Hilâl KAPLAN
Yılmaz Erdoğan'ın, "Film Arası" dergisinden Gülcan Tezcan'a verdiği röportaj günlerdir tartışılıyor. Röportaj sırasında söylenen sözlerden sadece 'Türkiye'deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, "Aziz Allah" dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan" cümlesi öne çıkarıldı. Hâlbuki Erdoğan'ın dile getirdiği çok daha önemli başka tesbitler de vardı: "Onlar (İranlılar) bir tarihte toplanıp sözlüklerinin tamamını değiştirmediler. Kelimelerinin hepsini değiştirip herkesin kendini yabancı hissettiği bir alanda yeniden kendilerini tanımlamadılar. Dolayısıyla o geleneksel bağ kopmadı. Özellikle de şiirle olan bağları kopmadı; kaldı ki biz aynı havuzdan besleniyorduk, biz aynı insandık aslında."
"Dil devrimi" diye anılan kültürel katliama eleştiri getiren Erdoğan, aslında ezan metaforuyla da günümüz sanatçılarının bu türden kültürel katliamların çocuğu olduğuna işaret ediyor. Böylesi bir kültürel kopuşun ortaya çıkardığı sanatçı öznelliğinin halkına ve kültürüne yabancılaşmış olmasına dikkat çekiyor.
Şahsen Erdoğan'ın "halkına yabancı" sanatçılardan biri olmadığını düşünüyorum. Şimdiye kadarki işlerine böyle bir algı hakimse, bunun biraz da kasten karar verilmiş bir 'yabancılık' unsuru olduğuna inanıyorum. Bence Erdoğan'ın vermeyi seçtiği eserler de, onları sunarken tercih ettiği dil de biraz bu yabancılaşmış mahalleden dışlanmamak için özenle kurgulanmıştı sanki. Zira Hakkâri doğumlu, ailesi o toprakların havasını solumuş, suyunu içmiş birisinin halka ne kadar yabancı olabileceği oldukça tartışmalı.
Tüm bunlara ek olarak, bir de aklıma ister istemez "kayıp kentin yakışıklısı" geliyor. 1994 yılında, kafasına iki kurşun sıkılarak öldürülen amcası Namık Erdoğan. Ardından yeğeni Yılmaz'ın yazabildiği şu kadardır:
"dokuzunda kayboldu mayıs'ın, / cesedi bulundu / onikisinde... / kaçırıldığında da / kaybolduğunda da / ve cesetken de / yakışıklıydı... / amcamdı... "
Bırakın ailesini, tanıdıklarının bile başından böylesi feci bir olayın, yani en derininden 'devlet'in geçmediği, hep "karnı tok, sırtı pek" olmuş zevatın Erdoğan'ın neyi, hangi amaçla, ne kadar söyleyebileceği üzerine kalem oynatması gerçekten ibretlik.
Faili meçhuller sadece hedefteki kişiyi ortadan kaldırmazlar; kurbanın ailesine de bir mesaj verirler... Erdoğan'ın sadece 27 yaşındayken aldığı "bu ders", şimdiye kadar devletin öngördüğü politikalara yönelik muhalif bir duruş sergilemesini de pekâlâ etkilemiş olabilir. Bu muhalefet eksikliğini eleştirmeye hakkı olanlarsa, şimdiye kadar hep devletin borazanlığını yapagelmiş, zamanın ruhu neyi gerektiriyorsa ona göre 'kendini baştan yaratmış' omurga yoksunları değildir.
Erdoğan'ın kendisini de katarak yaptığı özeleştirinin sanat hayatında bir karşılığı olur mu bilmiyorum ama sözlerinin hakikati yansıttığını biliyorum. Ve hakikatin hatırı da herkesten önce gelir.
"Yusuf'un gömleği" geldi
İki ayı aşkın süredir Suriye'de esir olan Adem Özköse'nin sağ olduğu haberi geldikten kısa bir süre sonra, bu zorlu imtihan boyunca ne gördüğümüz ne de sesini duyduğumuz Adem Özköse'nin eşi kıymetli Raziye Nur Hanım bir mektup kâleme aldı. Raziye Hanım, sadece Adem Bey'in eşi olmak üzere söz almamıştı. Bu öyle bir mektuptu ki bir göğüste iki kalp taşınmayacağını hatırlatan Rabb'in kulu olan bizlere de sesleniyordu. Ve hatırlatıyordu, aşk nedir, nasıl sevilir, niçin sevilir.
Gömleği önünden yırtılmışlarla dolu bir dünyada yaşarken bu sözleri sıklıkla hatırlamak gerekir. Ve dua etmek; Yusuflar, Yakuplara kavuşsun diye...
"Bir nice zamandır kelimeler zorlarken yüreğimi, ben inadına kalemime sükût içiriyorum. Çığlık çığlık birikiyor tüm heceler...
Ve senden Yusuf, bir güzel haber geliverince aniden, yollara düşen gömleğinin kokusu ulaşınca Yakub'a, azad ediyorum kelimelerimi...
Bir Yakub'a sesleniyorum, bir Yusuf'a. Bir içime yöneliyorum, bir sana...
Yusuf, titreyen sesin ulaşınca kulaklarımıza, Yakup kokusunu alınca gömleğinin, şükür düşüyor günlerimize. Öyle içten, bir dua kaplıyor benliğimizi. Tüm Yusuflar dönsün için. Ve yıllardır bekleyen tüm Yakupların yüzleri aydın olsun için...
Günlerine sığmayan heyecanın ve içini yakan yangınlarımızla gittin Yusuf! Bastıramadın bir gün acıları da, heybene ayrılıkları alıp da gittin.
Sana kal diyemezdi Yakub'un. Gidenlerin onuru yakışırken alnına, gözyaşlarını seremezdi yollarına.
Gözyaşlarımızı hep gecelere emanet ettik Yusuf. Ve Yakup'tan öğrendik en güzel sabrı. 'İnnema eşku bessi ve hüzni ilallah' dedik. 'Ben hüznümü ve tasamı ancak Allah'a şikayet ederim.' Ve bekledik...
En güzel kıssa, en güzel öğüt oldu bize. Ve en güzel umut...
Yusuf! Zindan, Allah'ın kelamıyla aydınlanan günleri karartmaya güç yetirebilir mi hiç? Hiç tutsak edilebilir mi sonsuzluğa kanat açan yürekler? Öylesine güzel bekleyişler varken, umutlar yitirilir mi hiç?
Kalbini ferah tut Yusuf.
Kalbimizi ferah tut...
Yakın bir müjdedir şimdi beklediğimiz.
Sabırla denenmişken yüreğimiz, şimdi şükürdür denenmeyi beklediğimiz.
Bitmedi imtihanlar Yusuf. Bitmeyecek... Zindanlar gidecek, saraylar gelecek. Darlıkların ardını bolluklar izleyecek. Onca imtihandan sonra, onca güzel, dik tavırlarından sonra, Yusuf'un 'ben nefsimi temize çıkarmam' sözleriyle gel Yusuf...
Peygamberin başı önünde istiğfarlı fethi ile gel...
Gel Yusuf...
Gel ki, gömleği önünden yırtılan dünyaya, arkadan yırtılan gömlekleri gösterebilelim. Gel ki, utancını kaybeden dünyaya, hayâsını yitiren insanlara, en güzel ahlak dersini verebilelim. Ve gel ki, yıllardır bitmeyen şu kuraklığa bir çare sunabilelim.
Gel Yusuf...
Belki uzak ama, çocukların öldürülmediği bir dünyada yaşamak için gel.
Ve Kevser için,
Ve Yasin için,
Ve Şamil için gel.
Gel ki, bahar gelsin..."
"Yusuf'un gömleği" geldi; 'bahar' da yakındır belki.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019