Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Testiyi kırmış Erdoğan
23.09.2015
2157

 İhsan Dağı geçenlerde ‘sandığın’ demokrasilerde önemi üzerine bir yazı yazdı. Sandığın her durumda ‘meşruiyet’ kaynağı olduğunu ve bu gerçeğin bizdeki siyasetçiler tarafından bile gözardı edilemeyeceğinden sözetti. Doğrusu tesbit benim için de doğruydu. Hatta hatta demokrasiden nasibini almamış bizim gibi ‘çevre’ ülkelerinde bile özellikle azınlık kimliklerinin sandığın bu rolünü keşfetmiş olmalarından dolayı bu ülkelerde seçimlere katılım oranlarının da yüksek olduğunu bu tesbite eklemek gerek.

Fakat bir ülkede demokrasinin seviyesi ve niteliği ‘sandığın’ varlığıyla doğrudan ilgili değildir. Bir başka deyişle demokrasilerde ‘sandığın olması’ gerekli ve fakat yeterli bir koşul değildir. ‘Sandıktan’ belki de daha önemli olan bireylerin oy verme davranışları ve oy verme saikleridir. Uzatmadan gidersek, bireylerin oy verme davranışlarının ‘kimlikleri’ tarafından belirlendiği ülkelerde ‘sandık’ kaçınılmaz olarak bireyler arasındaki fikir ve çıkar farklarını değil, kimlikler arası güç mücadelelerini yansıtır. Bunun anlamı da doğal olarak ‘sandığın’ çoğunlukta olan kimliğin tüm toplum üzerinde egemenlik kurmasını meşrulaştıran bir araca dönüşmesidir. Bu nedenle de ‘sandık’, İhsan Dağı’nın dediği gibi demokratik bir meşruiyete işaret edebilir ama aynı ‘sandık’ aynı zamanda otoriter yönetimleri de meşrulaştıran bir araca dönüşebilir.

Haziran’dan bu yana yaşadıklarımız da işte bu nedenledir. Türkiye’nin ‘çevre’ kimliklerinden biri olan ‘İslami kimlik’, 13 yıldır süren iktidarını kaybetmenin eşiğindendir. Buna neden de, Kürt siyasetinin ‘Türkiyelileşmek’ kavramı etrafında ortaya koyduğu sivil siyasetin yüksek baraja rağmen toplumda bir karşılık bulması ve parlamentoya eskiden iktidar partisine yazılan milletvekilliklerini de alarak girmesi olmuştur. Şimdi ise Cumhurbaşkanı, yine meydanlara çıkarak bütün etik kuralları, bütün demokratik ilkeleri çiğneyerek kimliğinin iktidarını yeniden tesis etmeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı, iktidarının ilk yıllarında kendi İslami kimlik taleplerinin yanı sıra ‘sandığın’ dışında da meşruiyet arayarak toplumun laik, modernist, Kürt, Alevi gibi diğer kimliklerinin taleplerini de dikkate alan bir yerden siyasetini kurmuştu. Fakat zaman içinde özellikle Kürt sorununu çözmek üzere attığı adımların kendi iktidarı için bir yararının olmadığını görünce de müzakere masasını devirmekten de kaçınmamıştı vs.

Şimdi geldiğimiz yer ise daha çetrefilli bir yer. Çetrefilli, çünkü AKP’nin artık İslami kimliğin içindeki yeri eskisi gibi değil. Bu yere başkaları da girmeye başladı. Özellikle son yıllarda İslami kimliğin önemli bir parçası olan Kürtler HDP’ye yöneldiler. CHP sürekli olarak İslami kesime mesajlar veriyor ve onlar arasında bir yer tutmaya çalışıyor. Tabii bu kimlik içinde MHP’nin de yeri olduğu açık. Bütün bu gelişmeler toplumda sayıca üstün ve o nedenle de her daim ‘sandığı’ belirleme gücü olan İslami kimliğin eskisi gibi bir bütün olarak davranmasının önünü kesmeye başladı.

Dünkü ‘tuhaf’ mitingde Cumhurbaşkanı’nın “1 Kasım seçimlerinde TBMM’ye hangi partiden olursa olsun fark etmez; 550 tane kalbi, bedeni millet için çalışacak yerli ve milli milletvekili göndermenizi istiyorum. Herhalde ne demek isteğimizi anlıyorsunuz değil mi?” sözleri ise bu durumu bence açıklıyor. Cumhurbaşkanı’nın daha önceki konuşmalarında, PKK’nin ve PKK’ye sempati duyan Kürtlerin, (ya da onları destekleyen beyaz Türklerin) ‘kökü dışarıda’ ve ‘Zerdüşt’ dinine mensup (ya da dinsiz, sosyalist vs) oldukları yönünde sözlerini hatırlarsak, Cumhurbaşkanının, ‘yerli ve milli’den, konuştuğu kitleye, “Parlementoya ‘Müslüman’ kimliğinden olan milletvekilleri gönderin” demek istediğini kolayca anlarız.

Bunun boşuna bir çaba olduğu ise bence ortada. Erdoğan testiyi kırmış ve sular çeşitli yerlere doğru akmaya başlamış bile.

YAZININ TAMAMI İÇİN

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar