Kurtuluş TAYİZ
Öcalan’ın yapamadığını Erdoğan mı yapıyor
4.12.2012
5727
BDP’li 10 milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması gündemde. Başbakan Erdoğan bu konuda kararını çoktan vermiş görünüyor.
Şemdinli’de yol kesen PKK’lılarla kucaklaşan BDP’lilerin dokunulmazlığı kaldırılacak.
Bunun siyasal ve toplumsal sonuçlarını kestirmek elbette zor değil, 1994’te DEP’li vekillerin Meclis’ten yaka-paça gözaltına alınıp hapse gönderilmesi herkese yeterli bir fikir verebilir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere AKP içerisindeki çok sayıda isim bu konuda Erdoğan’a itiraz ederken, eski DEP’lilerin Meclis’ten atılma deneyimini hatırlatma gereği duyuyorlar.
Fakat bu itirazlara rağmen Erdoğan, geri adım atmadı, aksine BDP’lileri “zanlı” ilan ederek, kendi duruşunu bir adım daha ileri taşıdı. BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresini süratle Meclis’e gönderdi.
Bu gelişmeye paralel olarak Erdoğan ve hükümet üyesi diğer bakanlar İmralı ile görüşme sinyali vermekten de geri durmuyorlar. Erdoğan’ın ardından dün de Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay “Akan kanın durması için kimle görüşülmesi gerekiyorsa görüşüleceğini, hangi adımın atılması gerekiyorsa uygun zaman ve zeminde tereddüt etmeden bu adımların atılacağını” söyledi.
Bu açıklamalar dinleyiciye, izleyiciye, okuyucuya, velhasıl herkese fazlasıyla çelişkili geliyor; seçilmiş milletvekillerini Meclis’ten atıp kesinleşmiş mahkûmiyeti bulunan örgüt lideriyle görüşmek, kamuoyunda pek anlaşılır bulunmuyor.
Ama çelişkili görünse de bu iki ayrı uçta görünen açıklamalar arasında bir bağlantı bulunabilir;Başbakan Erdoğan, atacağı adımların siyasi sonuçlarını kestirebilecek nitelikte bir politikacı. Bize tutarsız görünen sözlerinin arkasında belki de Kürt hareketiyle ilgili mantıklı bir strateji yatıyor.
Yaygın düşünce 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenen Erdoğan’ın milliyetçi muhafazakâr oyları avlamak için “sert” bir üslup benimsediği yönünde. Kuşkusuz tümden gerçekdışı bir düşünce değil bu. Erdoğan’ın geçen seçimlerden önce bu taktiği deneyip “başarılı” olduğu inkâr edilemez. Ama yine de bu “cevap”, Erdoğan’ın bazı BDP’lileri siyaset dışına atma girişimiyle, Öcalan’la birlikte iş tutma isteği arasındaki paradoksu açıklamaya yetmiyor; yanıtını bulmakta zorlandığımız diğer sorularda olduğu gibi bu soruda da sanki “hazır” cevaplara sığınıyoruz.
Ben Erdoğan’ın hem bazı BDP’li vekilleri tasfiye etmeye çalıştığını hem de İmralı’yla birlikte PKK meselesine “çözüm” aradığını düşünüyorum. Gerçekçi ya da değil; hükümet, İmralı’nın önündeki engelleri temizleyerek kendisine yol açmaya çalışıyor gibi.
Başbakan Kürt hareketinin siyasi kontrolünü tekelinde tutan Kandil’i zayıflatmak, Öcalan’ı ise güçlendirmek peşinde. Bunun için de BDP içerisinde Kandil’den yana isimleri devre dışı bırakmak istiyor.
Hükümet demokratik çözümü İmralı’nın değil, Kandil’in engellediğini düşünüyor.
BDP’nin bu kadar inisiyatifsiz, iradesiz kalmasını İmralı ile olan bağlarından çok, Kandil ile ilişkisine bağlıyor.
Abdullah Öcalan’ın uzun süredir sessizliğe gömülmesinin arkasında yatan nedenlerden biri de kendisini kuşatılmış hissetmesi.
Öcalan’ın sessizliği katı bir devlet tecridiyle açıklanamaz; kendisinin de bu sessizliği tercih ettiği anlaşılıyor.
Kandil’deki şahinler Devlet-İmralı görüşmeleri sırasında bazı BDP’li vekiller ve avukatlar üzerinden Öcalan’a sıkı bir markaj uyguladı.
Dağda ve ovada gerginliği tırmandırıp İmralı’ya “devrimci halk savaşı”nı dayatanlar, PKK ve BDP içerisinde etkin olan bu çevrelerdi.
Habur’dan dönüşleri şova çevirerek sabote edenler bildiğimiz sivil siyasetçilerdi.
Öcalan’ın mevcut koşullarda Kandil’deki şahinlere ve Kandil’e yakın bazı BDP’lilere karşı koyması, güç yetirmesi imkânsız.
Bu noktalarda iktidar ile İmralı’nın örtüştüğünü düşünüyorum; Erdoğan sivil çözümün önünü tıkayanlardan rahatsız, İmralı da devletle yapacağı anlaşmayı sabote etmek için tetikte bekleyen dağdaki ve ovadaki şahinlerden...
Erdoğan’ın BDP’lilere sert çıkmasının, İmralı’yla görüşme sinyali vermesinin başka bir anlamı olamaz.
Fakat siyasetin labirentlerinde dönen kirli oyunlara, hukuku zorlayan politikalara, hangi gerekçeyle olursa olsun onay vermek doğru değil. İster PKK sorunu olsun ister BDP, her şey yasalara ve ahlaka uygun olmalı. BDP’li vekilleri Meclis’ten atmaya çalışmanın mevcut durumda kabul edilebilir bir yanı yoktur. Böyle bir karar Kürt sorununu siyasal zeminden çıkaracağı gibi beklenen sonuçları da vermez. Öngörülmeyen gelişmelere yol açabilir. Bu nedenle BDP’lileri Meclis’ten atmaya hazırlanan Başbakan’ın bir kez daha düşünmesinde fayda var.
[email protected]
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
- 'Ajans' kime bağlı?
15.05.2019 - Erdoğan'ı devirip, Sevr masası mı kuracaksınız?
10.05.2019 - Gidişat nereye?
1.05.2019 - Demirin soğumasını istemiyorlar
22.04.2019 - Seçimleri geride bırakırken...
19.04.2019 - Çözüm seçimin yenilenmesinde
17.04.2019 - Gerçekleri bu kadar kolay çarpıtmak da az hüner değil
15.04.2019 - ABD, İstanbul seçimleri ve Fırat'ın doğusu
12.04.2019 - Yeniden sayım yerine yeniden seçim
11.04.2019 - Dört koldan kıskaç ve anlamı
8.02.2019
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Hayri İrdal
"bu kesimler, beş yıl boyunca sadece davalardaki hukuki sorunlara dikkat çektiler, bunlar üzerinden davaları itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Fakat onların ağızlarından hiç darbe ve darbecilik eleştirisi duymadık." İyi de adamlara basbayağı bir iftira atılmış, üretilmiş sahte delillerle yargılanıyorlar, "hukuki sorun" dediğiniz şey bu. Durum böyleyken sanığın suçsuzluğunu kanıtlamak için ilgisiz konularda açıklama mı yapması gerekiyor. "Delil sahte" diyor,bu kadar. Yetmez mi?