Fehim TAŞTEKİN
Lübnan’da iç savaştan bu yana bir Lübnanlılık kimliği ve bilincinin nüksettiğini gözlemliyoruz. Bu coğrafyanın temel sorunu, ortak bir kimliğin yokluğu ya da güçsüz olmasıdır. Bu zaviyeden bakınca Feyruz’un duruşu karşımıza çıkıyor. Mardin asıllı bir babanın kızıdır ama onun dünyasında her şey Lübnan içindir. Li Beyrut (Beyrut İçin) onun bu yaralı kent için yaktığı ağıttır, döktüğü gözyaşıdır.
Lübnan Başbakanı Saad el Hariri’nin Riyad’da istifasını açıklamasının hemen ardından Beyrut’ta ara sıra kahvesine ortak olduğum bir esnaf dostumun kapısını çaldım, “Neler oluyor” dedim. Öfkeyle İran ve Hizbullah’a demediğini bırakmadı.
Suudi müdahalesi geri tepti; hedeflenen bölünme yaşanmadı. Tabi şimdilik! Birbirine rakip hatta düşman taraflar Hariri’nin istifasını reddedip başbakana sahip çıktı. Sokaklara “Hepimiz Hariri’yiz” ve “Hariri ile birlikteyiz” yazılı pankartlar asıldı. Birkaç gün geçtikten sonra esnaf dostuma tekrar uğradım. “Neden pankart asmadın, sen ki Hariri için ölüyorsun, sen asmayacaksan ben asacağım” diye takıldım. Güldü. Sonra hince damarına bastım:
“(Hıristiyan-Cumhurbaşkanı) Mişel Aun, (Sünni-eski Başbakan) Fuad Sinyora, (Şii-Meclis Başkanı) Nebih Berri, (Dürzi lider) Velid Cumbolat, Hariri’nin aile fertleri, Hariri’nin partisi Müstakbel, (Maruni Patriği) Beşara Butros el Rai; hepsi Hariri’ye sahip çıktı.”
“Saad el Hariri siyasi rakibimiz ama aynı zamanda bizim başbakanımız” diyen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı özellikle zikretmedim. Heyecanla eksik parçayı kendisi tamamladı:
“Nasrallah bile sahip çıktı!”
Bu sefer gülen bendim! Suudi Arabistan’ın İsrail ve ABD ile birlikte ektiği rüzgâr tersten vurdu. Bombalı saldırı olabileceğine dair dedikodulara rağmen dün insanlar “Senin için koşuyoruz” ve “Seni bekliyoruz” pankartlarıyla Korniş ve El Hamra güzergâhındaki maratona katıldı.
Elbette naif olmaya gerek yok; Lübnan toplumsal ve siyasi olarak lime lime edilmiş bir ülke. Bu ülkenin yarını için korkmamak mümkün değil.
Suudilerin elinde ‘sınırlı hareket serbestisiyle birlikte rehine’ olan Hariri’nin dönmesine izin verilmeyeceği, izin verilse bile Lübnan’da öldürülüp suçun Hizbullah’a yıkılacağı ve bu sayede karışıklık yaratılacağına dair bir senaryoyu dillendirenler var.
Saad’ın babası eski Başbakan Refik el Hariri’nin öldürülmesi Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesine ve uluslararası toplumun Hizbullah üzerine çullanmasına yol açmıştı. Bombalı suikastın hemen ardından Sünni mahallelerindeki Şii dükkanlar öfkeli kalabalıkların saldırısına uğramış ve arzu edilen mezhep düşmanlığı hasıl olmuştu. Gerçeğin anlaşılmasına sıra gelinceye kadar çatışmadan medet umanlar maalesef atı alıp çölü aşıyor.
***
Hariri artık eskisi kadar Suud-İsrail projesinin parçası olamadığı, Hizbullah’a karşı koyamadığı, ordunun cihatçı gruplara karşı Hizbullah’la işbirliği yapmasını önleyemediği için ‘baba yerine geçen’ Suudiler tarafından üstü çizildi. Hariri bir iş adamı; son zamanlarda daha çok şirketlerini kurtarmanın derdindeydi.
Yeminli hasmı Hizbullah’la uzlaşmayı kabul edip başbakanlık koltuğuna oturmasındaki saik de Türkiye ve Suudi Arabistan’da batmak üzere olan şirketlerini toparlayacak kaynaklara ulaşabilmekti. Suudiler de İran’la uzlaşma yoluna giden Obama yönetiminden umudunu kestikleri için yelkenleri indirmiş, Suriye’deki hezimetin de etkisiyle bölgesel heveslerini aşağı çekmiş ve Hariri’nin Lübnan’da başka bir yol tutturmasına göz yummuştu. Trump ile birlikte İran dosyası öne çıkınca Suudiler Hariri’yi de Hizbullah’a karşı şövalye yapmak istedi ama olmadı. Evdeki hesap ‘kavimler düzeni’ne uyar, taht oyununda başarı sağlanırsa Suudiler Lübnan’ı daha fazla istikrarsızlaştıracak araçları devreye sokmaktan çekinmeyebilir.
Beyrut’ta konuşulan ihtimaller:
– Lübnan’ı sarsan suikastlar sayfası yeniden açılabilir.
– Suudi Arabistan’da çalışan 400 bine yakın Lübnanlı kovulabilir.
– Lübnan bankalarına para transferleri engellenebilir. Hem Lübnan hem Suudi Arabistan’da çalışan şirketlerin yanı sıra düzenli olarak ailelerine para gönderen işçileri zora sokacak bir önlem.
– Lübnan’da yatırımlar yasaklanabilir. Lübnanlılarla çalışan şirketlere yaptırım uygulanabilir.
– Lübnan’a hava trafiği kapatılabilir.
Katar örneğinde olduğu gibi Körfez’de kendilerini Suudilerle iyi geçinmek zorunda hisseden bazı ülkeler de bu yaptırım ve önlemlere ortak olabilir.
Bunlar Lübnan ekonomisini etkiler mi, etkiler. Buna karşın Suud karşıtlığında buluşan Türkiye ve Katar Lübnan’a tecridi hafifleten bir rol üstlenebilir mi, olabilir.
Ki bugünlerde El Cezire’nin yayınları o denli Lübnan’dan yana döndü ki logosunu kaldırıp yerine Hizbullah’ın kanalı El Manar’ınkini koysa kimse fark etmeyebilir!
Bu önlemler nedeniyle Lübnan ekonomisi sarsılır, olup bitenlerden Hizbullah’ı sorumlu tutanların öfkesi kabarır, Hizbullah üzerindeki baskılar artar fakat uzun vadede bu tür bir yol Suudi Arabistan’ın istediği kapıya çıkmayabilir. Abluka ve ambargo Suudilerin hamisi kesildiği Sünnileri de vuracaktır. Cemal Abdulnasır’ın portrelerinin yükseldiği zamanlarda Nasirizm rüzgarını, Ayetullah Humeyni’nin portrelerinin yükseldiği dönemde İran’ın nüfuzunu kesmek için mali yardımlarla Sünnileri kendine bağlayan Suudi Arabistan, Lübnan siyaseti üzerinde Taif Anlaşması’ndan beri sahip olduğu dayatma kapasitesini yitirebilir.
Ki Riyad’ın, Hariri’nin yerine kardeşi Bahaa’yı Müstakbel’in başına geçirmek istediği ama bu talebin aile içinde bile tepki çektiği söyleniyor. Müstakbel’de hiç beklenmediği kadar Suudi müdahalesine karşı kızgınlık var. Hariri’nin çok yakınında duran İçişleri Bakanı Nuhat Maşnuk’un “Sahibinin birinden alıp ötekine vereceği koyun sürüsü ya da bir arazi değiliz” diyerek yaptığı çıkış son derece önemli.
Ayrıca Hizbullah’ın son dönemlerde ‘mezhepçiliği bırakma’ teklifiyle geliştirdiği diyalog sayesinde Müstakbel içinde kendisini anlayacak ‘dostlar’ edindiği söyleniyor. Bu kapsamda Hariri’nin halası Behiye Baaeddin’in Hizbullah’tan yana çıkıştığı da söyleniyor. Yani Suudi Arabistan’ın istediği adamı başbakan olarak dayatma çabası da ters tepiyor.
Peki bu baskı kurgusuyla Hizbullah silahlarını bırakır mı? Hayır. Bu restleşme Hizbullah’ın sonunu getirir mi? Getirmez. Bunun için Hizbullah’ı besleyen koşulların değişmesi gerekir.
***
Birçok insan Suudi Arabistan’ın hamlelerine anlam vermekte zorlanıyor. İlla bir mantık aranacaksa Hariri’den sonra Suudilerin sözcüsü gibi davranan Lübnan Güçleri’nin lideri Semir Caca’ya kulak vermeli:
‘Suudi Arabistan’ın istediği Hizbullah’ın bölgesel rolünü terk edip Lübnan’a çekilmesi.’
Aslında gerçekçi bir izahat aranacaksa bütün hikâye bu. Bu talebin anlamı da şu:
Suriye artık İsrailî-Suudî cephe için kayıp dava. İran ve desteklediği örgütlerin nüfuz ve harekât kabiliyeti genişledi. İsrail, Hizbullah’ın Golan etrafında operasyon hücreleri oluşturmasından korkuyor. Hizbullah, Suriye’de komutanlarına yönelik bazı saldırılara misilleme yaparken İsrail’i sadece işgal altındaki Şeba’a Çiftlikleri’nde değil Golan’da da vurabileceğini gösterdi. Hizbullah’ın Suriye’den Lübnan’a çekilmesi İsrail’in mevcut koşullarda elde edebileceği en iyi sonuç olabilir.
Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kâbusu daha büyük; Lübnan’da iktidarın ortağı Hizbullah’a ilaveten Suriye’de vekâlet savaşının kaybedilmesi, Suudilerin cehenneme çevirdiği Yemen’de Husilerin Riyad’ı vurabilecek kadar güçlenmesi, Irak’ta Haşd el Şaabi’nin IŞİD’le savaşta parlaması ve siyaseti etkileyecek güce kavuşması Suudilerin bölgesel liderliğini hepten zora soktu. Bütün bunlardan Tahran’ı sorumlu tuttuğu için de ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun İran dosyasına ortak olma konusunda çok hevesli.
İddiaya göre bu talep Netanyahu tarafından bizzat Muhammed bin Selman’a iletildi. Selman’ın İsrail’i gizlice ziyaret ettiği öne sürülmüş, Tel Aviv yönetimi de bunu yalanlamıştı. Bir kaynağın Beyrut’ta benimle paylaştığı bir bilgiye göre Selman İsrail’e gitmedi fakat Netanyahu ile Kızıl Deniz’de bir yatta buluştu. Pekâlâ mümkün. Suudiler kritik ittifakları deniz üstünde kurmaya alışıktır! Suudi Amerikan rüyası da böyle bir buluşmayla başlamıştı.
Nasrallah bu beklentiye yanıt verirken Hizbullah’ı bölgesel misyonundan kimsenin geri döndüremeyeceğini kaydetti. Ancak bu bölgesel misyon Hizbullah için de riskler barındırıyor. Şimdi Nusra ve IŞİD gibi örgütleri temizleyen bir güç olarak hareketlerine meşruiyet kazandırabiliyor. Yarın hikâye değişebilir. Nasıl ki Filistinli örgütler belli bir süre sonra Lübnan’da sorunun temel parçası haline dönüştüyse, kendi habitatı dışına çıkmış Hizbullah da gelecekte sorunun kaynağı olmaya başlayabilir. Beri tarafta Hizbullah’ın silahlı örgüt olarak varlığını sürdürmesine dair evdeki tartışmalar da kesilmeyecektir.
***
Kral Selman ve oğlunun öngörülemez son manevraları Arap Birliği’ndeki ortakları da tedirgin etti. Cezayir açıkça Lübnan’dan yana tavır aldı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğiyle İhvan’a darbe yapmış olan Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi de Hizbullah ya da İran’a cephe açılmasına karşı. Görünürde baba-oğulun yanında ‘mecburiyet’ ve ‘mahkûmiyet’ kontenjanından Bahreyn ve bu işlerin perde arkasındaki kurgu operatörü Birleşik Arap Emirlikleri var. Kuveyt de sesini çıkaramıyor ama son derece rahatsız. Körfez, ciddi şekilde Katar sendromunun etkisi altında. Yani Selman için Arap şemsiyesi bu kez delikli paçavra.
Arap çerçevesinin dışında da Suudi kesesinin şıngırtılarıyla kılıç dansına kalkan Trump ve düşmanına inecek yumruğun kaynağını asla dert edinmeyen İsrail var. Lübnan üzerinde etkisini koruyan Fransa başta olmak üzere Avrupa Birliği üyeleri de göç dalgasına yol açacak yeni bir kriz bölgesi yaratılmasını istemiyor.
***
Son olarak bütün yaralı, kırılgan ve hassas haline rağmen Lübnan’da iç savaştan bu yana bir Lübnanlılık kimliği ve bilincinin nüksettiğini gözlemliyoruz. Bu önemli bir işaret. Bu coğrafyanın temel sorunu, mezhepsel bölünmüşlüğe ilintilenmiş ve müdahalelere açık bir düzenin üstüne çıkacak ortak bir kimliğin yokluğu ya da güçsüz olmasıdır. Bu zaviyeden bakınca Feyruz’un duruşu karşımıza çıkıyor. Mardin asıllı bir babanın kızıdır ama onun dünyasında her şey Lübnan içindir. Li Beyrut (Beyrut İçin) onun bu yaralı kent için yaktığı ağıttır, döktüğü gözyaşıdır. Bugün Lübnan için yazılmış şarkılar insanların kalp duvarlarına daha fazla çarpıyor. Bu kimlik ne kadar siyasal karşılık bulursa Suudi Arabistan ve İran dahil bütün dış aktörlerin Lübnan üzerindeki eli zayıflayacaktır.
Lübnanlılar sağduyulu tepkiler verdiğinde sosyal medyada “Bence Feyruz’un çocukları bugün onun yüzünü kara çıkarmadı. Yarına Allah kerim. Beyrut’tan bin selam” diye mesaj atmıştım. Tepki gösterenler oldu. Kalbi Lübnan için titreyen herkes Feyruz’un evladıdır. Feyruz bu coğrafyanın da evladıdır, Mardin’in yitik kızıdır, bizim yitiğimizdir!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
26.08.2025