Elif ÇAKIR
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada, CHP sıralarına dönerek “İşi gücü bırakıp devlet kurumlarının kapısına dayanan zorba tavırlarınızı hepimiz hayretle izliyoruz. Elinizde taş, sopa, Molotof eksik. Onu da görürsek şaşırmayacağız” demiş.
AK Partili milletvekilleri avuçları patlayıncaya kadar alkışlamışlar!
Mevzu anlaşılmıştır sanırım, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kendisine randevu vermeyen TÜİK’e gitmesini eleştiriyor, bunun zorbalık olduğunu söylüyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 3 Aralık Cuma günü, sabah saat 10’da sosyal medya hesabından TÜİK’ten randevu istediğini fakat alamadığını belirterek, TÜİK yetkililerine “11’de geliyorum, haberiniz olsun TÜİK” diye seslenmişti.
Sayın Kılıçdaroğlu durduk yere TÜİK’ten randevu istemiş, verilmeyen randevu üzerine de kurmaylarını yanına alarak TÜİK’in kapısını çalmış değil.
Biliyorsunuz TÜİK 2 Aralık’ta ülkemizdeki enflasyon oranının yüzde 21 olarak açıkladı. ENAG’a göre ise ülkemizde enflasyon oranı yüzde 50’in üzerinde.
Bir parantez açalım:
Türk lirası tarihinin en büyük değer kaybını yaşıyor, 1970’li yılların utanç verici “kuyruk” görüntüleri geri gelmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018 yılında Beştepe’de emeklilere verdiği iftarda “Bugünün gençleri eskiyi bilmezler, gençlere yağ, ekmek kuyruklarını anlatmak lazım. Yağ almak için mühürler veriliyordu. Yaşı 30’un altında olan gençler zannediyor ki Türkiye hep böyleydi, anlatın ki bilsinler, Türkiye nereden nereye geldi” demişti.
Henüz “ekmek için karneler, yağ için mühürler,” dağıtılmaya başlanmadı ama belediyenin ucuz ekmeğinden alabilmek için oluşan uzun kuyruklar Beştepe’nin penceresinden bile görünüyordur artık. Ülkemiz adına hazin, iktidar adına utanç verici bir tablo.
Sayın Kılıçdaroğlu bu adımı böyle bir ortamda attı, nitekim “11’de geliyorum TÜİK” duyurusuyla bir anda bütün gözler TÜİK’e çevrildi, sosyal medyada dakikalar içerisinde “Ben Kemal” başlığı ile tt oldu. Cumhur İttifakı’nın tepkisi bir hayli sert oldu ama kamuoyunun takdirini kazandı.
İktidar siyasetçileri Kılıçdaroğlu’nu “şov” yapmakla, devlet kurumlarını “siyasi rant aracı” haline getirmekle suçladılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi oldukça tuhaftı :
“Gitti, istatistik kurumunun önünde gösteri yaptı. İnsan utanır. Bir insan davet edilmediği yere gidemez. Devletin bu kurumları senin şamar oğlanın değil. Bunlar ciddi kurumlardır, senin gibi ciddiyetsiz değil. Bak Bay Kemal, bundan sonra devletin kurumlarına böyle randevusuz gidilemeyeceğini öğren. Bunları bileceksin.” (4 Aralık)
Sayın Erdoğan’ın şu sözleri CB sisteminin ne olduğunu gözler önüne serdi:
“TÜİK randevu vermiyor. Bu da küplere biniyor. Devletin kurumlarının sana hesap verme sorumluluğu yoktur. Onlar hesabı sadece Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlara verirler. Ben istediğim zaman bu birimlerden bilgileri alırım.” (6 Aralık)
Evet, bu hükümet sistemi bütün kurumları Cumhurbaşkanı’na bağladı. Ülkemizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patronu, amiri olmadığı bir tek kurum yok maalesef. Bağımsız bir tek devlet kurumu kalmadı.
Bugün, ülkemizin saygın anayasa hukukçularından Prof. Dr. Serap Yazıcı hocamızın tespitiyle “yürütmeyi kişiselleştiren, yasamayı tamamen etkisizleştiren, yargıyı bağımlı hale getiren” bir hükümet sistemiyle yönetiliyoruz.
Bugün yaşananlar tamamen keyfi ve kişisel yönetimin bir neticesidir. CB hükümet sistemi sebep, TÜİK sonuçtur. Listeyi uzatmaya gerek yok, CB sistemi sebep diyerek bütün kurumları ilave edebiliriz.
***
TÜİK özel bir hane mi, birinin şahsi mülkiyeti mi? Kemal Kılıçdaroğlu davetsiz olduğu bir törene, galaya, toplantıya, buluşmaya baskın yapıp, özel davetiyeli bir yere davetiyesiz olduğu halde girmeye mi çalıştı?
Kim ne derse desin, can çekişiyor da olsa TÜİK bir kamu kurumudur, kamu kurumları özel hane, şahsi mülkiyet alanları değildir, kamu kurumlarının kapıları sadece muhalefet partilerine değil herkese açık olması gereken bir yerlerdir.
Kurumların sahibi devlettir, iktidarlar değildir.
Dolayısıyla TBMM’deki muhalefet partileri istedikleri zaman bilgi almak istedikleri kamu kurumlarına gidebilirler. Kamu kurumları bilgiyi sadece iktidar partilerine vermezler. Muhalefet partilerine de vermek zorundadır. Muhalefet partileri milli iradenin temsilcisi olarak vardır Meclis’te.
***
Bugün ana muhalefet partisinin adı CHP olur yarın İYİ Parti olur, Gelecek Partisi olur, DEVA olur gün gelir AK Parti olur, MHP olur.
Bir ülkenin ana muhalefet partisinin ya da TBMM’deki muhalefet partilerinin “randevu vermeyen’ bir kamu kurumunun kapısını çalması zorbalık değildir.
İktidar medyasına göre “Kemal Kılıçdaroğlu’nun TÜİK şovu başarısız” oldu.
Sahiden de öyle mi?
TÜİK yetkilileri randevu vermeyerek, kapılarını kapatarak CHP liderine gününü gösterdiler, böylece şov yapmasına izin vermemiş mi oldular?
Sormaya devam edelim:
Kılıçdaroğlu randevu vermeyen TÜİK’e gittiği için utanmalı mı? Utanç verici bir iş mi yaptı?
Asıl utanç verici olan Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından olan TÜİK’in bugün devletin en güvenilmez kurumlarından biri haline gelmesi, getirilmesi değil midir?
Sayın Kılıçdaroğlu’nun TÜİK’ten randevu istemesi, “durun bir dakika ülkenin durumu ortada siz bu enflasyon, işsizlik oranlarını nasıl hesaplıyorsunuz hele bir anlatın” demek için randevu vermeyen TÜİK’in kapısını çalması takdire şayan bir hamledir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi bugün iktidarda değil de muhalefette olsaydı, bugünkü TÜİK’in kapısına dayanır, o kapılar açılıncaya kadar TÜİK’in kapısında nöbet tutardı.
CHP lideri bir ana muhalefet partisinin yapması gerekeni yaptı, eksiği var, fazlası yok.
Evet, muhalefet partisinin en önemli görevi siyasi denetim yapmaktır.
Mali -hukuki denetimi Sayıştay yapar, yargısal denetimi mahkemeler yapar, demokrasilerde siyasi denetimi de parlamento ve muhalefet partileri yapar.
Muhalefet partileri iktidar partisini denetler, yanlış giden konularda iktidar partisini uyarır, çareler üretir. Eğer iktidar partisi yanlış yapmakta ısrar ediyorsa halka şikayet eder. Halk bunu görür, notlarını alır sandığa gider ya iktidar partisinin biletini keser ya da muhalefete “sen olmadın, ülkeyi yöneteceğine güvenmiyorum git biraz daha çalış” der.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024