tekelinde veya MYK’ların tekelinde arkadaşlarını, kendi ilişkilerini, irtibatta bulundukları çevrelerden isimleri milletvekili adayı diye önümüze koyuyorlar, biz de genel başkana, lidere bakarak oy kullanıyoruz. Bu memleketin dramlarından biri budur. Siyasetin temel meselelerinden biri budur ve hiç kimse bunu adam gibi çözmeye yeltenmemiştir.
Şimdi muhalefet partilerine soralım: Siyasi Partiler Kanunu hakkında ne diyorsunuz? Madde madde ne diyorsunuz? Ama meli malı, cek cak demeyin. Siyasi Partiler Kanunu ne yönde düzenlenecek; millet, vekilini görerek bilerek seçebilecek mi? Parlamentonun bağımsızlığının teminatı, milletin tanıdığı bildiği vekilleri seçmesidir. En azından mesela milletvekillerini belirleme sürecinde parti üyeliği belirleyici olsun. Parti üyeleri belirlesin milletvekili adaylarını. Var mı böyle bir hüküm, bu cumartesi açıklayacağınız programda? Biz 1950’den beri parlamenter sistemle yönetiliyoruz, çok da matah bir sistem olmadığını gördük. Mesele sistem değil; onu doğru kurar, doğru parametrelerle yönetirseniz her sistemde ülkeler iyi yönetilebilir.
Medya düzeni: Evet, medya perişan vaziyette ama itiraf edelim 2002’den önce de medya düzenimiz çarpıktı, gerçek bir gazeteciliğe imkân veren bir düzen yoktu. Her zaman güç kimdeyse onun emrinde bir basın olmuştur.
Acaba siz iktidara geldiğinizde nasıl bir medya düzeni kuracaksınız? Mesela medya patronlarının devletten ihale almasını engelleyecek somut, ifadelendirilmiş, takvimlendirilmiş bir programınız var mı? Bu cumartesi böyle bir şey görecek miyiz? Ya da mesela kamu bankalarının medyaya fon aktarmasının önüne geçecek somut ve lütfen anayasal güvenceye bağlanmış bir düzen önerecek misiniz?
Bu dönemde kamu bankalarının finansmanıyla yandaş bir medya yaratıldı. Bu vahim bir durum mudur? Evet, vahimdir. Sonuçlarını görüyor muyuz, görüyoruz. Siz iktidar olduğunuzda bunu nasıl engelleyeceksiniz?
İyimser olmak, sabırlı olmak, eleştirel olmak
Muhalefet bloğunun mevcut karanlıktan kurtulmak için elimizdeki yegâne gerçekçi seçenek olması, ona karşı eleştirel olmamak gerektiği sonucuna varmamalı.
İyimser, iyi niyetli ve sabırlı bir eleştirellik, muhalefet için sırt sıvazlamaktan daha iyidir.
Bakalım 28 Şubat’ta açıklanacak belgede bu türden beklentiler ne ölçüde karşılanacak?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025